Konuya cevap cer

Cevap: Reşhalar - Sayfa: 41



var, ne hicabı, ne korkusu var, ne teessürü... Hem samimî bir safa-i kalble, hâlis bir ciddiyetle, hasımlarının damarlarına dokundurmak üzere, akıllarını tezyif, nefislerini tahkir edip izzetlerini kırıyor. Acaba böyle bir dâvâda, böyle bir makamda, böyle bir şahıstan zerre miskal bir hilenin bu meseleye karışmasına imkân var mıdır? Hâşâ!


1 اِنْ هُوَ اِلاَّ وَحْىٌ يُوحٰى Evet, hak hileye muhtaç değil; hakkı söylemekte hile ve iğfal ihtimali yoktur. Hakikati gören bir nazar halkı iğfal etmez, hilâf-ı hakikat söylemez, hayal ile hakikati temyiz eder; aralarında iltibas olamaz.


ONUNCU REŞHA: Arkadaş! O zât-ı mürşid, nev-i beşeri korkutmak için pek müthiş hakikatlerden bahsediyor. Ve insanları tebşir için, kalbleri cezb ve akılları celb eden meselelerden haber veriyor.


Yahu! Hakaik ve garaibi keşif için insanlarda öyle bir şevk, öyle bir merak vardır ki, garip bir hakikati keşif yolunda canlarını, mallarını feda ediyorlar. Bu zâtın (a.s.m.) keşf ve ihbar ettiği hakaike ne için ehemmiyet vermiyorlar? Halbuki, bütün enbiyâ ve evliyâ ve sıddıkîn gibi ehl-i şuhud ve ashab-ı ihtisas, bilittifak o zâtı tasdik etmiş ve ediyorlar.


Bu zât (a.s.m.), öyle bir Sultanın şuûnundan bahsediyor ki, kamer Onun mülkünde bir sinek gibidir. Acip harikalardan bahsettiği gibi, pek müthiş infilâk ve inkılâplardan da haber veriyor. Bakınız: O hutbe-i ezeliyede,

اِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ2    اِذَا السَّمَاۤءُ انْفَطَرَتْ  3   اِذَا زُلْزِلَتِ اْلاَرْضُ زِلْزَالَهَا 4


gibi tilâvet ettiği âyetlere dikkat ediniz.





[NOT]Dipnot-1 “O ancak kendisine vahyolunanı söyler.” Necm Sûresi, 53:4.

Dipnot-2 “Güneş dürülüp toplandığında.” Tekvir Sûresi, 81:1.

Dipnot-3 “Gök yarıldığı zaman.” İnfitar Sûresi, 82:1.

Dipnot-4 “Ne zaman ki yer müthiş bir sarsıntıyla sarsılır.” Zilzâl Sûresi, 99:1.

[/NOT]





Sultan: otorite, kudret ve egemenlik sahibi olan Allahacip: hayret verici, şaşırtıcı
ashab-ı ihtisas: ihtisas sahibi olan uzman kişilerbilittifak: görüş birliği sağlanmak sûretiyle
celb eden: kendi tarafına çekencezb: çekme
ehl-i şuhud: gayb âlemine ait bilinmeyen hakikatleri Allah’ın lütuf ve ihsanıyla gören kimselerenbiyâ: peygamberler
evliyâ: Allah dostlarıgaraib: hayret verici şeyler
garip: tuhafhak: doğru gerçek
hakaik: gerçekler, doğrularhakikat: herbir şeyin aslı ve esası, gerçek mahiyeti
hasım: düşmanhicab: utanma
hile: aldatmahilâf-ı hakikat: gerçeğe aykırı
hutbe-i ezeliye: ezelî hutbe; Allah’ın insanlara ve cinlere bir hutbesi olan Kur’ânhâlis: içten, katıksız, samimi
hâşâ: asla öyle değilihbar etmek: haber vermek
iltibas: farkını bilemeyip karıştırmainfilâk: patlama
inkılâp: değişim, dönüşümizzet: değer, itibar
iğfal: gaflete düşürerek kandırma, aldatmakamer: ay
keşif: gizli bir şeyi açığa çıkarmamiskal: yaklaşık 4.5 grama denk olan bir ağırlık ölçüsü
mülk: sahip olunan şeymüthiş: dehşet veren
nazar: bakış, düşüncenefis: insanın kendisi
nev-i beşer: insanlıkreşha: “sızıntı” mânâsını taşıyan başlıklardan her birisi
safa-i kalp: bütün kirlerden arınmış bir kalpsıddıkîn: daima doğruluk üzere olan ve Allah’a ve peygambere bağlı yaşayan büyük insanlar
tahkir etmek: aşağılamaktasdik etmek: doğrulamak, onaylamak
tebşir: müjde vermekteessür: bir başkasının tesirinde kalma, etkilenme
temyiz etmek: birbirinden ayırmaktereddüd: kararsızlık, şüphe
tezyif: hakaret, küçük düşürmetilâvet etmek: okumak
zerre: atom zât-ı mürşid: doğru yolu gösteren zât, Hz. Muhammed (a.s.m.)
şevk: çok arzu, şiddetli istekşuûn:  hâller, işler; Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan  ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst