"Yine Gençlik Rehberinde izahı var. Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:"
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler."
"Cevaben dedim ki:"
"Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir..."(1)
İman ve Kur’an’a hizmet etmek meselesi, dünyanın bütün meselelerinden daha üstün ve daha önemli bir meseledir. Dünyanın değil basit ve sıradan hadiseleri, en büyük hadiseleri bile bir Nur Talebesini iman ve Kur’an hizmetinden alıkoyamaz ve koymamalıdır. Üstad Hazretleri Dördüncü Mesele'de bu hakikati izah ediyor.
Evet, bir insanın bu dünyada en büyük davası, imanla kabre girip girmemek davasıdır. Şayet bir insan imansız kabre girse, dünyanın hangi meşguliyeti ya da hangi davası onu kurtarabilir. Demek imanla kabre girmeye vasıta olan şeyler ile meşgul olmak, dünyanın bütün büyük ve önemli hadiselerinden daha önemli ve daha gerekli bir meşguliyettir.
Üstad Hazretleri iman hizmetini İkinci Dünya Savaşı ile meşgul olmaktan daha önemli görerek bize önemli bir yol gösteriyor. Dünyanın en büyük hadisesi bile iman hizmetine set çekemezken, nasıl olur da adi ve basit şeyler bu hizmete set çekebilir diye bir mukayese yapmak da mümkündür.
İkinci olarak, dünyanın böyle zulümlü ve karmaşık şeyleri ile meşgul olmak da bir fayda olmadığı gibi, ciddi ve önemli zarar ve tehlikeler mevcuttur.
Mesela İkinci Dünya Harbi'nde bir tarafa kalben destek vermek, onların günah ve zulümlerine ortak olmak demektir. Zira
"Küfre rıza küfür olduğu gibi, zulme rıza dahi zulümdür." fehvasınca, zalime kalben taraftar olmak onun zulmüne ortak olmak demektir. Onların dünyevi hakimiyet kavgasında Müslümanların kalben onlara taraf olmasında hiçbir fayda ve menfaat olmadığı halde, onların büyük zulüm ve günahlarına meccanen ortak olmak akıl karı değildir.
Bu sebeple Üstad Hazretleri hem kendi meşgul olmamış hem de talebelerini meşgul olmaktan men etmiştir. Ve daha elzem ve gerekli olan iman hizmetine yönelmiş ve talebelerini de yöneltmiştir.
(1) bk.
Şualar, On Birinci Şua, Dördüncü Mesele