Muhammedi muhabbete mübtela olan bir aşığın hayatından kesitler
[FONT=Times New Roman, serif]-devamı-[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Yine büyük bir imtihandan daha geçiyordum.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Firmayı tasfiye edip evi de acilen satmam gerekiyordu. Yine her şey üst üste gelmiş, çok bunalmıştım. Evin satışı için internette satış ilanı verdim. Acilen satmam gerekiyordu. İlan verdiğimin üçüncü günü ayrı ayrı iki alman evi görmek için telefon etmişlerdi. Aslında ikisinede aynı güne randevü vermemem gerekirdi fakat benim kafam o kadar karışıktıki, bunu düşünecek halde değildim. Bütün gün evde olacağımı, ne zaman gelmek isterlerse görmeye gelebileceklerini söyledim. Zaten evi beğenip beğenmeyecekleri ya da alıp almayacakları belli değildi.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]İlk bir bayan geldi, kendisinin ve eşinin öğretmen olduğunu, bu yüzden de eşinin okulda olmasından dolayı yalnız geldiğini, kendisi beğendiği taktirde daha sonra onunla birlikte gelmek istediğini söyledi. Eve bakması için içeri buyur ettim. Evi ve bahçeyi gezdikten sonra kendisinin çok beğendiğini ve eşiyle de yarın gelmek istediğini anlatırken diğer telefon eden alman kalabalık bir aile ile gelmişlerdi. Onların gelmesiyle kadın rahatsız oldu ve onların da eve bakmak için gelip gelmediklerini sordu. Ben de, onları tanımadığımı ve galiba eve bakmak için geldiklerini söyleyince, kadının morali bozuldu ve ne olur onlara bu evi vermeyin çünkü uzun süredir böyle bir ev arıyordum dedi. Halbuki ben bir an önce evi satmak istiyordum. Kim almak için benimle ciddi bir şekilde pazarlığa oturursa ona verecektim. Bayana, üzgün olduğumu ve kendi eşinin yarın bu evi beğenip beğenmeyeceğinin garantisinin olmadığını ve eğer bu yeni gelenler ciddi bir şekilde almak için anlaşma yapmak isterlerse onlara verebileceğimi söyledim. Kadın üzgün bir halde idi ve giderken, umarım onlar alamaz da bu ev bana kalır diyerek gitti. Diğer gelenler, alman karı koca birde anne babalarıydı. Kendilerini tanıttıktan sonra evi gezdiler ve çok beğendiklerini ve hemen pazarlığa oturmak istediklerini söylediler. Kendilerine birer kahve ikram ettikten sonra pazarlığa başlamıştıkki, daha önce gelen bayan telefon etti ve son durumun ne olduğunu, evi satıp satmadığımı sordu. Şu an pazarlıkta olduğumuzu büyük bir ölçüde anlaşmaya vardığımızı ve satış sözleşmesi hakkında konuşmak üzere olduğumuzu bildirdim kadın çok üzgündü. Biz pazarlığı bitirmiş ve noter işlemleri için randevüleştikten sonra onlar gittiler. Aslında bu ailenin yeterince paraları olmadığından geri kalan kısmını banka finanse etmesi için bankaya başvuracaklarını ve ayrıca anne babalarınında biraz yardım edeceklerini söylemişlerdi. Bu durum bana biraz karmaşık gelmişti ama kendi kendime, alabileceklerine kanaatleri olmasa böyle bir pazarlığa oturmazlardı herhalde diye düşünmüştüm.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Fakat her kul kendince bir hesap yapar ancak takdir ne olduğunu kim bilebilirki, bundan sonra da beni ne gibi zorlukların ve sıkıntıların beklediğinden habersiz ama istemeyerekte olsa bu evin satılmasıyla bir sıkıntıdan daha kurtulacağımı düşünüyordum. Bir gün sonra günlerden cuma idi, sabah vaktinde evi alacak olan alman telefonla beni aradı. Ben, notere gideceğimiz zamanı bildireceğini zannederken o ise bankada pürüz çıktığını ve evi alamayacaklarını söyledi. Ben o an neye uğradığımı şaşırmıştım. İçinde bulunduğum sıkıntılar içerisindeyken, ilk gelen alman bayanın daha önce telefon ettiğinde numarası kapalıydı ve daha sonra da bana telefon numarası bırakmamıştı ve de adresini dahi bilmiyordum. Şimdi ne yapacaktım, o ilk almak isteyipte alamayan kadına nasıl ulaşabilirdimki, diğerlerinin alamadığını, hala istiyorlarsa alabileceklerini nasıl söyleyebilecektimki! Bu kadar karmaşık bir duruma inanmak imkansızdı.
Acaba benim böyle karmaşık duruma düşmem nedendi! Elbetteki bu durumun da bir anlamı vardı, ben ise aciz bir kul olduğum için neye ve nasıl yormalıydım/yorumlamalıydım! O an bunu düşünecek durumda değildim...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Öyle bir girdaptaydımki, bunları detaylı anlatmak bile mümkün değil. Cuma namazı vakti yaklaşıyordu, üzgün ve bitkin bir halde cuma namazı için yaşadığım şehirde merkezdeki en büyük camiye gittim. Hoca kürsüde vaazdaydı, diğer cemaatların tutmuş oldukları saftan birinde boş olan bir yere oturdum. Vaazı dinleyecek durumda değildim. Halbuki, kaza ve kadere inanan ve teslim olmuş birisi olmama rağmen, içinde bulunduğum bu durum beni epey meşkül ediyordu.[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]Hoca efendi minbere çıkmış hutbe okuyordu fakat onun konuşmaları sadece kulaklarımda yankılanıyor ama aklım beynim bulunduğum durumla meşkül olduğu için böyle kıymetli bir mekanda, böyle kıymetli bir günde ve saatta içimden durumum hakkında dua ediyordum:[/FONT]
"Allâhım, kuvvetimin yetersiz kaldığını, çaresiz olduğumu görüyorsun. Ya erhamer rahimiyn, zayıf görülüp ezilenlerin Rabbi sensin. Kötü huylu ve kötü tavırlı düşmanın eline beni terketmiyecek kadar Rahimsin.
Allâh’ım, bana karşı gazablı değilsen; çektiğim eziyet ve belâlara hiç aldırış etmem. Ancak şu da var ki, koruma sahan bunları da çektirmeyecek kadar geniştir. Allâh’ım, gazabına maruz kalmaktan, yahud rızasızlığından, senin bütün zulmeti parıl parıl aydınlatan, dünya ve âhıret hallerinin yegâne selâmete çıkartıcısı olan NUR’u Vechine sığınırım. Allâh’ım rızan olasıya senden affını diliyorum. Havl ve kuvvet ancak seninledir.
MUHAMMED salalahü aleyhi vesellem efendimizi bu duama vesile kılıyor ve ancak senden yardım diliyorum.
Ya Rabbi, MUHAMMED salalahü aleyhi vesellem efendimiz hürmetine bana yardım et"
[FONT=Times New Roman, serif]diye dua ederken ve henüz hoca efendi de minberden inmemişken birden önümdeki saflardan birisinin arasında bir adam belirdi. Elbetteki, bu adam dünyamızdan bir insan değildi. O adam ayakta durur vaziyetteydi, bu gibi durumlara alışık olmama rağmen o an az da olsa irkildim. Adamın yüz siması öyle süratli değişiyorduki, kaç sima değiştiğini saymak bile mümkün değildi. Kısa bir süre sonra bir simada durdu. Bana bakıp gülümsemeye başladı. O an bana, benim evi alacak adamın simasının bu simada birisi olduğunun ilhamı geldi ve adam birden kayboldu. Hoca efendi de hutbesini bitirmiş minberden iniyordu. Artık içime bir ferahlık geldi ve rahatladım. Bendeki üzüntü bitmiş ve ferhlık içerisinde cuma namazını kıldıktan sonra eve döndüm. Artık gördüğüm o simadaki gelecek adamı merakla bekliyordum...[/FONT]
[FONT=Times New Roman, serif]devam edecek...[/FONT]
...........................................................................................................
[FONT=Times New Roman, serif]Selamün aleyküm
Allah cc 'ın Rahmeti, Bereketi ve Selamı üzerinize olsun kardeşlerim.
Peygamberimiz (s.a.v)'e salavat okumak için her hafta pazartesi günleri akşam 20:00 -8- de salavat okumalarında aynı saatte buluşuyoruz.
Dünyanın neresinde olursanız olun sizleri de bizlerle aynı gün ve aynı saatte salavat okumaya davet ediyoruz.[/FONT]