İlim-irfan
Well-known member
Ticaret maksadıyla Yemen’e gittiğinde Ezdilerden, yaşlı, bilgili bir zata misafir oldu. Sohbet esnasında aralarında ilginç konuşmalar geçmiş, ona nereli, hangi kabile kolu ve kimlerden olduğunu sormuş, öğrenmiş, beklediği cevapları alınca da karnını açmasını istemiş, o da sebebini sorduğunda ihtiyar şunları söylemişti: “Ben, Harem’de bir peygamber gönderileceğini ve ona, bir genç ile bir olgun kişinin yardımcı olacağını, sağlam ve doğru bilgiler içinde buldum.
“Genç olan gözünü daldan budaktan sakınmaz, atılgan, güçlüklere göğüs geren biri; olgun olan da, beyaz ve zayıf vücutlu, karnında bir ben ve sol uyluğunda da, bir işaret bulunan bir kişidir. Artık, senden istediğimi, bana gösterip göstermemekte serbestsin.
“Doğrusu sen, karnını açıp bana bu işaretleri göstermekle, bana gizli kalan sıfatını, bildirmiş bulunacaksın!”
Bunun üzerine o zat, ihtiyar bilgine karnını gösterdi. Bilgin, göbeğinin üzerindeki siyah ‘ben’i görünce heyecanlanıp “Kâbe’nin Rabbine and olsun ki, sen osun! Artık sana yüklenen işte temkinli ol! Doğru yolu bırakıp eğriliğe sapma! Orta yolu tut! Allah’ın, sana verdiği köle ve cariyeler hakkında Allah’tan kork!”
Mümtaz misafiri Yemen’deki işini bitirip vedalaşırlarken de ihtiyar bilginin yanına uğramış, yaşlı adama, “O Peygamber hakkında söylemiş olduğum beyitleri, ona iletir misin?” diye sormuş, o da, “Olur!” diye cevap vermiş, bunun üzerine ihtiyar bilgin beyitleri okumuştu.
Bu muhterem insan Mekke’ye döndüğünde arkadaşlarına kendisi yokken Mekke’de neler olup bitttiğini sormuş, onlar da Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğini ilân ettiğinden söz etmişlerdi.
Bu müjde onun coşmasına, sevinçten uçar hâle gelmesine yetmişti. Hemen Peygamberimizin (asm) evine koştu. İlk sözü, “Ey Muhammed! Uzun zamandan beri göremiyorum, nasılsın?” oldu. Sonra da karşılıklı konuşmaya başladılar. Allah Resûlü (asm), “Halimi sana anlatsam bana inanır mısın?”
“Sana inanmazsam, kime inanacağım? Yâ Ebe’l-Kasım! Peygamberlik iddiâsında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?”
Kâinatın Efendisi (asm) gülümsemiş, peygamber olarak gönderildiğini ve kendisine iman etmesini istemiş, delil isteyince de, “Yemen’de buluştuğun ihtiyardır!” cevabını vermişti. Tahkik ehliydi tüccar arkadaşı. Hemen “Ben Yemen’de kaç ihtiyarla görüştüm, hangisidir?” sormuş, “Beyitleri, sana hayırlı olan ihtiyardır!” cevabını alınca da heyecanlanmış ve “Ey sevgili dostum! Bunu, sana kim haber verdi?” diye sormaktan kendini alamamış, “Benden önceki peygamberlere gelmiş olan büyük melek haber verdi!” dediğinde de, “Uzat elini! Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur! Sen de Allah’ın kulu ve Resûlüsün!” diyerek defalarca Kelime-i Şehadet getirip İslâmla şereflenen ilk erkek kişi olmuştu.1
Resûlullah’ı son derece sevindiren bu itibarlı dostu Hz. Ebû Bekir’den başkası değildi. Allah Resûlü (asm) o kadar sevinmişti ki, Hz. Âişe’nin belirttiğine göre, onu Hz. Ebû Bekir’in Müslüman oluşundan daha çok sevindiren bir hadise olmamıştı.
Dipnot: 1- İbni Hişam, Sire, 1:266-269; İbni Sa’d, Tabakat, 3:171-172.
Şaban Döğen - Yeni Asya 2009-10-26
“Genç olan gözünü daldan budaktan sakınmaz, atılgan, güçlüklere göğüs geren biri; olgun olan da, beyaz ve zayıf vücutlu, karnında bir ben ve sol uyluğunda da, bir işaret bulunan bir kişidir. Artık, senden istediğimi, bana gösterip göstermemekte serbestsin.
“Doğrusu sen, karnını açıp bana bu işaretleri göstermekle, bana gizli kalan sıfatını, bildirmiş bulunacaksın!”
Bunun üzerine o zat, ihtiyar bilgine karnını gösterdi. Bilgin, göbeğinin üzerindeki siyah ‘ben’i görünce heyecanlanıp “Kâbe’nin Rabbine and olsun ki, sen osun! Artık sana yüklenen işte temkinli ol! Doğru yolu bırakıp eğriliğe sapma! Orta yolu tut! Allah’ın, sana verdiği köle ve cariyeler hakkında Allah’tan kork!”
Mümtaz misafiri Yemen’deki işini bitirip vedalaşırlarken de ihtiyar bilginin yanına uğramış, yaşlı adama, “O Peygamber hakkında söylemiş olduğum beyitleri, ona iletir misin?” diye sormuş, o da, “Olur!” diye cevap vermiş, bunun üzerine ihtiyar bilgin beyitleri okumuştu.
Bu muhterem insan Mekke’ye döndüğünde arkadaşlarına kendisi yokken Mekke’de neler olup bitttiğini sormuş, onlar da Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliğini ilân ettiğinden söz etmişlerdi.
Bu müjde onun coşmasına, sevinçten uçar hâle gelmesine yetmişti. Hemen Peygamberimizin (asm) evine koştu. İlk sözü, “Ey Muhammed! Uzun zamandan beri göremiyorum, nasılsın?” oldu. Sonra da karşılıklı konuşmaya başladılar. Allah Resûlü (asm), “Halimi sana anlatsam bana inanır mısın?”
“Sana inanmazsam, kime inanacağım? Yâ Ebe’l-Kasım! Peygamberlik iddiâsında bulunduğun, kavminden ayrıldığın ve atalarının dinini kötüleyip, inkâr ettiğin doğru mu?”
Kâinatın Efendisi (asm) gülümsemiş, peygamber olarak gönderildiğini ve kendisine iman etmesini istemiş, delil isteyince de, “Yemen’de buluştuğun ihtiyardır!” cevabını vermişti. Tahkik ehliydi tüccar arkadaşı. Hemen “Ben Yemen’de kaç ihtiyarla görüştüm, hangisidir?” sormuş, “Beyitleri, sana hayırlı olan ihtiyardır!” cevabını alınca da heyecanlanmış ve “Ey sevgili dostum! Bunu, sana kim haber verdi?” diye sormaktan kendini alamamış, “Benden önceki peygamberlere gelmiş olan büyük melek haber verdi!” dediğinde de, “Uzat elini! Ben şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur! Sen de Allah’ın kulu ve Resûlüsün!” diyerek defalarca Kelime-i Şehadet getirip İslâmla şereflenen ilk erkek kişi olmuştu.1
Resûlullah’ı son derece sevindiren bu itibarlı dostu Hz. Ebû Bekir’den başkası değildi. Allah Resûlü (asm) o kadar sevinmişti ki, Hz. Âişe’nin belirttiğine göre, onu Hz. Ebû Bekir’in Müslüman oluşundan daha çok sevindiren bir hadise olmamıştı.
Dipnot: 1- İbni Hişam, Sire, 1:266-269; İbni Sa’d, Tabakat, 3:171-172.
Şaban Döğen - Yeni Asya 2009-10-26