Konuya cevap cer

Cevap: Reşhalar - Sayfa: 39



rahmeti keşfetmiş, ilân ediyor. Saltanat-ı Rububiyetin mehâsininin dellâlı ve esmâ-i İlâhiyenin gizli definelerinin keşşâfıdır.


Evet, o zât (a.s.m.) vazifesi itibarıyla, hakkın burhanı, hakikatın ziyası, hidayetin güneşi, saadetin vesilesidir. Şahsiyet ve hüviyet cihetiyle, muhabbet-i Rahmâniyenin misali, rahmet-i Rabbâniyenin timsali, hakikat-i insaniyenin şerefi, şecere-i hilkatin en kıymettar ve kıymetli bahâdar bir semeresidir. Tebliğ ettiği dini de harika bir sür’atle şark ve garbı ihata etmiş, nev-i beşerin beşte biri kabul etmiştir. Acaba böyle bir zâtın dâvâlarında nefis ve şeytanın münakaşa ve itirazlarına bir imkân var mıdır?


YEDİNCİ REŞHA: Arkadaş! O zâtı harekete getirip o inkılâpları kendisine yaptıran ancak bir kuvve-i kudsiyedir. Evet, bilhassa Ceziretü’l-Arabda yaptığı inkılâp ve icraata bak:


O sahralarda, o çöllerde, âdetlerini muhafazada çok mutaassıp ve asabiyetlerinde fevkalâde inatçı ve kasâvet-i kalb ve merhametsizlikte emsalsiz ve hattâ diri diri kızlarını toprağa gömüp öldürürlerken müteessir bile olmayan pek çok vahşî kavimler oturmakta idiler. O zât-ı nuranî, kısa bir zamanda, o kavimlerin ahlâk-ı seyyielerini kaldırarak ahlâk-ı hasene ile tebdil ettirdi. Hattâ, o zât-ı mürşidin (a.s.m.) telkin ettiği iman nuru sayesinde, o vahşî insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Ve medeniyet dünyasında, medenîlere üstad oldular. O zâtın (a.s.m.) şu kadar geniş ve azîm saltanatı, yalnız zahirî bir saltanat





Ceziretü’l-Arab: (bk. bilgiler – Arap Yarımadası)ahlâk-ı hasene: güzel ahlâk
ahlâk-ı seyyie: kötü ahlâkasabiyet: ırkçılık, kendi akraba ve milletini aşırı derecede kayırma gayreti
azîm: büyük, yücebahâdar: kıymetli
bilhassa: özellikleburhan: güçlü ve sarsılmaz delil, kanıt
cihet: yön, tarafdefine: hazine, gizli servet
dellâl: duyurucu, ilân edicidâvâ: iddia
emsalsiz: benzersizesmâ-i İlâhiye: Cenab-ı Allah’ın isimleri
fevkalâde: olağanüstü, çok güzelhakikat: bir şeyin aslı ve esası, gerçek mahiyeti
hakikat-i insaniye: insanın gerçek mahiyetihidayet: doğru ve hak olan yol, İslâmiyet
hüviyet: şahsiyet, kişilikicraat: faaliyet, iş
ihata etmek: kuşatmakinkılâp: değişim, dönüşüm
itibarıyla: özelliğiylekasâvet-i kalb: kalb sertliği, kalb katılığı
kavim: toplulukkeşfetmek: açığa çıkarmak, göstermek
keşşâf: keşfeden, gizli şeyleri bulup meydana çıkarankuvve-i kudsiye: kudsî kuvvet; kaynağı Allah’tan gelen güç
kıymettar: kıymetli, değerlimedeniyet: uygarlık
medenî: çağdaş, uygarmehâsin: güzellikler, iyilikler
misal: örnek, benzermuallim: öğreten, yetiştiren
muhabbet-i Rahmâniye: sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah’a duyulan sevgimuhafaza: koruma, saklama
mutaassıp: tutucu, inanç veya geleneklerine aşırı derecede bağlımüteessir olma: etkilenme, tesiri altında kalma, üzülme
nefis: bir kimsenin kendisi; insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygunev-i beşer: insanlık türü, insanlar
nihayetsiz: sınırsız, sonsuznur: aydınlık, ışık
rahmet: İlâhî şefkat ve merhametrahmet-i Rabbâniye:  herbir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi  ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın merhamet ve şefkati
reşha: “sızıntı” mânâsını taşıyan başlıklardan her birisisaadet: mutluluk
sahra: çölsaltanat: egemenlik, hâkimiyet
saltanat-ı Rububiyet:  Allah’ın her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç  olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği  altında bulundurmasısemere: meyve
sür’at: hıztebdil etmek: değiştirmek
tebliğ etmek: bildirmek, sunmaktelkin etmek: fikir aşılamak, öğüt vermek
timsal: görüntü, yansımavahşî: medenî olmayan, kaba
vesile: aracızahirî: açık, görünürde
ziya: ışık, aydınlıkzât: kişi; Hz. Muhammed (a.s.m.)
zât-ı mürşid: doğru yolu gösteren, Hz. Muhammed (a.s.m.)zât-ı nuranî: etrafını nûruyla aydınlatan zât, Hz. Peygamber (a.s.m.)
âdet: alışkanlık, örfüstad: hoca, öğretmen
şark ve garp: doğu ve batışecere-i hilkat: yaratılış ağacı




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst