O'ndan gelen mesajları okumaya çalışalım...

durmuþ göktekin

Active member
O’ndan gelen mesajları okumaya çalışalım…

Adetullah (Allah’ın âdeti) gösterdi ki; ömrünü dolduran yaz mevsimi yerini son bahara, Eylül-Ekim-Kasım aylarına bıraktı. Bu aylar kışa hazırlanmanın habercisidir. İşte bak!. Ağaçlar yapraklarını döktü, yapraklar sararmaya başladı. Kuşlar dallarda gizlenemez oldu. Yazın meyve dolu dalları şimdi sarardı soldu. Meyveler kayboldu. Hangi el topladı da deposuna koydu o meyveleri. O meyveleri deposuna koyan el, tekrar vereceğini bir önceki sene öğretmişti bize. Sonbahar farklı bir mevsim, meyve ve sebzelerin lezzetini nakşediyor hafızamıza, hatırlayalım diye. Demek ki yeniden verecek.

Ömrümüz de mevsimler gibidir. İlkbahardan yaza, yazdan Sonbahara, Sonbahardan kışa giriyor, çıkıyor. Çocukluk ilkbahara, delikanlılık yaza, gençlik sonbahara, ihtiyarlık kış mevsimine ne kadar benziyor. Kış mevsimi ölüm mevsimidir. Allah, diğer mevsimlerde vereceği pek çok nimeti kış mevsiminde öldürüyor, bir nevi yok ediyor. İlkbaharda yeniden yaratıp, yeryüzündeki mahlûkatına, özellikle insana tekrar veriyor. Ölümden sonra insanı da haşirde diriltiyor. Mahkeme-i Kübra’da (büyük mahkeme) hesaba çekiyor, sonra ebedi hayatın davem edeceği cennet ve cehennem hayatına koyuyor. Hayat; bir bütünlük içinde, her şey birbirine bağlanmış, nizam ve intizam içinde çalışıyor. Her şey bir diğeriyle var. Biri olmazsa diğerleri olmayacak. Hayat ve ölüm merkeze alınmış, diğerleri bu iki olgunun tecellisine çalışıyor. Bunun örneklerini insan icat etmiş. Elektronik cihazlar, fabrikalar vs.

Allah içimize Yaşama sevinci koymuş. Dünyayı imar etmemizi istiyor. Dünyayı cennet edelim diye bize kitap ve peygamber (sav) göndermiş. Biz, Allah’ı dinlesek dünyada cennet hayatı yaşayacağız. Ne yazık ki nefsimiz, bize dünyayı cehennem ettiriyor. Dünyayı yaşanmaz hale getiriyor, hayatımızı zehir ediyoruz. Kur’an dürbünüyle geleceği gören asrın âlimi; (cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil) diyerek, Allah’a isyan ve dünyayı tahrip edenler için cennet ve cehennemi hatırlatıyor. Cennet ve cehennemin numuneleri dünyada da vardır. Hapishaneler cehenneme, hür ve serbest hayatımız cennete bir nevi örnek verilebilir.

Zalimle mazlum ölümle eşitleniyor. Mazlum zalimden hakkını almadan gitmiş oluyor. Bu ise büyük bir adaletsizliktir. Bunun ortadan kalkması için öyle bir yer olmalı ki, zalim cezasını, muzlum hakkını alsın. İşte öyle bir yer var. O da Mahkeme-i Kübra’dır. Mahkeme-i Kübra’da yargılanmak için dirileceğiz. Haklı hakkını, haksız cezasını alacak. Mahkûmlar cehenneme, mutiler cennete konacak.

Allah, dünyayı ahrete hazırlanma yeri olarak yaratmış. Dünya öğrenim ve eğitim yeridir. Öğrendiklerimizden ve gördüğümüz eğitimlerden sınava tabi tutulacağız. Mahkeme-i Kübra’da da sınavlarımızdan sınav olacağız. Yani cennet ve cehennem iki aşamalı sınavdan sonra kazanılacak. Birincisi dünyada, ikincisi ahrette olacak. Ordular, sulh döneminde öğrenim ve eğitim görürler, çeşitli testlerden geçirilirler. Savaşta, o gördükleri eğitim ve öğrenimin ikinci sınavını verirler. Onun sonu ya zaferdir veya hezimettir. Sulhta dalga geçen, savaşta hezimete uğrar. Eğitim ve öğrenim döneminde ter döken savaşta zafer kazanma şansını kazanır.

İki Cihan Serveri (sav); dünya ahretin tarlasıdır, buyurmuş. Herkes burada ektiklerini ahrette biçecektir. Dünyada çalı diken, ahrette elma toplayamaz. Allah, Rabbilalemindir. Yarattığı her şeyi eğiten, öğretendir. Yaratılmış ne varsa insan için bir harftir, bir kelimedir, bir cümledir. Hülasa; kâinat bir kitaptır. Kitap kâtipsiz olamaz, okuyucusuz olamaz. Telefonuna mesaj gelen herkes merak edip okuyor. O’ndan gelen mesajları okumaya çalışalım ve O’nun adetlerini adet edinelim..
10. 11. 2014
Durmuş Göktekin
 
Üst