Münakaşada Ölçü

Huseyni

Müdavim
Evvelâ: Bu çeşit mesâili münakaşa etmenin birinci şartı, insafla, hakkı bulmak niyetiyle, inatsız bir surette, ehil olanların mabeyninde, sû-i telâkkiye sebep olmadan müzakeresi caiz olabilir.

O müzakere hak için olduğuna delil şudur ki:

Eğer hak, muarızın elinde zâhir olsa, müteessir olmasın, belki memnun olsun. Çünkü bilmediği şeyi öğrendi. Eğer kendi elinde zâhir olsa, fazla bir şey öğrenmedi; belki gurura düşmek ihtimali var.

Saniyen: Sebeb-i münakaşa, eğer hadis ise, hadisin merâtibini ve vahy-i zımnînin derecâtını ve tekellümât-ı Nebeviyenin aksâmını bilmek lâzım. Avam içinde müşkülât-ı hadisiyeyi münakaşa etmek, izhar-ı fazl suretinde, avukat gibi kendi sözünü doğru göstermek ve enaniyetini hakka ve insafa tercih etmek suretinde deliller aramak caiz değildir.

Madem şu mesele açılmış, medar-ı münakaşa edilmiş, biçare avâm-ı nasın zihninde sû-i tesir ediyor. Çünkü şu gibi müteşabih hadisleri aklına sığıştıramadığı için, eğer inkâr etse, dehşetli bir kapı açar; yani küçücük aklına sığışmayan katî hadisleri dahi inkâra yol açar.

Eğer zâhir-i hadisin mânâsını tutarak öyle kabul edip neşretse, ehl-i dalâletin itirâzâtına ve "Hurafattır" demelerine yol açar.

28. Mektup s.335
 

Tarihci

Marmara Tarih
bazen istişarede aldığımız kararlar "isteğe bağlı zorunlu yapılması gerekenler" şeklinde oluyor :) o yüzden istişare mi dayatma mı diye sorular aklımıza geliyor :) her şey de bir hayır vardır.. biz bilmeyiz Allah en doğrusunu bilir.
 

mihrimah

Well-known member
Kilitlenmiş kapıların anahtarları bizim elimizde olabilir, doğruluğundan ne kadar emin olsak da o kapının arkasındakileri bilmediğimiz için laşeye tenezzül etmemiz gerekir. Çünkü mevzu sadece biz değiliz!!! Diye öğretmişlerdi gençlik yıllarımda...
 
Üst