Niçin Kur'an da hikmet ve felsefe gibi kainattan bahsetmiyor?

Sergerdan

Well-known member
DÖRDÜNCÜ KATRE: Kur'an'ın felsefi mesail-i kevniyenin bir kısmında ihmalle, bir kısmında iphamla, öteki kısmında icmal ile işaret ettiği derece-i i'cazı altı nükte zımnında izah ediyoruz.

Birinci nükte:

S: Niçin Kur'an da hikmet ve felsefe gibi kainattan bahsetmiyor?

C: Felsefe hakikattan udül etmiş, kainata mana-yı ismiyle bakarak, kainatı kainat hesabına istihdam ediyor. Kur'an ise, Haktan hakla nazil olmuş, hakikate gidiyor. Mevcudata mana-yı harfiyle bakarak Halıkının hesabına istihdam ediyor.

S: Ulvi ve süfli ecramın mahiyetleri, şekilleri, hareketleri hakkında fennin verdiği beyanat gibi beyan lazımken müphem bırakılmıştır.

C: Bu gibi meselelerde ipham daha mühimdir. Ve icmal daha cemil ve güzeldir. Çünkü, Kur'an, istitradi ve tebei olarak; Cenab-ı Hakkın zatına, sıfatına istidlal için kainattan bahsediyor. İstidlalin birinci şartı, delilin neticeden daha zahir ve malüm olması lazımdır. Eğer fencilerin iştahı gibi "şemsin sükünuna, arzın hareketine bakmakla Allah'ın azametini anlayınız" demiş olsaydı, delil müddeadan daha hafi olurdu. Ve insanların ekserisi, ekser zamanlarda fehmedemediklerinden inkara zehab ederlerdi. Halbuki, irşad ve hidayet zamanlarında cumhurun derece-i fehimleri nazara alınarak ona göre söz söylemek icab eder. Maahaza, ekseriyete yapılan müraattan, ekalliyette kalanın mahrumiyeti neş'et etmez. Çünkü onlar da istifade ediyorlar. Amma mesele maküse olursa, ekseriyet mahrum kalır, istifade edemez. Çünkü fehimleri kasırdır.


MESAİL-İ KEVNİYE : Oluşla, yaratılışla ilgili meseleler.
İPHAM,MÜPHEM : Mânâsını gizleme, belirsizleştirme.
İCMAL: özetini verme,kısaltma
UDUL : Yoldan çıkma, dönme, sapma.
İSTİTRADÎ : İstitrad ile alâkalı. Asıl mevzudan olmayan.
EKALLİYET : Azınlık.
MÂKUSEN : Aksi olarak. Birbirine ters olarak.
KÁSIR : Dar, kısa, noksan.
Ekseriyet:çogunluk
 

Sergerdan

Well-known member
Delilin müddeadan hafi olması ne demektir?

Bir şeyin varlığını ispat ederken, ortaya koyacağımız delillerin anlaşılır olması lazımdır. Eğer ortaya koyacağımız delil anlaşılmaz olursa, bu kez iş daha da karışır. İşin başında varlığını ispat etmeye çalıştığımız ve kendinine müdde dediğimiz şeyi bir kenara bırakıp, delilin anlaşılması için, ona da bir başka delil getire mecburiyeti olacaktır.

Mesela, Üstadın verdiği örneği tekrar verelim. Allah'ın varlığını ispat etmek için, dünyanın hareketinden, yani güneşin doğup batışını izleseniz denseydi, insanlar itiraz ederek, Güneş dönmüyor ki, diyeceklerdi. Bu kez Allah'ın varlığının ispatını bırakıp, Güneşin döndüğünü ispat etmek için uğraşılacaktır. Halbuki, verilen örnek anlaşılır ve açık olursa, böyle bir durum söz konusu olmaz. Bu nedenle Allah, İnsanların gördüğü ve ülfet ettiği varlıklardan örnekler vermiştir. İnsanların anlamakta zorlanacağı örnekleri vermemiştir. Bu aynı zamanda bir tebliğ metodudur.


Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 

Sergerdan

Well-known member
Ve saniyen: Belagat-ı irşadiyenin şe'nindendir ki, avamın nazarına, ammenin hissine, cumhurun fehmine göre hareket yapılsın ki, nazarları tevahhuş, fikirleri kabulden imtina etmesin. Binaenaleyh, cumhura olan hitabın en beliği, zahir, basit, sehl olmasıdır ki aciz olmasınlar. Muhtasar olsun ki melül olmasınlar. Mücmel olsun ki, lüzumlu olmayan tafsilden nefret etmesinler.

Bazen bir meseleyi özet olarak muhataba aktarmak tafsili ile aktarmaktan daha açık ve anlaşılır olur. Yani tafsilde zihin dağıldığı ve toparlaması daha güç olduğu için icmal zihinde daha kalıcı oluyor. Özellikle verilmek istenilen mesaj ve mana birden fazla ve muhatabın anlayış ve kavrayış seviyesi düşük ise, bir çok konunun kimyasını uyarlaması ve onlardan genel bir mana çıkarması yada konunun sebebini tespit etmesi daha da zorlaşacaktır. Bu yüzden bir çok mesaj içeren konularda sade ve özet bir dil kullanmak muhatap için daha faydalıdır.

Bu yüzden "İşte, Rablerinin gösterdiği doğru yol üzerinde olanlar onlardır. Dünya ve âhirette saâdet ve kurtuluşa erenler de onlardır." Bakara Sûresi, 2:5. Onlardır ifadesindeki icmal tafsilinden daha parlak duruyor. Cümlenin keskin ve ulvi havasını tafsil ile boğmuyor. Onlardan kast edilen mana uzun uzadıya tafsil edilse idi cümlenin keskinliği ve ulviliği detaylar içinde boğulurdu. Ama “onlar” ifadesi başka ayetlerde tafsil ediliyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur
 
Üst