Konuya cevap cer

Cevap: Onuncu Risale - Sayfa: 294



olan lezzetlerin derecelerine bak. Hattâ Cehennem-i cismanî, ârif olan mü’min için, âsiye kâfirin cehennem-i mânevîsine nisbeten cennet gibidir. 


Arkadaş! Âlem-i bekaya delâlet eden berâhinden maadâ, arkasında saflar teşkil edip dualarına bir ağızdan “Âmin! Âmin!” söyleyen enbiya, evliya, sıddikîn imamları, Mahbub-u Ezelînin Habib-i Ekremi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tazarruatı, duaları, âlem-i bekada insanın bekasına pek büyük burhan ve kâfi bir vesiledir. Çünkü, kâinatı serâpâ istilâ eden şu hüsünler, güzellikler, cemâller, kemâller, o Habibin tazarruatını işitmemek veya kabul etmemek kadar çirkin, kabih, kusur, naks addedilecek birşeye müsaade eder mi? Cenâb-ı Hak bütün nekaisten, çirkin şeylerden münezzeh, müberrâ değil midir? Elbette münezzehtir.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenâb-ı Hakkın verdiği nimetleri söyleyip ilân ve tahdis‑i nimet etmek, bazan gurura ve kibre incirar eder. Tevazu kastıyla da o nimetleri ketmetmek iyi değildir. Binaenaleyh, ifrat ve tefritten kurtulmak için istikamet mizanına müracaat edilmeli. Şöyle ki:


Herbir nimetin iki veçhi vardır. Bir veçhi insana aittir ki, insanı tezyin eder, medar-ı lezzeti olur. Halk içinde temayüze sebep olur. Mucib-i fahr olur, sarhoş olur. Mâlik-i Hakikîyi unutur. En nihayet kibir ve gurur kuyusuna düşürtür.


İkinci veçhi ise, in’am edene bakar ki, keremini izhar, derece-i rahmetini ilân, in’âmını ifşa, esmâsına şehadet eder. Binaenaleyh, tevazu, ancak birinci vecihte





Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunCehennem-i cismanî: cismen, bedenen yaşanacak olan cehennem azabı
Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi AllahHabib: sevgili; burada Peygamber Efendimiz (a.s.m.) kastedilmektedir
Habib-i Ekrem: Allah’ın en sevdiği şerefli kul olan Peygamber Efendimiz (a.s.m.)Mahbûb-u Ezelî: Ezelî Sevgili; bütün yaratılmışlar tarafından çok sevilen ve varlığı ezelî olan Allah
Muhammed (a.s.m): (bk. bilgiler)Mâlik-i Hakikî: herşeyin gerçek sahibi olan Allah
addetmek: saymakbeka: devamlılık ve kalıcılık, sonsuzluk
berâhin: güçlü delillerbinaenaleyh: bundan dolayı
burhan: güçlü delil, kanıtcehennem-i mânevî: bu dünyadayken hissedilen mânevî cehennem azabı
cemal: güzellikdelâlet etmek: delil olmak, işaret etmek
derece-i rahmet: rahmet derecesienbiya: nebiler, peygamberler
esmâ: Allah’ın isimlerievliya: Allah dostları velîler
hüsün: güzellik ve iyilikifrat: aşırılık
ifşa: yayma, duyurmailân: duyuru
imam: bir ilimde sözü delil kabul edilebilecek derecede derin ve geniş bilgi sahibi olan âlimincirar: bir sona doğru çekilip dayanma
in’am: nimet vermeistikamet: doğru yolda olma
istilâ etmek: ele geçirmekizhar: açığa çıkarma, gösterme
i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki!kabih: çirkin
kast: amaç, hedefkemal: mükemellik, olgunluk
kerem: cömertlik, ikramketmetmek: söylemeyerek gizlemek, üstünü örtmek
kibir: gurur, kendini büyük görmekâfi: yeterli
kâfir: Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği şeylerden birini inkâr eden kimsekâinat: evren
maadâ: başka, dışında, ötesindemedâr-ı lezzet: lezzet kaynağı
mizan: ölçü, dengemucib-i fahr: övünme sebebi
müberrâ: temiz, pâkmünezzeh: arınmış, kusur ve eksiklikten yüce
müracaat: başvurmamü’min: iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
naks: eksiklik, noksanlıknekais: eksiklikler, kusurlar
nihayet: sonnimet: iyilik, lütuf, ihsan
nisbeten: kıyasla, oranlaserâpâ: tepeden tırnağa, baştan başa
sıddıkîn: daima doğruluk üzere olan ve Allah’a ve peygambere bağlı yaşayan büyük insanlartahdis-i nimet: ilâhi nimeti şükrederek anlatma
tazarruât: yakarışlar, niyazlartefrit: normalden aşağı olma
temâyüz: seçkin olma; başkalarından üstün olmatevazu: alçakgönüllülük
tezyin: süsleme, donatmateşkil etmek: oluşturmak
vecih: yönvesile: araç, vasıta
âlem-i beka: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemiârif: irfan sahibi olan, bilen
âsi: isyankârşehadet etmek: şahit olmak




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst