Namaz

Sergerdan

Well-known member
Tam metin için 16.söz Dördüncü şua yı okuyabilirsiniz. :angel:

Namaz için ne denilebilir?

-Bir nev'i senin de miracındır.Nasıl Peygamberin(s.a.v) ziyade nuraniyetiyle çok perdelerden,hicablardan geçerek Cenab-ı Allah ın huzuruna çıkmış;sana da bir nefer olarak namazı lütfetmiş ki senin de bundan nasibin olsun.

(bir nefer, mahz-ı lütuf olarak Huzur-u şâhâneye kabûlü gibi; mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celîl-i Zülcemâl ve Mâbud-u Cemil-i Zülcelâl'in huzuruna kabûlündür.)

Yine namaz nedir denilse?

Allah u ekber(Allah en yücedir) deyip, Manen ve Hayalen ve Niyeten iki cihandan/dünyadan geçip,kendisiyle yaşamak zorunda oldugumuz maddi sınırlılıgımızdan sıyrılıp,Kullugun Külli/En Geniş Mertebesine veya onun bir benzerine/suretine çıkma çabasıdır.


(Allahü Ekber" deyip, mânen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip, kayd-ı maddiyattan tecerrüd edip bir mertebe-i külliye-i ubûdiyete veya küllînin bir gölgesine veya bir Sûretine çıkıp, bir nevi huzura müşerref olup, اِيَّاكَ نَعْبُدُ hitabına (herkesin kabiliyeti nisbetinde) bir mazhariyet-i azîmedir.)

ipk4gr4.gif


Namazda sıkça Allah u ekber demenin bir inceligi var mıdır?

-Önceden açıklandıgı gibi nuraniyetin,ruhaniyetin bir kaydı olmadıgı için eger insan bu nuraniyetini çalıştırsa çok mertebeleri katederek manevi ilerleme gösterip Cenab-ı Allah a kabiliyetince muhatab olabilir.İşte Allah u ekberlerin her biri kulun namazda mertebeleri katetme ,kendisi cüz'i iken en geniş
tekbiri yakalama çabasıdır ve marifetinin yetmedigi yerde,eksik kaldıgı noktada Allah ı kemalat-ı kibriyasıyla tesbih etmektir.


(Âdeta, harekât-ı salâtiyede tekrarla "Allahu Ekber" "Allahu Ekber" demekle kat-ı merâtib ve terakkiyat-ı mâneviyeye ve cüz'iyattan devair-i külliyeye çıkmasına bir işarettir ve mârifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyâ sının mücmel bir ünvanıdır. Güya herbir "Allahü Ekber" bir basamak-ı mi'raciyeyi kat'ına işarettir.)


ipo10tp3.jpg


Peki her insan- böyle bütün mahlukatın tesbihlerini kendinde birleştirir şekilde -her vakit namaz kılabilir mi?

-Böyle bir namazın hakikatinden,anlamından hayalimizle,tasavvurumuzla ve de niyetimizle bir parça bile koparabilirsek büyük bir mutluluktur.Bununla dahi yetinebiliriz.

(İşte şu hakikat-ı salâttan mânen veya niyeten veya tasavvuren veya hayalen bir gölgesine, bir şuaına mazhariyet dahi, büyük bir saadettir.)
 
H

hatve

Misafir
her vicdanın muhabbetini celbetmek, namazın şe'nindendir

Arkadaş! Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki,
her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe'nindendir.
Namazın erkânı, ''Fütuhat-ı Mekkiye''nin şerhettiği gibi, öyle esrarı hâvidir ki,
her vicdanın muhabbetini celbetmek, namazın şe'nindendir.
Namaz, Hâlık-ı Zülcelal tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir davettir.
Bu davetin şe'nindendir ki, her kalb kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin. Ve mi'racvari olan o yüksek münacata mazhar olsun.

Namaz, kalblerde azamet-i İlahiyeyi tesbit ve idame..
ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlahiyenin kanununa itaat..
ve nizam-ı Rabbânîye imtisal ettirmek için yegâne İlahî bir vesiledir.
Zaten insan medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlahîye muhtaçtır.
O vesileye müraat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen;
ne kadar cahil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu
bilâhare anlar, ama iş işten geçer.
 

Yaakarii

Member
Namazlarımız bir cihette noksanlıgı şu ki...

Bir zaman, birtek tesbihin, birtek namazda, Sahabelerin tarz-ı telâkkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü; Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım. Demek, bidâyet-i İslâmiyede kelimât-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var. Tazeliği haysiyetiyle başka bir letâfeti, bir tarâveti, bir lezzeti var ki, gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir, azalır, perdelenir. Zât-ı Muhammediye (a.s.m.) ise, onları memba-ı hakikîsinden (Zât-ı Akdesten) turfanda, taze olarak, fevkalâde istidadıyla almış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen, o zat, birtek tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir.

İşte bu nokta-i nazardan, zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmın, haddi ve nihayeti olmayan merâtib-i kemâlâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.
 

istiðna

Active member
Kainattaki bütün varlıklar; güneş, çayır, çimen, ağaçlar, zikir halindedir. Sürü halinde uçan kuşlar, dağlar, taşlar keyfiyeti bize meçhul bir tesbihat ile Allâh'a kulluk ederler. Bitkilerin ibadeti kıyam halinde; hayvanlarınki rükû halinde; cansız olarak isimlendirilen nesnelerinki de yere kapanmış vaziyette, yani secde halindedir. Sema ehlinin durumları da böyledir. Meleklerin bir kısmı kıyamda bir kısmı rükûda, bir kısmı secdede bir kısmı da tespih ve tehlil'de... Ancak Allah'ın mü'minlere bir miraç olarak ikram ettiği namaz ibadeti ise bütün ibadetlerin camî (tamamını bünyesinde barındıran) bir muhtevadadır.

Başına taçtır. Bedenine elbisedir. Önünde giden nurdur. İnsanlarla arasına getirilen bir perdedir. Rableri huzurunda mu'minlerin hüccetidir. Mizanda ağırlıktır. Sıratta geçiştir. Cennete anahtardır. Çünkü namaz tesbihtir, hamttır, tâzimdir, kırât ve duadır. Hasılı faziletli amellerin tümü, vaktinde kılınan namazdadır.
 
Üst