"Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder.

Sergerdan

Well-known member
Terakki etmek şartıyla insan halife-i arz olur.Tüm mevcudata Allah adına nezaret eder,mütala eder,onları güzel bulur.Nebatat,hayvanat,melekler,alem-i şehadet ve gayb heryere iman gözüyle nazar eder.Baktıgı her yer Allah tan birşeyler anlatır,esmayı okuma istidadıyla,fıtratıyla bunu yapmaya çalışır.

İşte buna iman ile,ilim ile,gayret ile,istigfar ile.... muvaffak olursa Allah a arz edecegi kullugu külliyet kesbeder.Cuzi ibadeti genişleyebilir,her yere eli hayali yetişebilir.Çünkü tefekkürüyle, mevcudatın her çeşidinin ibadetlerini manen kalbinde taşıyarak; Allah a kıyam,ruku ve secde ettiginde kendini kainatın büyük bir mescidinde hayal eder,herkesle beraber ama onların fevkinde Allah a ibadet eder.Böyle görebilyorsa böyle bir niyet taşıması kolay olacaktır.Kendisi Padişahın memleketinde aciz bir adam,her biri ayrı hediyeler(ibadet,tesbih,hamd) getiren melekler,bitkiler,hayvanlar,zerreler,yıldızlar ,güneşler de memleketteki diger adamlar gibidir.



Eğer desen: "Şu küllî hadsiz nimetlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"

Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir îtikad ile. Meselâ, nasıl ki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir, "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım." Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünkü, sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim."

İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadâkat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o bîçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek îtikad liyâkatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.


Bütün canlıların yaptıkları fıtrî ibadetler Allah'a mahsustur.

Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.
 

tuncerr

Active member
Ynt: "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder.

Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerin in, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.
 

Hakikat

Well-known member
Ynt: "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder.

tuncerr ' Alıntı:
Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerin in, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.
 

yunus44

Active member
Ynt: "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder.

:::::::::::::::::::::::::::::
küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek îtikad liyâkatini
:::::::::::::::::::::::::::::cümlesinde
senide yazdığın gibi
1- o niyette olacaz
2- o arzu olacak bizde
3- itikadımız ,bunu istediğimizden önce kendimiz emin ve o kararda olmalıyız.
 

Yaakarii

Member
Ynt: "Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır," şu sırra işaret eder.

İşte, bu arzı böyle kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid ve mahlûklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâle, yerin zerrâtı adedince hamd ve tesbih ve tekbir edip ve mevcudatı adedince hamd ediyoruz ki, bize bu nevi ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmına ümmet eylemiş.
 

Sergerdan

Well-known member
Arkadaş!
b498.gif
'deki
b588.gif
'un ifade ettiği cem' ve cemaat, fikri ve kalbi ayık olan musallînin nazarında sath-ı arzı bir mescid şekline getirir. Ve bütün mü'minlerden teşekkül etmiş, şarktan garba kadar dizilmiş safları hâvi o cemaat-i kübrâ içinde namaz kıldığını ihtar ettirir.
Ve keza,
b489.gif
olan kelime-i zikriyeyi bir insan vird-i zeban ettiği zaman, zamanı bir halka-i zikir tahayyül etmekle, o halkanın sağ tarafı olan mâzi cihetinde enbiyanın, sol tarafı olan istikbal cihetinde de evliyanın oturup cemaatle zikrettiklerini ve kendisi de, o cemaat-ı uzmâ içinde bulunarak şu kubbe-i minâyı dolduran yüksek, İlâhî ve tatlı sadâlarına iştirak ettiğini tahayyül etsin. Kuvve-i hayaliyesi daha keskin olanlar da kâinat mescidinde bütün masnuatın teşkil ettikleri halka-i zikirlerine girsin, şu fezayı velvelelendiren o sadâları dinlesin.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
Niyyet bir ruhtur. O ruhun ruhu da ihlastır. Öyle ise necat ve halas ancak ihlas iledir.
Nazar ile niyet mahiyet-i eşyayı tağyir eder. Günahı sevaba, sevabı günaha kalb eder. Evet niyet adi bir hareketi ibadete çevirir. Ve gösteriş için yapılan bir ibadeti günaha kalb eder. Maddiyata esbab hesabıyla bakılırsa cehalettir. Allah hesabıyla olursa marifet-i ilahiyedir.
Velayetin kerameti olduğu gibi, niyet-i halisenin dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır.
Bediüzzaman
 

Sergerdan

Well-known member
İ'lem eyyühe'l-aziz! İnsanı fıtraten bütün hayvanlara tefevvuk ettiren camiiyetinin meziyetlerinden biri, zevilhayatın Vahibü'l-Hayata olan tahiyye ve tesbihlerini fehmetmektir. Yani, insan kendi kelamını fehmettiği gibi, İmân kulağıyla zevilhayatın da, belki cemadatın da bütün tesbihlerini fehmeder. Demek, herşey sağır adam gibi yalnız kendi kelamını anlar. İnsan ise, bütün mevcudatın lisanlarıyla tekellüm ettikleri Esma-i Hüsnanın delillerini fehmeder. Binaenaleyh, herşeyin kıymeti kendisine göre cüz'idir. İnsanın kıymeti ise küllidir. Demek bir insan, bir fert iken, bir nevi gibi olur.
 

Sergerdan

Well-known member
Altıncı Şua'da geçen "Bütün zîhayatların, hayatlarıyla gösterdikleri tesbihat-ı hayatiye ve Sânilerine takdim ettikleri fıtrî hediyeler, ey Rabbim, Sana mahsustur. Ben dahi bütün onları tasavvurumla ve imanımla Sana takdim ediyorum.” cümlesinde geçen "tesbihat-ı hayatiye" ve "fıtrî hediyeler" kavramlarını açılayabilir misiniz?


Hayat sahibi varlıkların, hayatları ile ortaya koydukları fiiller ve fiillerin neticeleri demektir. Mesela, hayat sahibi bir varlık olan Tavuk, yumurta yapmakla, ortaya bir fiil koymuştur. Aslında bu fiil ve fiilin neticesi olan yumurta, Tavuğun eseri değildir. Allah'ın istihdamıdır. Dolayısı ile Allah'a verilmelidir. Tavuk, yalnızca kendisine verilen bir vazifeyi ki- o vazife onun ibaadetidir - yapmaktadır.

İşte, miraçta bu mana ifade edilmiştir. "Ey Allahm, hayat sahibi olan canlıların ortaya koydukları fiil ve fiillerin neticeleri olan her şey sendendir, senin eserindir, senin bize olan hediyelerindir. Ayırıca o varlıklarıan da sana ibadetleridir, denmiştir.
 

Sirac

Well-known member
Aynen öyle de, âciz bir abd, namazında
b1003.gif
der.

Yani,

bütün mahlûkatın hayatlarıyla Sana takdim ettikleri hediye-i ubûdiyetlerini, ben kendi hesâbıma umumunu Sana takdim ediyorum.

Eğer elimden gelseydi, onlar kadar tahiyyeler Sana takdim edecektim. Hem, Sen onlara, hem daha fazlasına lâyıksın.


İşte şu niyet ve îtikad, pek geniş bir şükr-ü küllîdir.
 

Sirac

Well-known member
Nebâtâtın tohumları ve çekirdekleri, onların niyetleridir.

Hem meselâ, kavun, kalbinde nüveler sûretinde bin niyet eder ki,

"Yâ Halıkım! Senin Esmâ-i Hüsnânın nakışlarını yerin birçok yerlerinde ilân etmek isterim."

Cenâb-ı Hak, gelecek şeylerin nasıl geleceklerini bildiği için, onların niyetlerini bilfiil ibâdet gibi kabul eder.

"Müminin niyeti, amelinden hayırlıdır,"
b423.gif
şu sırra işaret eder.

Sözler | Yirmi Dördüncü Söz | 325
 

Sirac

Well-known member
Hem, nasıl bir zâbit bütün neferâtının yekûn hizmetlerini

kendi nâmına padişaha takdim eder;

öyle de, mahlûkata zâbitlik eden ve hayvanât ve nebâtâta kumandanlık yapan

ve mevcudât-ı arzıyeye halîfelik etmeye kâbil olan

ve kendi hususi âleminde kendini herkese vekil telâkkî eden insan,

b505.gif
der;

bütün halkın ibâdetlerini ve istiânelerini, kendi nâmına Ma'bud-u Zülcelâle takdim eder.

Sözler | Yirmi Dördüncü Söz | 325
 

Sirac

Well-known member
Evet, herşeyin vücudunun müteaddit gâyeleri ve hayatının müteaddit neticeleri vardır.

Ehl-i dalâletin tevehhüm ettikleri gibi, dünyaya, nefislerine bakan gâyelere münhasır değildir;

tâ, abesiyet ve hikmetsizlik içine girebilsin.

Belki herşeyin gâyât-ı vücudu ve netâic-i hayatı üç kısımdır:

Birincisi ve en ulvîsi Sâniine bakar ki;

o şeye taktığı hârika-i san'at murassaâtını Şâhid-i Ezelînin nazarına resm-i geçit tarzında arz etmektir ki,

o nazara bir ân-ı seyyâle yaşamak kâfi gelir.

Belki, vücuda gelmeden, bilkuvve niyet hükmünde olan istidadı yine kâfidir.

İşte, serîü'z-zevâl latîf masnuâtı ve vücuda gelmeyen,

yani sümbül vermeyen birer hârika-i san'at olan

çekirdekler, tohumlar şu gâyeyi bitamamihâ verir.

Faydasızlık ve abesiyet onlara gelmez. ( gelmez mi? vermez mi? tashih mi var burada? )

Demek herşey, hayatıyla, vücuduyla Sâniinin mu'cizât-ı kudretini ve âsâr-ı san'atını teşhir edip,

Sultan-ı Zülcelâlin nazarına arz etmek birinci gâyesidir.

Sözler | Onuncu Söz | 74
 

Sirac

Well-known member
Dördüncü Şua: İşte ey tembel nefsim!

Bir nevi Mi'rac hükmünde olan namazın hakikati,

sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lûtuf olarak huzur-u şâhâneye kabulü gibi,

mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ve Ma'bud-u Cemîl-i Zülcelâlin huzuruna kabulündür.

b515.gif
-1- deyip, mânen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip,

kayd-ı maddiyâttan tecerrüd edip
bir mertebe-i külliye-i ubûdiyete

veya küllînin bir gölgesine veya bir sûretine çıkıp, bir nevi huzura müşerref olup,

b161.gif
-2- hitâbına, herkesin kabiliyeti nisbetinde bir mazhariyet-i azîmedir.
Âdetâ, harekât-ı salâtiyede tekrarla
b515.gif
b515.gif
demekle kat-ı merâtib

ve terakkiyât-ı mâneviyeye ve cüz'iyâttan devâir-i külliyeye çıkmasına bir işarettir

ve mârifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyâsının mücmel bir ünvânıdır.
Güyâ herbir
b515.gif
bir basamak-ı mi'raciyeyi kat'ına işarettir.

İşte şu hakikat-i salâttan mânen veya niyeten veya tasavvuren veya hayalen

bir gölgesine, bir şuâına
mazhariyet dahi büyük bir saadettir.

Sözler | On Altıncı Söz | 183
 
Üst