Kendi sözleriniz içinde kendinize gülüyorsunuz? Sözleriniz birbirine muhalif düşmekte.
Birinci olarak ispat iddia makamına aittir. Yok diyen biri dediği iddiayı doğrulamakla mükelleftir. Nitekim var diyen biri göstermekle varlığını ispat etmiş olur. Ancak yok diyen bütün kainata bakması icap edecektir. Nitekim her mevcud Allahın varlığına delildir. Var olduğuna inanan bir mevcudu göstermesi ile ispat eder Ancak Allahı inkar eden bütün Kainata bakması iktiza edecektir. Bu haseble siz yok diyorsunuz bununla beraber ben niye ispat edeyim diyorsunuz. Hem iddia ediyorsunuz hemde isbatı karşı tarafa bırakıyorsunuz. Karşı taraf şirk ve bidat olmadığını ehli sünnet kaynaklarında geçtiğini göstererek isbat etmiş siz tenezzül edip bakmıyorsunuz.
İkincisi bir çok kaynak göstermişsiniz buradan şu anlaşılıyor o kaynaklarda şirk ve bidat olduğunu gösteren deliller vardır manasında. Eğer o bahsettiğiniz kaynaklarda böyle bir şey varsa buyur getir göster.
Üçüncü husus buraya kadar yazılanları ve ehli sünnet velcemaat kaynaklarında olduğunu okumadığınızı farzederek size iki şey ifade edeyim;
Ayeti Kerimede ;
"Peygamberin getirdiğini alın ve sizi menettiği şeyden de sakının" (el-Haşr (59), 7)
Veda Hutbesinde ;
Size iki şey bırakıyorum; onlara temessük etseniz necat bulursunuz: biri Kitabullah / Kur’an, biri Âl-i Beytim.
Ayet ile peygamber efendimizin emir ve nehiyleri farziyet hükmüne geçmiştir. Ve Ustad Bediüzzaman r.a. Dördüncü Lemada bu hadisi şerifi şerh etmiş maksadı ifade etmiştir. Burada Ali Beytten mana ikidir.
Birincisi ümmetini ehli beyti etrafında toplaması, ki sonradan hasıl olacak hadiselerde kale gibi sağlam kalabilsinler,
İkincisi kendi sünnetini en iyi tatbik edenin ehli beyti olduğundandır,
Bu kısma kadar olan mesele Ehli Sünnet karinesine girmektedir.
Üçüncü başka bir husus ise Hadisi Şerifde;
“Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.” (Aclûnî, 1/132)
Peygamber Efendimiz a.s.v Ashabımıda unutmayın onlarada tutunun emretmektedir. İşte bu kısımda vel cemaat karinesine girmektedir.
Bizler bu karinelere uygun olarak Ehli Sünnet Velcemaatiz demekteyiz.
İslam Hukukcuların kitab dolusu işlediği bu mevzunun özeti yukarıdaki gibidir. Şimdi islamiyeti sadece ayet ve hadisle mi ele alacağız. Elbette hata ederiz. Çünkü bir hadise bakıyoruz kökünün ucu bucağı yok. Bir ayete bakıyoruz yüzlerce dala ayrılıyor. Onun için bir bilgisayar gibi harddiskimize bütün hadisleri ve ayetleri koymalı ve arama yaptığımızda ilişkili bütün ayet ve hadislere bakmalı, sonra belki ancak hüküm verebiliriz.
Dördüncü Meselede kendi şahsınızı ortaya koydunuz ve ben olmadığını söylüyorum dediniz. Sizin harddiskinizde bütün islam akaidi mevcut mu? Baktınız ona göremi karar verdiniz. Eğer medresede kalmışsanız ve o bahsettiğiniz kitabları okumuşsanız ki ne medrese eğitiminde nede okuduğunuz kaynaklarda rabıtayı şirk ve bidat olarak ele almamaktalar.
Beşinci meselemiz ise ispat kısmı ise; her ne kadar arkadaşlar ifade etmişsede tek bir örnek vereyim;
Rabıtayı yapan Ehli Beytten başta On iki İmam, Şahı Nakşibendi Hz. , Abdulkadiri Geylani Hz. ve daha bir çok zatlar mevcut bu zatları taklid etmek ehli sünnet velcemaat olarak bize yeter. İslamiyeti biz onların nakilleri ile günümüze gelen kaynaklar ile öğrendik. İslamiyeti yeniden keşfetmek için akıl bize fazla gelir. İmanımız ve itikadımız böyledir. Siz inanmasanızda bu sizin zararınızadır. Elimizde kuvvetli burhanlar ve örnekler vardır. Ehli dünyanın ve ehli dalaletin bozuk fikirleri aklımıza parmak karıştıramaz. Belki safi zihinlerin zihnini bulandırabilir ancak bulantı zamanla geçer..