Sâni: her şeyi san’atla yaratan Allah | arş ve ferş: gök ve yer |
azîm: büyük, yüce | berr ve bahr: denizler ve karalar |
bilbedâhe: ap açık | cemîl: güzel |
cezbe: Allah aşkıyla kendinden geçme | envâ-ı mehasin: çeşitli güzellikler |
hakikat: gerçek | has: özel |
hüsn-ü san’at: san’at güzelliği, güzel san’atlar | ihsanat: iyilikler, bağışlar |
iktidar: güç, kudret | iltifat etmek: yönelmek, değer vermek |
imam: önder, rehber | imkân: mümkün olma, olabilirlik |
intisab: bağlanma, mensup olma | in’âm eden: nimetlendiren |
istihsan: beğenme, güzel bulma | istihsanat: beğenmeler, güzel bulmalar |
iştah: istek, arzu | kavî: kuvvetli, sağlam |
kemâl-i ihlâs: mükemmel ve kusursuz samimiyet | kemâl-i iştiyak: tam bir istek ve arzu |
kâmil: olgun, mükemmel | levha: görünen manzara; tablo |
mahbup: sevgili | mahlûk: yaratılmış varlık, yaratık |
mahlûkat: yaratılmışlar, yaratıklar | makasıd: gayeler, istenilen şeyler |
makbul: kabul gören | masnu: san’at eseri |
masnuat: san’at eseri varlıklar | mehasin-i san'at: san’at güzellikleri |
mukabele etmek: karşılık vermek | muârefe: karşılıklı tanışma, bilişme; birbirini bilip tanıma |
mükâleme: karşılıklı konuşma | münasebet: bağlantı, bağ |
mürşid: doğru yolu gösteren | nazar-ı itibar: dikkate alma |
nimet: iyilik, lütuf, ihsan | reis: başkan |
rububiyet: Allah’ın her varlığa, yaratılış gayelerine ulaşmaları için zarar verici şeylerden koruyup, onları terbiye etmesi, tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulundurması | tahakkuk etmek: gerçekleşmek |
takdir: övgü | taraba getiren: sevinç veren |
tefekkür: Allah’ı tanımak için etraflıca ve derinlemesine düşünme | tekbirat: tekbirler |
teveccüh etmek: yönelmek | tezyin eden: süsleyen |
teşekkürat: teşekkürler | ubudiyet: kulluk, ibadet |
ubudiyet reisi: Allah'a hakiki kulluğu gösteren lider; Hz. Peygamber (a.s.m.) | zîhayat: canlı, hayat sahibi |