Terakki etmek şartıyla insan halife-i arz olur.Tüm mevcudata Allah adına nezaret eder,mütala eder,onları güzel bulur.Nebatat,hayvanat,melekler,alem-i şehadet ve gayb heryere iman gözüyle nazar eder.Baktıgı her yer Allah tan birşeyler anlatır,esmayı okuma istidadıyla,fıtratıyla bunu yapmaya çalışır.
İşte buna iman ile,ilim ile,gayret ile,istigfar ile.... muvaffak olursa Allah a arz edecegi kullugu külliyet kesbeder.Cuzi ibadeti genişleyebilir,her yere eli hayali yetişebilir.Çünkü tefekkürüyle, mevcudatın her çeşidinin ibadetlerini manen kalbinde taşıyarak; Allah a kıyam,ruku ve secde ettiginde kendini kainatın büyük bir mescidinde hayal eder,herkesle beraber ama onların fevkinde Allah a ibadet eder.Böyle görebilyorsa böyle bir niyet taşıması kolay olacaktır.Kendisi Padişahın memleketinde aciz bir adam,her biri ayrı hediyeler(ibadet,tesbih,hamd) getiren melekler,bitkiler,hayvanlar,zerreler,yıldızlar ,güneşler de memleketteki diger adamlar gibidir.
Eğer desen: "Şu küllî hadsiz nimetlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"
Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir îtikad ile. Meselâ, nasıl ki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir, "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım." Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünkü, sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim."
İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadâkat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o bîçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek îtikad liyâkatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.
Bütün canlıların yaptıkları fıtrî ibadetler Allah'a mahsustur.
Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.
İşte buna iman ile,ilim ile,gayret ile,istigfar ile.... muvaffak olursa Allah a arz edecegi kullugu külliyet kesbeder.Cuzi ibadeti genişleyebilir,her yere eli hayali yetişebilir.Çünkü tefekkürüyle, mevcudatın her çeşidinin ibadetlerini manen kalbinde taşıyarak; Allah a kıyam,ruku ve secde ettiginde kendini kainatın büyük bir mescidinde hayal eder,herkesle beraber ama onların fevkinde Allah a ibadet eder.Böyle görebilyorsa böyle bir niyet taşıması kolay olacaktır.Kendisi Padişahın memleketinde aciz bir adam,her biri ayrı hediyeler(ibadet,tesbih,hamd) getiren melekler,bitkiler,hayvanlar,zerreler,yıldızlar ,güneşler de memleketteki diger adamlar gibidir.
Eğer desen: "Şu küllî hadsiz nimetlere karşı, nasıl şu mahdut ve cüz'î şükrümle mukabele edebilirim?"
Elcevap: Küllî bir niyetle, hadsiz bir îtikad ile. Meselâ, nasıl ki bir adam beş kuruş kıymetinde bir hediye ile bir padişahın huzuruna girer ve görür ki, herbiri milyonlara değer hediyeler, makbul adamlardan gelmiş, orada dizilmiş. Onun kalbine gelir, "Benim hediyem hiçtir, ne yapayım." Birden der: "Ey seyyidim! Bütün şu kıymettar hediyeleri kendi nâmıma sana takdim ediyorum. Çünkü, sen onlara lâyıksın. Eğer benim iktidarım olsaydı, bunların bir mislini sana hediye ederdim."
İşte hiç ihtiyacı olmayan ve raiyyetinin derece-i sadâkat ve hürmetlerine alâmet olarak hediyelerini kabul eden o padişah, o bîçarenin o büyük ve küllî niyetini ve arzusunu ve o güzel ve yüksek îtikad liyâkatini, en büyük bir hediye gibi kabul eder.
Bütün canlıların yaptıkları fıtrî ibadetler Allah'a mahsustur.
Mahlûkatının sayısınca, Zâtına lâyık şekilde, Arşının ağırlığınca, kelimelerinin mürekkebi miktarınca hamd ederek Seni her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. Bütün peygamberlerinin, evliyâlarının ve meleklerinin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz.