Risale-i Nur niçin sadeleştirilemez?
Risale-i Nur Orijinal nüshaların muhafazasına ve neşrine niçin ehemmiyet vermeliyiz?
Risale-i Nur Külliyatında akıl ve kalb birlikte yürürler. Her ikisinin de gıdaları birlikte sunulmuştur. Bazı konularla akıl, bazılarında kalb daha çok hisse alsalar da, sadece akla, yahut sadece kalbe hitap eden bir ders yoktur.
Kalbin aldığı hisse de üslubunda önemli bir yeri vardır. Sadeleştirmede ve tercümede bu özellik büyük ölçüde kaybolur. Dünyaca meşhur şairlerin şiirlerinin tercümelerini okuduğumuzda fazla bir zevk alamadığımız, onun harika yönünü göremediğimiz açıktır. Bu sırrı anlayan bazı zatlar, sırf bu risaleleri orijinalinden okumak için Türkçe öğrenme yoluna girmişlerdir.
Sadeleştirmede Risalelerin dilimizi de ıslah etme görevi ortadan kaybolmaktadır. Az bir gayretle bazı Osmanlıca kelimeleri öğrenmekle hem bu risalelerden daha kamil manada istifade edebiliriz, hem de Osmanlıca yazılmış diğer eserleri anlama imkanına kavuşuruz.
Şu da var ki, sadeleştirme ancak normal kelimelerde olur, ıstılahların ve isimlerin ne tercümeleri ne de sadeleştirmeleri mümkündür. Her ilmin kendine has kavramları vardır, o ilme talip olan kişi bu kavramları öğrenmekle yükümlüdür. Mesela, “vacip, mümkin, vicdan, tesbih, tekbir, hamd” gibi kavramları, “Allah, Rahman, Rahim” gibi İlahi isimleri birer kelimeyle ifade etmek mümkün değildir. Bunların açıklamaları yapılacaktır. O zaman ortaya çıkan eser, sadeleştirilmiş risale değil, şerh ve izah edilmiş risale olur.
Risale-i Nur Orijinal nüshaların muhafazasına ve neşrine niçin ehemmiyet vermeliyiz?
Risale-i Nur Külliyatında akıl ve kalb birlikte yürürler. Her ikisinin de gıdaları birlikte sunulmuştur. Bazı konularla akıl, bazılarında kalb daha çok hisse alsalar da, sadece akla, yahut sadece kalbe hitap eden bir ders yoktur.
Kalbin aldığı hisse de üslubunda önemli bir yeri vardır. Sadeleştirmede ve tercümede bu özellik büyük ölçüde kaybolur. Dünyaca meşhur şairlerin şiirlerinin tercümelerini okuduğumuzda fazla bir zevk alamadığımız, onun harika yönünü göremediğimiz açıktır. Bu sırrı anlayan bazı zatlar, sırf bu risaleleri orijinalinden okumak için Türkçe öğrenme yoluna girmişlerdir.
Sadeleştirmede Risalelerin dilimizi de ıslah etme görevi ortadan kaybolmaktadır. Az bir gayretle bazı Osmanlıca kelimeleri öğrenmekle hem bu risalelerden daha kamil manada istifade edebiliriz, hem de Osmanlıca yazılmış diğer eserleri anlama imkanına kavuşuruz.
Şu da var ki, sadeleştirme ancak normal kelimelerde olur, ıstılahların ve isimlerin ne tercümeleri ne de sadeleştirmeleri mümkündür. Her ilmin kendine has kavramları vardır, o ilme talip olan kişi bu kavramları öğrenmekle yükümlüdür. Mesela, “vacip, mümkin, vicdan, tesbih, tekbir, hamd” gibi kavramları, “Allah, Rahman, Rahim” gibi İlahi isimleri birer kelimeyle ifade etmek mümkün değildir. Bunların açıklamaları yapılacaktır. O zaman ortaya çıkan eser, sadeleştirilmiş risale değil, şerh ve izah edilmiş risale olur.