Konuya cevap cer

Cevap: Reşhalar - Sayfa: 37



“Siz kimlersiniz? Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz?” diye irad ettiği akılları acz ve hayrette bırakan üç suale cevap veriyor.


BEŞİNCİ REŞHA: Arkadaş! Şu zât-ı nuranî (a.s.m.), mürşid-i imânî, Resûl-i Ekrem (Aleyhissalâtü Vesselâm) bak, nasıl neşrettiği hakikatin nuruyla, hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâp ile âlemin şeklini değiştirerek nuranî bir şekle sokmuştur. Evet, o zâtın nuranî güzelliğiyle kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumî içinde görünecekti. Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebî ve düşman durumunda bulunacaktı. Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti. Hayvan ve insanlar, eytam gibi zeval ve firakın korkusundan vâveylâlara düşeceklerdi. Ve kâinata, harekâtıyla, tenevvüüyle ve tagayyüratıyla, nukuşuyla tesadüfe bağlı bir oyuncak nazarıyla bakılacaktı. Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı.


İşte, o zâtın telkin ettiği iman nazarıyla kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti. Fakat o mürşid-i kâmilin gözüyle ve iman gözlüğüyle bakılırsa, her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı dîdâr edecektir.


Evet, kâinat iman nuruyla mâtem-i umumî yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbap ve kardeş olmuşlardır. Cenaze ve ölü şeklini gösteren cemâdat, ünsiyetli birer hayattar ve lisan-ı haliyle Hâlıkının âyâtını nâtık birer musahhar memuru şekline giriyorlar. Ağlayan, müteşekkî ve eytam kıyafetinde görünen insan, ibadetinde zâkir, Halıkına şâkir sıfatını takınıyor. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar,





Aleyhissalâtü Vesselâm: Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsunHâlık: herşeyi yaratan Allah
Rabbânî: her şeyin Rabbi olan Allah’a aitResûl-i Ekrem: Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
abesiyet: faydasız ve gayesiz oluşacz: âcizlik, zayıflık
ahbap: dostlar, sevgililerarz-ı dîdâr: nazarlara sunma, güzelliğini gösterme
bilhassa: özelliklecemâdat: cansız varlıklar
ecnebî: yabancıeytam: yetimler, yetim kalanlar
firak: dostlardan ayrılıkhak: doğru, gerçek
hakikat: doğru gerçekhakir: hor ve değersiz
harekât: hareketler, sürekli meydana gelen değişmelerhayattar: canlı
inkılâp: değişimirad etmek: sunmak, söylemek
kâinat: evrenlisan-ı hal: hal dili
mescid-i zikir ve şükür: Allah'ın isim ve sıfatlarının sürekli anıldığı, verdiği sonsuz nimetler için şükredildiği mekânmevcudat: varlıklar
musahhar: boyun eğerek itaatte bulunanmâtem-i umumî: herkesin yas tutması
mürşid-i imânî: insanlara iman hakikatlerini gösteren ve onları doğru yola iletenmürşid-i kâmil: insanları hakikî mânâda irşad eden, hakikatleri ders veren mürşid; Hz. Muhammed (a.s.m.)
müteşekkî: şikâyet eden; şikâyetçinazar: bakış açısı, görüş
nev-i beşer: insanlıkneşretmek: yaymak
nukuş: nakışlar, işlemelernur: aydınlık, ışık
nuranî: aydınlık, ışık saçannurlu: aydınlık
nâtık: konuşanreşha: “sızıntı” mânâsını taşıyan başlıklardan her birisi
sual: sorusuret: biçim, şekil
sıfat: özellik, vasıftagayyürat: değişmeler
telkin etmek: fikir aşılamak, öğüt vermektelâkki edilen: kabul edilen; düşünülen
tenevvü: çeşitliliktenevvüat: çok çeşitlilik
vaziyet: durum, hâlvâveylâ: çığlık, feryad
zelil: aşağı, alçakzeval: geçip gitme, yok olup gitme
ziya: ışıkziyadar: ışıklı
zulümat: karanlıkzâkir: zikreden, Allah’ı anan
zât: kişi; Hz. Muhammed (a.s.m.)zât-ı nuranî: etrafına nur saçan zât, Hz. Peygamber (a.s.m.)
âyât: âyetler, delilerünsiyetli: cana yakın, dost
şâkir: Allah’a şükreden





Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst