Mevlid okutmak bid’at mıdır?

İlim-irfan

Well-known member
Soru: Mevlid ne demektir, Mevlid okutmak bid'at mıdır?

Cevab: Bismillahirrahmanirrahim.

Mevlid kelimesi, "doğum, doğum yeri ve doğum vakti" gibi anlamlara gelir. Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V.) Efendimizin doğumunu anlatmak için kullanılan "mevlîd-i nebî" Türkçemiz'de kısaca mevlid kandili olarak anılır.
Mevlid törenleri İslâm dünyasında yaygınlık kazanarak günümüze kadar devam etmiştir. Esasen Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin doğum yıldönümünü kutlama maksadıyla başlayan mevlid töreni giderek, Kadir, Mirac, Regaib ve Berat gecelerinde veya sünnet, evlenme, ölüm, deprem gibi önemli olaylar vesilesiyle yapılmaya başlanmış ve toplumsal geleneğimizde yer alan önemli bir dinî-kültürel öğe olmuştur. Mevlid, Türkler ve bütün Müslümanlar arasında köklü bir gelenektir. Her mevlidde okunan Kur'an-ı Kerim, sanki orada bulunan cemaat için bir kere daha nazil oluyormuş gibi gönülleri aydınlatır, ruhları serinletir.
Mevlid, dinî ve millî bir terbiye müessesesidir. Sessiz sedasız kendi halinde işleyip duran bir millî birlik mertebesi, zarif ve samimî Türk dindarlığının estetik bir formudur. Edebiyatımızda Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin doğum günü olan bu kutlu günü anlatan birçok eser yazılmıştır. Bunlar içinde Süleyman Çelebi'nin yazdığı mevlid, Osmanlı'dan beri halen ülkemizde değişik vesilelerle coşkuyla, bir ibadet atmosferi içerisinde okunmakta ve dinlenmektedir.
Mevlid kutlaması bir bid'at-i seyyie değildir
Bazı kimseler, Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin doğum yıldönümünün kutlanmasını kötü bir bid'at olarak görüyor ve bu kutlamayı yapanları kınıyor. Bu kötüleme ve kınamalar yersizdir. Çünkü Ebû Şâme el-Makdisî, Şemseddin İbnü'l-Cezerî, İbn Hacer el-Askalânî, İbn Hacer el-Heytemî, Şemseddin es-Sehâvî, Celâleddin es-Süyûtî, Şihâbüddin el-Kastalânî gibi büyük din âlimleri ve daha nice ulema ve fukaha, bu kutlama ile ilgili, ilk devirlerde olmasa bile ALLAH'ın alemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin dünyaya gelmesi sebebiyle sevinmenin, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin doğumunu kutlanmanın, doğum günü münasebetiyle fakir ve muhtaçlara yardımda bulunup ibadet etmenin, Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize olan sevgiyle ilgili şiirler okumanın, temiz ve güzel elbiseler giyerek sevinç gösterisinde bulunmanın ve yoksullara yardım etmenin güzel bir yenilik olarak, birer güzel amel olduğunu belirtmişler ve güzel görmüşlerdir. Dolayısıyla mevlid kutlamalarının bir bid'at-ı hasene sayılması, halk arasında görülen ve dinen hoş karşılanmayan davranışların ise bundan ayrı düşünülerek önlenmesi gerektiğini, mesela cuma veya teravih gibi ibadetler sırasında yanlış bazı davranışların meydana gelmesinin bu ibadetlerin de haram sayılmasına yol açmadığını beyan etmişlerdir.
Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, hayatta iken ne kendi doğum günü, ne de herhangi bir yakınının doğum günü için özel bir kutlama töreni yapmadığı gibi böyle bir şey yapılması hususunda herhangi bir istek ve emri de olmamıştır. Çünkü O'nun esas görevi, şahısları değil, dinin ilkelerini tanıtmaktı, vahiy tebliğ etmekti. Ancak Ebû Katade (R.A.)'den rivayete göre, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize pazartesi günü oruç tutmanın fazileti sorulduğunda:
"Bu, benim doğduğum ve ben peygamber olarak gönderildiğim gündür" (Müslim, Sıyâm:197; Ebû Dâvûd, Savm:54; Ahmed b. Hanbel, 5/29, 299) buyurarak bir bakıma bu güne önem atfetmiştir


Mehmet Talü - Milli Gazete
22/02/2010
 

İlim-irfan

Well-known member
Mevlid okutmak bid’at mıdır? 2

Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Medine'de Yahudilerin on Muharrem'de oruç tuttuklarını görünce sebebini sormuş, onlar da Firavun'un boğulduğu ve Hz. Musa'nın kurtulduğu gün olduğunu söyleyince, Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz kendisinin bunu yapmaya daha layık olduğunu belirterek oruç tutmuş ve ashabına da oruç tutmalarını emretmiştir.2 Bu da belli bir günde bir nimete nail olma veya beladan kurtulma sebebiyle her zaman o günü anma ve şükür nişanesi olarak salih amellerde bulunmanın iyi bir davranış olduğunu gösterir.
Sonuç olarak; Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize sevgi ve bağlılığın bir göstergesi olması yanında çeşitli ibadet ve hayırlara vesile olması bakımından da mevlit kutlamalarının dinî yönden meşru bir davranış olduğu söylenmelidir. Bununla birlikte kutlamalar sırasında gayrimeşru tutum ve davranışların tasvip edilemeyeceği, bu tür uygulamalara sebep olan kutlamalardan uzak durulması gerektiği de açıktır.
Bid'at, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz zamanında olmayan "dinî" mahiyetli bir hususun sonradan dine sokuşturulması, dinden sayılması olarak tarif edilir. Mevlid okuma ve okutmanın bid'at olarak nitelendirilebilmesi için ona, "Ölünün kırkıncı gününde veya sene-i devriyesinde mevlid okutmak gereklidir" demek gibi dinî bir gereklilik veya ibadet şeklinde bir muhteva yüklenmesi gerekir. Mevlid okumanın gerekli, vâcip veya mendup olduğu iddia edilmediğine, en fazla bunun hoş ve güzel bir gelenek olduğu bilinip kabul edildiğine göre bunun bid'at olarak değerlendirilip, insanların kafasına kuşku sokmak son derece yanlıştır.
"Mevlid okunacağına hatim okunsa, Kur'an-ı Kerim'den bir bölüm okunsa daha sevap ve daha faziletli olmaz mı?" şeklindeki bir itiraz da yersizdir. Kur'an-ı Kerim okumak, namaz kılmak daha sevap ve faziletli bir davranıştır, ama burada mesele sadece sevap meselesi değildir. Mevlid, toplumsal bir coşkunun, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin sevgisinin ve ona bağlılığın üst düzeyde edebî ve estetik olarak hissedilmesi, yaşanması ve dışa vurulması demektir. Kur'an-ı Kerim okumakla mevlid okumayı birbiriyle mukayese etmek veya birini diğerine alternatif göstermek yerine ikisini ayrı ayrı ve her birini kendi yeri ve amacı doğrultusunda değerlendirmek ve yaşatmak daha doğru olur.
Burada hatırlanması ve hatırlatılması gereken önemli bir husus vardır; o da, mevlid gibi dinî eğitim ve coşkuyu içeren sosyal ve geleneksel törelerin aslî ibadetlerin yerine geçmediği, bu tür sosyal ödevlerin kişileri, üzerlerine bizzat gerekli olan namaz, oruç, Kur'an okuma, infak ve yardım gibi dinî yükümlülüklerden muaf tutmadığı hususudur. Ancak günümüzde, özellikle de toplumumuzun dinî konularda sağlıklı ve doğru şekilde bilgilendirilmemiş kesimlerinde mevlid, türbe ziyareti, Kur'an-ı Kerim okutma, mübarek gün ve gecelerde dinî törenlere katılma gibi daha çok şekille ilgili dindarlığın hayli rağbet gördüğü ve bunun giderek dinî vecîbelerin yerini aldığı da üzülerek müşahede edilen bir gerçektir. Hâlbuki bütün bunlar, özde yakalanan ve yaşatılan dindarlığı ve gerçek dinî vecîbeleri güzelleştiren ve kolaylaştıran tâli ve şeklî katkılar olarak tanınmalı ve bilinmelidir.
Ancak bu gibi kutlamalarda, İslâm'ın ruhuna ve Şeriat-ı Ahmediyyeye aykırı haller ve şeyler olmamalıdır. Meselâ:
1- Kadın erkek karışık olarak Mevlid kutlaması yapılmamalıdır.
2- Kur'ân-ı Kerim kıraati ve Mevlid kasideleri birtakım cerrarlar tarafından tarifeye bağlı şekilde ücretle okunmamalıdır.

Mehmet Talü - Mili Gazete
24/02/2010
 
Üst