O vakit, ona karşı matbû kitapta böyle cevap vermiş:
"Herkese dünya terakkî dünyası olsun, yalnız bizim için mi tedennî dünyasıdır, öyle mi? İşte ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum, müstakbeldeki insanlarla konuşacağım.
Ey yüzden, tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitâne benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafi-i gaybî ile beni temâşâ eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmet, v.s.! Size hitap ediyorum.
Tarih denilen mâzi derelerinden sizin yüksek istikbâlinize uzanan telsiz telgrafla, sizin ile konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz, inşaallah,cennetasa bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaklar. Sizden şunu ricâ ederim ki: Mâzi kıtasına geçmek için geldiğiniz vakit, mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini mezar taşı denilen, kemiklerimi misâfir eden toprağın kapıcısının başına takınız.... Devamını okumak isteyenler, Münazarat isimli eserindeki bu mektubu inceleyebilir.. zannediyorum bu sorunun cevabını Üstad hz.leri burada vermiştir..