Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun | Cehennem-i cismanî: cismen, bedenen yaşanacak olan cehennem azabı |
Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah | Habib: sevgili; burada Peygamber Efendimiz (a.s.m.) kastedilmektedir |
Habib-i Ekrem: Allah’ın en sevdiği şerefli kul olan Peygamber Efendimiz (a.s.m.) | Mahbûb-u Ezelî: Ezelî Sevgili; bütün yaratılmışlar tarafından çok sevilen ve varlığı ezelî olan Allah |
Muhammed (a.s.m): (bk. bilgiler) | Mâlik-i Hakikî: herşeyin gerçek sahibi olan Allah |
addetmek: saymak | beka: devamlılık ve kalıcılık, sonsuzluk |
berâhin: güçlü deliller | binaenaleyh: bundan dolayı |
burhan: güçlü delil, kanıt | cehennem-i mânevî: bu dünyadayken hissedilen mânevî cehennem azabı |
cemal: güzellik | delâlet etmek: delil olmak, işaret etmek |
derece-i rahmet: rahmet derecesi | enbiya: nebiler, peygamberler |
esmâ: Allah’ın isimleri | evliya: Allah dostları velîler |
hüsün: güzellik ve iyilik | ifrat: aşırılık |
ifşa: yayma, duyurma | ilân: duyuru |
imam: bir ilimde sözü delil kabul edilebilecek derecede derin ve geniş bilgi sahibi olan âlim | incirar: bir sona doğru çekilip dayanma |
in’am: nimet verme | istikamet: doğru yolda olma |
istilâ etmek: ele geçirmek | izhar: açığa çıkarma, gösterme |
i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki! | kabih: çirkin |
kast: amaç, hedef | kemal: mükemellik, olgunluk |
kerem: cömertlik, ikram | ketmetmek: söylemeyerek gizlemek, üstünü örtmek |
kibir: gurur, kendini büyük görme | kâfi: yeterli |
kâfir: Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği şeylerden birini inkâr eden kimse | kâinat: evren |
maadâ: başka, dışında, ötesinde | medâr-ı lezzet: lezzet kaynağı |
mizan: ölçü, denge | mucib-i fahr: övünme sebebi |
müberrâ: temiz, pâk | münezzeh: arınmış, kusur ve eksiklikten yüce |
müracaat: başvurma | mü’min: iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan |
naks: eksiklik, noksanlık | nekais: eksiklikler, kusurlar |
nihayet: son | nimet: iyilik, lütuf, ihsan |
nisbeten: kıyasla, oranla | serâpâ: tepeden tırnağa, baştan başa |
sıddıkîn: daima doğruluk üzere olan ve Allah’a ve peygambere bağlı yaşayan büyük insanlar | tahdis-i nimet: ilâhi nimeti şükrederek anlatma |
tazarruât: yakarışlar, niyazlar | tefrit: normalden aşağı olma |
temâyüz: seçkin olma; başkalarından üstün olma | tevazu: alçakgönüllülük |
tezyin: süsleme, donatma | teşkil etmek: oluşturmak |
vecih: yön | vesile: araç, vasıta |
âlem-i beka: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi | ârif: irfan sahibi olan, bilen |
âsi: isyankâr | şehadet etmek: şahit olmak |