Konyalı, genç bir İmam Hatip talebesi Bediüzzaman’ı ziyarete gelmişti. “İsmim Ahmed” diye tanıttı kendini.
Bediüzzaman gençlere, özellikle talebelere ayrı bir önem verir, onlarla ilgilenir, sıkıntılarını gidermeye çalışırdı.
Ahmed, okul müdüründen şikâyetçiydi. Ona göre yeterince dine hizmet edilmiyor, hatta din dışı uygulamalar yapılıyordu. Bundan da en çok yöneticiler sorumluydu. Bediüzzaman’a:
“Efendim, bizim okul müdürünün dinimize uymayan davranış ve uygulamaları var” dedi ve biraz da ileri giderek, “Galiba komünist” dedi.
Bediüzzaman, kimseye önyargıyla bakmaz, herkesin iyi yönlerini ön plana çıkarırdı. Ve kimsenin de arkasından kötü konuşulmasını istemezdi.
“Kardeşim, müdürünüz namaz kılıyor mu?” dedi.
Delikanlı, “Evet kılıyor Üstadım” dedi.
Bediüzzaman bunun üzerine hayatın şaşmaz ölçülerinden birini ders verdi genç talebeye:
“O halde o bizim kardeşimizdir.”
Bediüzzaman gençlere, özellikle talebelere ayrı bir önem verir, onlarla ilgilenir, sıkıntılarını gidermeye çalışırdı.
Ahmed, okul müdüründen şikâyetçiydi. Ona göre yeterince dine hizmet edilmiyor, hatta din dışı uygulamalar yapılıyordu. Bundan da en çok yöneticiler sorumluydu. Bediüzzaman’a:
“Efendim, bizim okul müdürünün dinimize uymayan davranış ve uygulamaları var” dedi ve biraz da ileri giderek, “Galiba komünist” dedi.
Bediüzzaman, kimseye önyargıyla bakmaz, herkesin iyi yönlerini ön plana çıkarırdı. Ve kimsenin de arkasından kötü konuşulmasını istemezdi.
“Kardeşim, müdürünüz namaz kılıyor mu?” dedi.
Delikanlı, “Evet kılıyor Üstadım” dedi.
Bediüzzaman bunun üzerine hayatın şaşmaz ölçülerinden birini ders verdi genç talebeye:
“O halde o bizim kardeşimizdir.”