Müslümanlar Tek Bir Ümmettir

İlim-irfan

Well-known member
CUMHURİYET'imizin ilk anayasasının 2'nci maddesinde "Devletin dini, Din-i İslâm'dır" yazılıydı. 1923'te, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda, BüyükMillet Meclisi tarafından seçilmiş bir Halife oturuyor ve her Cuma merasimle camiye gidiyordu. Kabinede bir "Şer'iyye Vekaleti" (Din ve Şeriat İşleri Bakanlığı) bulunuyordu. Mahkemelerde Mecelle-i Ahkam-ı Adliyye ile hüküm veriliyordu.
O tarihte Ümmet kelime ve kavramı kutsaldı. Bütün mü'minler ve Müslümanlar tek bir ümmetin mensuplarıydı.
Bütün Müslümanlar Ümmet-i Muhammed denilen mübarek bir topluluğun içinde idiler.
Ümmetin meşruiyeti nereden gelir?
1.Kur'ân'da Allah'a ve inanılması gereken diğer hususlara iman eden, namaz kılan, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapan Müslümanların tek bir Ümmet oldukları açıkça beyan buyurulmaktadır.
2. Peygamber Efendimiz de (Salat ve selâm olsun O'na) bütün mü'minleri tek bir ümmet olarak göstermiştir.
3.Bütün mü'minlerin tek bir ümmet olduklarında 14 asırlık icmâ vardır.
Müslümanlar için en büyük felâket Ümmet şuurunu (bilincini) yitirmeleridir.
Ümmet şuuru rahmete ve izzete vesile olur, tefrika ise azaba ve zillete yol açar.
Çocuklara okutulan eski sorulu cevaplı ilmihal kitaplarında "Hangi Ümmettensin?.. Muhammed Ümmetindenim elhamdülillah..." yazılıydı.
Müslümanların tek bir Ümmet olmalarını kimler istemez?
1. Asıl ismi Moiz Kohen olduğu halde bunu gizleyerek, Tekin Alp takma adıyla menfi ve din düşmanı kavmiyetçilik kitapları yazan, bu kitaplardan birine "Kahr olsun şeriat!" başlıklı bir bölüm koyan Siyonistler istemez.
2. İslâm dünyasını küçük ülkelere, küçük devletlere bölmek, Müslümanları param parça yapmak isteyen BOP'çu Evangelistler istemez.
3. Böl parçala ve hükm et siyasetiyle Müslümanları bölüp köleleştirmek isteyen emperyalistler istemez.
4. İslâm'ı ve Müslümanları en büyük tehdit ve tehlike olarak görenler istemez.
5. Türkiye'de gizli bir saltanat ve hakimiyet kurmuş olan iki kimlikli, dıştan sözde Müslüman görünen, aslında başka bir dine ve kimliğe sahip olan İslâm düşmanları istemez.
6. "Din halkın afyonudur" diyen Marks'ın peşinden giden ateist Marksistler istemez.
Din düşmanları yakın tarihimizde uzun yıllar boyunca Ümmet aleyhtarlığı yaptılar, Ümmeti tahkir ettiler. Ümmet heyûlası dediler, Ümmet gericiliktir dediler, Ümmet çağdışıdır dediler.
Türkiye'nin halkı, etnik açıdan irili ufaklı yetmiş (belki daha fazla) unsurdan oluşmaktadır. Bunların hepsi Türkiyelidir ama kökenleri başka başkadır. Ülkemizde büyük miktarda Arnavut, Boşnak, Çerkes, Gürcü bulunmaktadır. Türk kökenlilerden sonra en büyük grup Kürtlerdir. Sadece Kafkasya'dan kırk kadar kavim gelmiştir Anadolu'ya.
Bu halk Müslümandır. Onları bir arada, sosyal barış ve mutabakat içinde tutan bağ Ümmet bağıdır.
İslâm dini, Kur'ân ve Sünnet, ırkçılığı, kavmiyetçiliği kabul etmez.
Köken itibarıyla Arnavut olan merhum Mehmed Âkif kavmiyetçiliği reddeder.
Müslümanlıkta kendi kavmine, kabilesine, unsuruna hizmet etmek, onu sevmek ve korumak vardır ama Ümmet herşeyin üstündedir.
Maalesef yakın tarihimizde, bir kısım Müslümanlar bilerek veya bilmeyerek Ümmet kavram ve değerine zarar vermişlerdir.
Ümmet şuurunu yitiren veya ikinci plana düşüren cemaatler, topluluklar, hizip ve fırkalar ortaya çıkmıştır.
Türkiye'nin ayakta kalmasını, yücelmesini, iç barışa, toplumsal uzlaşmaya kavuşmasını, güçlenmesini istiyorsak Ümmet şuurunu birinci plana çıkartmalıyız.
Bu ülkede yaşayan bütün Müslüman Türkler, Kürtler, Arnavutlar, Boşnaklar, Çerkezler, Gürcüler, Tatarlar, Çeçenler, Pomaklar, İnguşlar, Araplar, Karaçaylar, Balkarlar, Nogaylar, Avarlar ve diğer bütün akvam-ı islâmiyye tek bir Ümmettir.
Bu Ümmet, çeşitlilik zenginliği içinde sarsılmaz bir birlik teşkil eder.
Ümmet içinde üstünlük, fazilet, rütbe ve derece ancak takva iledir.
Menfi kavmiyetçilik en büyük zehirdir.
Menfi kavmiyetçiliği Müslümanlar çıkartmamış, kâfirler çıkartmıştır.
Herkes kavmini, kabilesini sevsin ama öteki Müslüman kavim ve kabilelere asla düşmanlık etmesin, asla rekabet yapmasın.
İslâm'da rekabet yoktur, hayırlı işlerde müsabaka (yarışma) vardır.
İslâm nepotizmin (yakınlarını ve akrabalarını kayırmanın) her türlüsünü reddeder.
Zamanımızda eski islâmî hiyerarşi bozulduğu ve yıkıldığı için Müslümanlar birtakım cemaat, tarikat ve vakıflarla hizmet etmektedir. Bütün islâmî cemaat, vakıf, dernek ve tarikatların Ümmet kavramını ve şuurunu ayakta tutması, mensuplarını Ümmet bilinci içinde yetiştirip terbiye etmesi; her türlü klikçilikten, menfi asabiyetten uzak durması gerekir.
Başta Filistin, Irak ve Afganistan olmak üzere bugün İslâm dünyasında büyük olumsuzluklar ve facialar varsa bunun birinci sebebi Müslümanların teoride ve pratikte tek bir Ümmet olamamalarıdır.
Müslümanlar tek birÜmmet olabilseler, Filistin meselesi en kısa zamanda âdil, kalıcı bir çözüme kavuşturulabilir.
Ümmet ne demektir:
1. Bütün Müslümanların çok büyük, çok mübarek, çok güzel bir topluluk olması demektir.
2. Fitne, fesat ve tefrikanın ortadan kalkması veya en az seviyeye indirilmesi demektir.
3. Bir buçuk milyar insanın topluca emr-i mâruf ve nehy-i münker yapması demektir.
4. Tek bir İmam'a veya Emîr'e itaat ve biat demektir.
5. Üstünlük kaynağının ilim, irfan, takva, hayır hasenat, ahlâk ve fazilet, hikmet, hizmet olması demektir.
6. Çok büyük imkânlarla i'lâ-i kelimetullah yapmak demektir.
7. Allah'ın rahmetine, tevfiqine, yardımına nail olmak demektir.
8.Zilletten izzete, esaretten hürriyete, yenilmişlikten galibiyete, hezimetten zafere geçmek demektir.
9. Resulallah Efendimizin ruhaniyetine ve şefaatine nailiyet demektir.
10. Dünyada izzet, ahirette ebedî saadet demektir.
11. Ümmet sadece Müslümanlar için değil, gayr-i müslim reaya için de barış, adalet, güven demektir.
Dinsizler tek bir Ümmet istemezmiş... Bu onların bileceği bir şeydir. Biz Müslümanlar bütün canımızla, ruhumuzla, imkânımızla istemeliyiz ve gerçekleşmesi için bütün meşru imkânlarla çalışmalıyız.
Bizim için başka bir kurtuluş ve yücelme çaresi yoktur.
Bugün Türkiye'de ve İslâm âleminde Müslümanların tekrar birleşmesine, tek bir Ümmet haline gelmesine en büyük engel, kendileri gibi inanmayan mü'minleri müşrik ve kâfir eden bir tâife veya fırkadır. Bunlar:
1. İmamı Eş'arî'yi ve İmamı Mâturidî'yi itikatta iki imam kabul eden Sünnîleri sapıklıkla suçlamaktadır.
2. Yüz milyonlarca tasavvuf ve tarikat bağlısı ve muhibbi mü'mini ve muvahhidi müşrik ve kâfir ilan etmektedir.
3. Allah'a noksan sıfatlar yakıştırmaktadır. (Zaman, mekan, cihet, insanınki gibi organlar, cismaniyet, inmek çıkmak gibi...)
4. Tarikat ve tasavvuf evliyasına evliyauşşeytan diye hakaret etmektedir.
5. Topluca zikr etmeyi, mevlid okumayı, bir ipe dizili tanelerle tesbih çekmeyi, içinde çok mübarek salavat yazılı olan Delail-i Hayrat kitabını okumayı, dua ederken ellerini kaldırmayı ve daha bunlara benzer nice hayırlı ve güzel şeyi yasaklamaktadır.
6. Resulullah efendimizin türbesinin yıkılmasını, kabr-i şerifinin cami dışına nakl edilip düzlenmesini istemektedir.
7. Bunlar devlet ve Hilafet-i İslâmiyye-i Osmaniyyeye düşmandır.
Bu gibi aşırılarla elbette Ümmet olmaz. Bırakın Ümmet olmayı, onlardan köy olmaz kasaba olmaz. Ehl-iSünnet Müslümanlarının bu gibi aşırıya giden, ya ifrata yahut tefrite kaçan, Sevad-ı 'Azam dışına çıkan, Cadde-i Kübra'dan ayrılan fırkalara karşı dikkatli olması gerekir.
Ümmet-i Muhammed'in ana prensipleri şunlardır:
(1)Allah ile ezelde yapılmış olan ahd ve misaka sadakat.
(2) Peygambere biat ve itaat.
(3) Kur'ân'ı imam ve düstur olarak kabul etmek.
(4) Peygamberi (Salat ve selam olsun O'na) önder, seyyid, kaaid, en güzel örnek ve model olarak kabul etmek.
(5) Allah'ın emirlerini yapmak, yasaklarından kaçınmak.
(6) Nefsiyle ve harbî-saldırgan düşmanlarla cihad fi sebilillah yapmak.
(7) Bütün mü'minleri kardeş bilmek ve bu kardeşliği bozacak her şeyden uzak durmak.
(8) Herkes kendi derecesine göre emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak.

Mehmet Şevket Eygi - Milli Gazete
18.12.2009
 
Üst