Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû' etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahâza, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan!
Umûr: İşler, emirler, hususlar.
Mesrur: Sürurlu, sevinçli.
Mahzun: Hüzünlü, kederli, kaygılı.
Zira: Çünkü.
Tulû': Doğma, doğuş, ortaya çıkma.
Tavattun: Vatan edinmek, yerleşmek.
Maahâza: Bununla beraber, bununla birlikte.
Ebedî: Sonsuz, sonsuzlukla ilgili.
Ömr-ü bâki: Ölümsüz ve sonsuz ömür.
Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan.
Sa'y: Çalışma, iş.
Sekerat: Can çekişme.
Mesnevi-i Nuriye
Umûr: İşler, emirler, hususlar.
Mesrur: Sürurlu, sevinçli.
Mahzun: Hüzünlü, kederli, kaygılı.
Zira: Çünkü.
Tulû': Doğma, doğuş, ortaya çıkma.
Tavattun: Vatan edinmek, yerleşmek.
Maahâza: Bununla beraber, bununla birlikte.
Ebedî: Sonsuz, sonsuzlukla ilgili.
Ömr-ü bâki: Ölümsüz ve sonsuz ömür.
Fâni: Geçici, gelip geçici, kaybolan.
Sa'y: Çalışma, iş.
Sekerat: Can çekişme.