Risale-i Nur Nedir?

mihrimah

Well-known member
Risale-i Nur hususiyetle Kuran'ın bu zamana bakan ayetlerinin hakiki bir tefsiridir. Tefsir iki kısımdır;

Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kuran'ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânalarını beyan, izah ve isbat ederler.

İkinci kısım tefsir ise: Kur'ânın imanî olan hakikatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan, isbat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar; fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannîd feylesofları da susturan bir mânevî tefsirdir.

Risale-i Nur'da sözle ifade edilemeyecek manevi özellikler mevcuttur. Tüm bu vasıflar Kuran'ın feyzinden geçmiştir. Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur'un kendisine ait olmadığını; Kuran'ın malı olduğunu defalarca ifade etmiştir. Bunu bizzat görmek için Risale-i Nur'u birkaç ay samimi bir niyetle okumak yeterlidir. Böyle bir okuma dönemi sonunda insanın bakış açısında birçok değişiklikler olacaktır. Bu durum tüm Risale-i Nur okuyan insanların yaşadığı bir haldir.

Risale-i Nur, okuyan kişinin imanını inkışaf ettirir (geliştirir). İman ise dinin temelidir. Çağımızda imanların sarsılmaya çalışıldığı düşünülecek olursa, temeli sarsılan bir binanın odalarını tezyin ve tertib etmekten çok temelinin sağlamlaştırılmasının önemi daha iyi anlaşılır. Dinimizde sahih olan iman iki şubedir;

Birincisi: Taklidi imandır. Atadan babadan gördüğü şekliyle imanı devam ettirmektir. Bu şekildeki bir iman zayıftır ve her an şübheye düşme tehlikesi vardır.

İkincisi: Tahkiki imandır. Bizzat kendisi imanın rükunlarını araştırarak deliller neticesi olarak elde ettiği imandır. Böyle bir iman kuvvetlidir. Bu imanında üç mertebesi vardır;

Birincisi; İlmel yakîndir. (kuvvetli delillerle ilmen, yakînen inanmaktır.)

İkincisi;Aynel yakîndir. Görerek inanmaktır

Üçüncüsü;Hakkal yakîn bizzat yaşayarak (tadarak) inanmaktır.

Bunu bir misalle anlatacak olursak uzakta yanan bir ateşi bize ilmen anlattıklarında delillerle edindiğimiz yakîni inanca ilmel yakîn, dumanı ve ateşi görerek elde ettiğimiz yakîne aynel yakîn, o ateşin yanına gidip elimizi yaktığı zaman elde ettiğimiz yakîne de hakkal yakîn diyoruz.

Bu açıdan bakıldığında Risale-i Nur'un işlevi şudur:

İmanı olmayana iman kazandırmak;

İmanı olana imanını kuvvetlendirmek (tahkiki iman haline getirmek);

İmanı kuvvetli olanın ise yakînini artırmak.

Yakînî kuvvetli olanı da marifetullah kademelerinde ilerletmektir.

Bu herbiri tüm insanlar ve müslümanlar için çok önemlidir. Çünkü dinde herşey imanın kuvvetiyle ilişkilidir. Bir insanın İslamî yaşantısı yoksa bunun altında yatan sebep; imanın zayıflığı ve yakînin olmamasıdır. Yoksa görür gibi iman eden bir insanın İslamı yaşamaması düşünülemez. Öyleyse İslamı yaşamak adına en önce yapılacak iş; kişinin imani konuda kendisini yetiştirmesi ve imanını inkışaf ettirmesidir.
alıntı..
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Risâle-i Nur´un Mahiyeti:


Bugün Risale-i Nur, İslâm âlemince, İslâmiyete yöneltilen hücumları kıran -sedd-i zülkaynenyn misüllü- Sedd-i Kur'ânî olarak bilinmektedir.
Risâle-i Nûr, Kur’ân’ın asrımızı kucaklayan aydınlığıdır.
Dayandığı nokta, bağlandığı ip, doğrudan doğruya
Kur’ân’dır. Kur’ân’ın asrımızı şemsiyesi altına alan
ışığı, Risâle-i Nûr ile tezâhür etmiştir. Meseleyi,
değişik cihetlerden ele alalım:

1- Kur’ân’ın yorumu açısından:
Risâle-i Nûr, bizi Kur’ân’ın beşer üstü, dünya üstü,
kâinât üstü, madde ötesi mânâsına ve hak mesajına
ulaştıran muâsır ve doğru bir rehberdir. Asrımızda
sarsıntı geçiren ulvî Kur’ân kavramları Risâle-i Nûr’da
tefsîr edilmiştir. Kur’ân’ın her hakikati üzerine binâ
ettiği temel dinamiklerinden olan Allah’a îman,
Meleklere îmân, Kitaplara îmân, Peygamberlere
îmân, Âhiret Gününe îman, hayrıyla, şerriyle her
şeyin Allah’ın takdiri olduğuna îmân, Kıyâmet,
Haşir, Cennet, Cehennem, Allah’ın birliği ve
isimleri ve Allah’ın emir ve yasaklarının hikmetleri
Risâle-i Nûr’da felsefeyi ve düşünce dünyasını
hayran bırakan bir üslup içinde ele alınır, işlenir,
ispat edilir, bürhan ve delil gösterilir ve açıklanır.

2- Hadislerin yorumu açısından:
Peygamber Efendimiz’in (asm) hadislerini
doğru yorumlamaya olan ihtiyacımız aslâ
göz ardı edilemez. Çünkü Kur’ân’dan
sonra ikinci derecede önemli bilgi kaynağımız
Peygamber Efendimiz’in (asm) hadisleri ve
sünnet-i seniyyesidir. Hadis âlimleri çok titiz
çalışmalarla o yüksek bilgi kaynaklarını
uydurmacıların ellerinden kurtarıp, cilterle
kitaplarda derleyip toplamışlardır.
Bir kısım uydurmacının kimi hadisler üzerine
düşürdükleri gölgeleri bahane ederek Son
Peygamberin (asm) hadislerini görmezden
gelemeyiz; yoksa Kur’ân’ı anlamamız,
İslâm’ı anlamamız, insanlığı anlamamız
mümkün olmaz. İşte Risâle-i Nûr,
hadisleri üzerine düşen gölgelerden
arındırarak, Peygamberin (asm) sözünü
doğru anlamanın ölçülerini, kriterlerini,
yolunu ve yordamını vermekte;
her biri birer altın pırlanta olan hadislerin
verdiği gaybî haberleri doğru yorumlarla
asrımıza takdim etmektedir.

3- Îmânı kazanma açısından:
Hem dünyanın, hem âhiretin saadeti, selâmeti,
huzuru, mutluluğu, hiç şüphesiz, îmânı elde
etmekte ve yaşamaktadır. Başka din, inanç
ve düşünce gruplarının hurâfe ve yanlış
telâkkilerle dolu inanç sistemlerine karşılık,
İslâmiyet ter ü tâze îmân esaslarıyla tüm
insanlığa huzur veren bozulmamış tek hak
dindir. İslâm îmânının “gaybî” oluşu zaafından
değil, ulviyetinden ve bizim dünyevî nazarımızın
kısırlığından kaynaklanmaktadır. Yaşadığımız
pozitif ilimler asrında, tutarsız felsefenin de
tahrikiyle tüm inançlara savaş açan muhtelif
inkâr fırtınaları, İslâm îmânını da silip süpürmeyi
gözüne kestirmişken; Risâle-i Nûr,
çelikten irâdesiyle ortaya atılmış,
Kur’ân’dan aldığı elmas hakîkatlerle
dünyaya meydan okumuş ve İslâm
îmânının sıhhatini, doğruluğunu, tâzeliğini,
hakkın ve hakîkatin tâ kendisi olduğunu,
insanlığın tüm fertlerine hem dünyevî,
hem uhrevî sonsuz huzur vermeye kâbiliyeti
bulunduğunu, Allah’ın doğru vahyinin eseri
olduğunu, muhtelif fikir bataklıklarına
girip çıkan çağımız insanına Kur’ân’ın
en büyük yâdigârı ve hediyesi bulunduğunu
ispat etmiş, îmânı aklî ve mantıkî
delillerle temellendirmiş ve pozitif düşünce
ile doğrulamış bir çağdaş Kur’ân klavuzudur.

4- İslâmiyet açısından:
Evrensel niteliğiyle her asrı kucaklayan,
her zamana hitap eden, her toplumu muhatap alan,
her probleme benzersiz çözümler sunan, maddî-mânevî
her yükselişe hız veren, dünyevî-uhrevî her hayırlı adımın,
her ilerlemenin, her başarının, her barışın, her ilmin
hareket noktasını teşkil eden Allah’ın son dîni İslâmiyet,
gölgelerin ve karanlıkların çalkaladığı asrımızda bâtıl
dinler mesâbesine indirilmek ve söndürülmek istenmişken;
Cenâb-ı Hakk’ın rahmetiyle her asrı aydınlatan tecdit
kurumu, fitnesinin ağırlığına denk parlak cevher ve
bilgi donanımıyla asrımızı da müşfik kollarına almış
ve İslâmiyet’i yeniden tecdit etmiştir. Bu kurumun
son münevver meyvesi Risâle-i Nûr, İslâmiyet’i
yeniden tecdit etmiş, Kur’ân’ı asrın idrâkine
sunmuştur.

5- Müslümanlar açısından:
Kaba kuvvetin, hîlenin, desîselerin, ihânetin, inkârın,
şüpheciliğin ve aşağılık çıkar
hesaplarının dünyayı kasıp kavurduğu ve Müslüman’ları
yorgun düşürdüğü asrımızda, yepyeni bir heyecanla
İslâmiyet’in istikbal dîni olacağını müjdeleyerek,
hiç soluksuz îmân ve Kur’ân hizmetine başlayan
ve baş döndürücü bir fedâkârlıkla hakkı üstün
tutan Risâle-i Nûr, Müslüman’ların umudu,
dayanağı, güveni, aydınlığı, mutluluğu, heyecânı
ve nûru olmuştur.


(inşallah birgün herkes bu hakikatlerin ışığında kendine çeki düzen verir başta ben)
 
Üst