Senelerdir Risale-i Nurları okuduğu halde namazlarında gevşek, harama dikkat etmeyen, gıybet vs. gibi durumlara düşen, nefs-i emmare ile nefs-i levvame arasında bocalayan insanın durumunun sebepleri ve çıkış yolları nelerdir?
- Şimdi Risale okumak ayrı bir hadise yani. Risale-i Nur umuma hitap ediyor değil mi? Ama herkes aynasına göre feyiz alıyor. Mesela kalp günahlarla, isyanlarla ne kadar yaralanıyor, kirleniyorsa, tozlanıyorsa en güzel ışığı da versen o kadar az ışık emiyor. Işık aynı ışık ama iş aynalarda. Aynaları tozlatan, kirleten, kıran bir çok hadiseler var. Akşama kadar haram içerisinde olan, ders dinliyor ama ticari işlerinde nefsine kapılıyor faize giriyor falan, günahlara girdiği için insan aynasını karartıyor, istifadesi azalıyor. Bunun Risale-i Nur'la alakası yok. Ona bakarsan Kuran Allah’ın kelamı, onu dinliyoruz ama niye bu kadar farklılık arz ediyoruz? Burada nefis ve şeytan devreye giriyor. Günahlar, isyanlar devreye giriyor. Mesele bu, bizimle ilgili yani.
Çıkış yolu da yine başka çaresi yok. Üstad diyor ya bu zaman şahs-ı manevi zamanıdır. İnsan ferd olarak şahs-ı maneviye karşı koyamaz. Onun için bugün sefahat(ahlaksızlık) de şahs-ı manevi ile hücum ediyor. Eskiden bir adam çıkıyormuş, ahlaksız adam. Ona uyan uyarmış, uymayan uymazmış. Herkes onu lanetlermiş.
Şimdi böyle değil. Ahlaksızlığı neşreden gazeteler hepimizin evine giriyor, televizyonlar hepimizin evinde seyrediliyor. Artık şahs-ı manevi ile hücum ediliyor. Buna karşı dinsizlik de böyle. Eskiden müstakil bir dinsiz varmış, tek başına bir dinsiz. Diyelim firavun. Firavun dinsizmiş ama, Suriye’de Irak’ta bilmem başka ülkelerde firavun görüşleri diye bir görüş yokmuş, firavun felsefesini yayan kitaplar, romanlar yokmuş. Bu zaman ayrı bir zaman. Bu zaman çok dehşetli bir zaman. Hatta ahlaksızlık dahi şahsı manevi ile saldırıyor. Buna karşı fert tek başına dayanamaz. Çıkış yolunun en birincisi ise şahsı maneviye girmektir, yani muhit tutmaktır. Müsbet bir muhit tutmaktır. Muhiti tutamazsanız illa bir şekilde mağlup olursunuz. Mutlaka İslamı yaşayan, müspet insanlarla birliktelik kurmak, beraber olmak buna şahsı manevi deniyor. Birbirimizi kurtaracağız vesselam. Tek başımıza zor. En büyük çıkış yolu bu. Diğeri belli zaten. Tehlike nerden geliyorsa onun tersini yapmak. Hani Hadis-i şerif var ya, bir günah işledin mi onu yok edecek bir sevap işlemek lazım. Şimdi günahlara giren bir insan onları yok etmek için ne yapacak, bir iyilik yapacak ki kefede onu dengelesin. Zaten yaptığı kötülükler kul hakkı ise illa ödeyecek. O bakımdan kötülüklere karşı iyilik yapmak, terazinin öbür kefesini doldurmak. Bir de şahsı maneviden daha çok hissedar olmak, muhit tutmak daha fazla beraber olmak. Tek başımıza zor…
- Şimdi Risale okumak ayrı bir hadise yani. Risale-i Nur umuma hitap ediyor değil mi? Ama herkes aynasına göre feyiz alıyor. Mesela kalp günahlarla, isyanlarla ne kadar yaralanıyor, kirleniyorsa, tozlanıyorsa en güzel ışığı da versen o kadar az ışık emiyor. Işık aynı ışık ama iş aynalarda. Aynaları tozlatan, kirleten, kıran bir çok hadiseler var. Akşama kadar haram içerisinde olan, ders dinliyor ama ticari işlerinde nefsine kapılıyor faize giriyor falan, günahlara girdiği için insan aynasını karartıyor, istifadesi azalıyor. Bunun Risale-i Nur'la alakası yok. Ona bakarsan Kuran Allah’ın kelamı, onu dinliyoruz ama niye bu kadar farklılık arz ediyoruz? Burada nefis ve şeytan devreye giriyor. Günahlar, isyanlar devreye giriyor. Mesele bu, bizimle ilgili yani.
Çıkış yolu da yine başka çaresi yok. Üstad diyor ya bu zaman şahs-ı manevi zamanıdır. İnsan ferd olarak şahs-ı maneviye karşı koyamaz. Onun için bugün sefahat(ahlaksızlık) de şahs-ı manevi ile hücum ediyor. Eskiden bir adam çıkıyormuş, ahlaksız adam. Ona uyan uyarmış, uymayan uymazmış. Herkes onu lanetlermiş.
Şimdi böyle değil. Ahlaksızlığı neşreden gazeteler hepimizin evine giriyor, televizyonlar hepimizin evinde seyrediliyor. Artık şahs-ı manevi ile hücum ediliyor. Buna karşı dinsizlik de böyle. Eskiden müstakil bir dinsiz varmış, tek başına bir dinsiz. Diyelim firavun. Firavun dinsizmiş ama, Suriye’de Irak’ta bilmem başka ülkelerde firavun görüşleri diye bir görüş yokmuş, firavun felsefesini yayan kitaplar, romanlar yokmuş. Bu zaman ayrı bir zaman. Bu zaman çok dehşetli bir zaman. Hatta ahlaksızlık dahi şahsı manevi ile saldırıyor. Buna karşı fert tek başına dayanamaz. Çıkış yolunun en birincisi ise şahsı maneviye girmektir, yani muhit tutmaktır. Müsbet bir muhit tutmaktır. Muhiti tutamazsanız illa bir şekilde mağlup olursunuz. Mutlaka İslamı yaşayan, müspet insanlarla birliktelik kurmak, beraber olmak buna şahsı manevi deniyor. Birbirimizi kurtaracağız vesselam. Tek başımıza zor. En büyük çıkış yolu bu. Diğeri belli zaten. Tehlike nerden geliyorsa onun tersini yapmak. Hani Hadis-i şerif var ya, bir günah işledin mi onu yok edecek bir sevap işlemek lazım. Şimdi günahlara giren bir insan onları yok etmek için ne yapacak, bir iyilik yapacak ki kefede onu dengelesin. Zaten yaptığı kötülükler kul hakkı ise illa ödeyecek. O bakımdan kötülüklere karşı iyilik yapmak, terazinin öbür kefesini doldurmak. Bir de şahsı maneviden daha çok hissedar olmak, muhit tutmak daha fazla beraber olmak. Tek başımıza zor…