Cevap: Reşhalar - Sayfa: 44
Evet, ednâ bir sesi, ednâ bir kimseden, âdi bir iş için işitip kabul etmekle, en yüksek bir savtı, en büyük bir iş için işitip kabul etmemek, emsalsiz bir kubh ve çirkinlik ve bir kusurdur. Bu ise mümkün değildir. Çünkü, hüsn-i zâtî, kubh‑u zâtîye inkılâp eder. İnkılâb-ı hakâik ise muhaldir.
ON İKİNCİ REŞHA: Arkadaş! O hatib-i mürşidden gördüğün, işittiğin kâfidir. Çünkü ahvalini tamamıyla ihâta etmek mümkün değildir. Öyleyse, ondan sonra gelen asırların o zâttan aldıkları feyizlere dikkat etmek üzere geri dönelim. Bak, arkadaş! Bütün bu asırlar o Asr-ı Saadetin güneşinden Ebû Hânife, Şâfiî, Ebû Yezid, Cüneyd-i Bağdadî, Abdülkadir-i Geylânî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, Ebû Hasen-i Şâzelî, Şah-ı Nakşibend, İmam-ı Rabbânî (radiyallâhü anhüm ecmaîn) gibi binlerce nurânî ziyâdar yıldızlar ayrılıp âlem-i beşeri tenvir etmişlerdir.
Meşhudatımızın tafsilâtını başka vakte tehir ederek, mu’cizat sahibi o zât-ı nurânî Aleyhissalâtü Vesselâma bir salât ü selâm getirelim.
اَللّٰهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ عَلٰى هٰذَا الذَّاتِ النُّورَانِىِّ الَّذِى اُنْزِلَ عَلَيْهِ الْقُرْاٰنُ اْلحَكِيمُ مِنَ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ مِنَ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ اَعْنِى سَيِّدَنَا مُحَمَّدً اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَاَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ بِعَدَدِ حَسَنَاتِ اُمَّتِهِ.عَلٰى مَنْ بَشَّرَ بِرِسَالَتِهِ التَّوْرَاةُ وَاْلاِنْجِيلُ وَالزَّبوُرُ وَبَشَّرَ بِنُبُوَّتِهِ اْلاِرْهَاصَاتُ وَهَوَاتِفُ الْجِنِّ وَاَوْلِيَاءُ اْلاِنْسِ وَكَوَاهِنُ الْبَشَرِ وَانْشَقَّ بِاِشَارَتِهِ الْقَمَرُ.. سَيِّدِنَا وَمْوْلاٰنَا مُحَمَّدٍ اَلْفُ اَلْفِ صَلاَةٍ وَاَلْفُ اَلْفِ سَلاَمٍ بِعَدَدِ اَنْفَاسِ اُمَّتِهِ.عَلٰى مَنْ جَاءَتْ لِدَعْوَتِهِ الشَّجَرُ، وَنَزَلَ سُرْعَةً بِدُعَائِهِ الْمَطَرُ، وَاَظَلَّتْهُ الْغَمَامَةُ مِنَ الْحَرِّ، وَشَبِعَ مِنْ صَاعٍ مِنْ طَعَامِهِ مِاٰتٌ مِنَ الْبَشَرِ، وَنَبَعَ الْمَاۤءُ مِنْ بَيْنِ اَصَابِعِهِ ثَلاَثَ
Abdülkadir-i Geylânî: (bk. bilgiler) | Asr-ı Saadet: mutluluk çağı, Peygamber Efendimizin (a.s.m.) peygamber olarak dünyada bulunduğu devir |
Cüneyd-i Bağdadî: (bk. bilgiler) | Ebû Hasen-i Şâzelî: (bk. bilgiler – Seyyid Ebu’l-Hasen-i Şâzelî) |
Ebû Yezid: (bk. bilgiler – Bâyezid-i Bistâmî) | Muhyiddin-i Arabî: (bk. bilgiler) |
ahval: haller, durumlar | asır: yüzyıl |
ednâ: en basit, küçük | emsalsiz: benzersiz |
feyiz: bereket, bolluk | hatib-i mürşid: doğru yolu gösteren hatip; Hz. Peygamber (a.s.m.) |
hüsn-i zâtî: bir şeyin bizzat kendisinin güzel olması, güzelilği başkasından gelmemesi | ihâta etmek: kuşatmak, her şeyi içine almak |
inkılâb-ı hakâik: gerçeklerin zıddına dönüşmesi | inkılâp etmek: değişmek, dönüşmek |
kubh: çirkinlik, kötülük | kubh-u zâtî: bir şeyin bizzat kendisinin çirkin olması |
meşhudat: görünen, gözlemlenen şeyler | muhal: imkânsız |
mu’cizat: mu’cizeler | nurânî: nur gibi etrafını aydınlatan |
radiyallâhü anhüm ecmaîn: Allah onların hepsinden razı olsun | reşha: sızıntı |
salât ü selâm: Peygamberimiz (a.s.m.) için yapılan dua ve niyaz | savt: ses |
tafsilât: ayrıntı | tehir etmek: ertelemek, sonraya bırakmak |
tenvir etmek: aydınlatmak, ışıklandırmak | ziyâdar: ışıklı, nurlu |
zât-ı nurânî: nûrânî zât, Hz. Peygamber (a.s.m.) | âdi: basit, sıradan |
âlem-i beşer: insanlık âlemi | İmam-ı Gazalî: (bk. bilgiler) |
İmam-ı Rabbânî: (bk. bilgiler) | İmâm-ı Âzam Ebû Hânife: (bk. bilgiler) |
Şah-ı Nakşibend: (bk. bilgiler) | Şâfiî: (bk. bilgiler – İmâm-ı Şâfiî) |