Öyle bir Allah'a hamd, medh ü senalar ederiz ki

Ahmet.1

Well-known member
Öyle bir Allah'a hamd, medh ü senalar ederiz ki, şu âlem-i kebir onun icadıdır. Ve insan denilen şu küçük âlem de onun ibdaıdır. Biri inşası, diğeri binasıdır. Biri san'atı, diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri zînetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti, diğeri hikmetidir. Biri azameti, diğeri rububiyetidir. Biri mahluku, diğeri masnuudur. Biri mülkü, diğeri memluküdür. Biri mescidi, diğeri abdidir. Evet bütün bu şeyler, eczasıyla beraber Allah'ın mülkü ve malı olduğu, i'cazvari sikke ve mühürleriyle sabittir.

Bediüzzaman

Hamd: Şükür, teşekkür.
Medh ü sena: Birisinin iyiliklerini ve iyi özelliklerini söylemek ve övmek.
Âlem-i kebir: Büyük âlem, kâinat.
İcad: Yoktan var etme.
İbdaıdır: Benzersiz olarak yoktan yaratmasıdır.
Sıbga: Boya, renk.
Nakş: San'atlı süsleme.
Zînet: Süs, güzellik.
Rahmet: Merhamet, acıma.
Kudret: Güç.
Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye.
Azamet: Büyüklük.
Rububiyet: Allah'ın(cc) terbiyecilik sıfatı.
Mahluk: Yaratılmış varlık.
Masnuu: Sanatlı yaratılmış varlığı.
Memlukü: Kulu.
İ'cazvari: Mucize gibi.
Sikke: Ait olduğu yeri belirten ve gösteren damga, işaret.
 

Ahmet.1

Well-known member
Her dertlinin ahını, her muhtacın duasını işiten ve dinleyen bir semi ve mucip perde arkasında var bakar ki; en küçük bir zihayatın ve en küçük bir ihtiyacın görür ve en gizli bir ahını işitir, şefkat eder, fiilen cevap verir, memnun eder. Şualar
 

Ahmet.1

Well-known member
Allah'a abd ve hizmetkâr olana her şey hizmetkâr olur. Bu da, her şey Allah'ın mülk ve malı olduğuna iman ve iz'an ile olur. Mesnevî-i Nuriye
 
Üst