(Şualar sh: 60)
Dördüncü Şua
Bu Ayet-i Hasbiye Risalesi, 1938 yılında Kastamonu'da te'lif edilmiştir.
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
(Şualar sh: 61-63-64)
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
(Şualar sh: 65)
ﻛَﺎﻑْ ، ﻧُﻮﻥْ
Allah'ın bir şeye "ol" demesi ve anında olması anlamında "kün" emri.
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
(Şualar sh: 66)
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
ﺣَﺴْﺒﻨَﺎ
Bize yeter.
ﻧَﺎ
Biz.
(Şualar sh: 67)
ﺣَﺴْﺒﻨَﺎ
Bize yeter.
ﻧَﺎ
Biz.
(Şualar sh: 68)
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
(Şualar sh: 71)
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
(Şualar sh: 73)
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi, 3:173)
ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﻧِﻌْﻤَﺔِ ﺍْﻟﺎِﻳﻤَﺎﻥِ
İmân nimeti için Allah'a hamdolsun.
(Şualar sh: 81)
ﺍَﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﻋَﻠَﻰ ﻧِﻌْﻤَﺔِ ﺍْﻟﺎِﻳﻤَﺎﻥِ
İmân nimeti için Allah'a hamdolsun.
ﺭَﺑَّﻨَﺎ ﻟﺎَ ﺗُﺆَﺍﺧِﺬْﻧَﺎ ﺍِﻥْ ﻧَﺴِﻴﻨَٓﺎ ﺍَﻭْ ﺍَﺧْﻄَﺎْﻧَﺎ
Ey Rabbimiz! Unutur veya hataya düşer de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme. (Bakara Sûresi, 2:286)
ﺳُﺒْﺤَﺎﻧَﻚَ ﻟﺎَ ﻋِﻠْﻢَ ﻟَﻨَٓﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﻋَﻠَّﻤْﺘَﻨَٓﺎ ﺍِﻧَّﻚَ ﺍَﻧْﺖَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﺤَﻜِﻴﻢُ
Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin. (Bakara Sûresi, 2:32)
(Şualar sh: 82)
ﺍَﻟْﺒَﺎﺏُ ﺍﻟْﺨَﺎﻣِﺲُ
ﻓِﻰ ﻣَﺮَﺍﺗِﺐِ ﴿ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ﴾ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺧَﻤْﺲُ ﻧُﻜَﺖٍ
ﺍَﻟﻨُّﻜْﺘَﺔُ ﺍْﻟﺎُﻭﻟَﻰ : ﻓَﻬَﺬَﺍ ﺍﻟْﻜَﻠﺎَﻡُ ﺩَﻭَﺍﺀٌ ﻣُﺠَﺮَّﺏٌ ﻟِﻤَﺮَﺽِ ﺍﻟْﻌَﺠْﺰِ ﺍﻟْﺒَﺸَﺮِﻯِّ ﻭَ ﺳَﻘَﻢِ ﺍﻟْﻔَﻘْﺮِ ﺍْﻟﺎِﻧْﺴَﺎﻧِﻰِّ ٭ ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻤُﻮﺟِﺪُ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺑَﺎْﺱَ ﺑِﺰَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩَﺍﺕِ ﻟِﺪَﻭَﺍﻡِ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺏِ ﺑِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣُﻮﺟِﺪِﻩِ ﺍﻟْﻮَﺍﺟِﺐِ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺼَّﺎﻧِﻊُ ﺍﻟْﻔَﺎﻃِﺮُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺣُﺰْﻥَ ﻋَﻠَﻰ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤَﺼْﻨُﻮﻉِ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣَﺪَﺍﺭِ ﺍﻟْﻤَﺤَﺒَّﺔِ ﻓِﻰ ﺻَﺎﻧِﻌِﻪِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻤَﻠِﻚُ ﺍﻟْﻤَﺎﻟِﻚُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ٭ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﺎَﺳُّﻒَ ﻋَﻠَﻰ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﺍﻟْﻤُﺘَﺠَﺪِّﺩِ ﻓِﻰ ﺯَﻭَﺍﻝٍ ﻭَ ﺫَﻫَﺎﺏٍ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺸَّﺎﻫِﺪُ ﺍﻟْﻌَﺎﻟِﻢُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﺤَﺴُّﺮَ ﻋَﻠَﻰ ﻏَﻴْﺒُﻮﺑَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺑَﺎﺕِ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻟِﺒَﻘَﺎﺋِﻬَﺎ ﻓِﻰ ﺩَﺍﺋِﺮَﺓِ ﻋِﻠْﻢِ ﺷَﺎﻫِﺪِﻫَﺎ ﻭَ ﻓِﻰ ﻧَﻈَﺮِﻩِ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺼَّﺎﺣِﺐُ ﺍﻟْﻔَﺎﻃِﺮُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﻛَﺪَﺭَ ﻋَﻠَﻰ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤُﺴْﺘَﺤْﺴَﻨَﺎﺕِ ﻟِﺪَﻭَﺍﻡِ ﻣَﻨْﺸَﺎﺀِ ﻣَﺤَﺎﺳِﻨِﻬَﺎ ﻓِﻰ ﺍَﺳْﻤَﺎﺀِ ﻓَﺎﻃِﺮِﻫَﺎ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻮَﺍﺭِﺙُ ﺍﻟْﺒَﺎﻋِﺚُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﻠَﻬُّﻒَ ﻋَﻠَﻰ ﻓِﺮَﺍﻕِ ﺍْﻟﺎَﺣْﺒَﺎﺏِ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣَﻦْ ﻳَﺮِﺛُﻬُﻢْ ﻭَ ﻳَﺒْﻌَﺜُﻬُﻢْ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺠَﻤِﻴﻞُ ﺍﻟْﺠَﻠِﻴﻞُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﺤَﺰُّﻥَ ﻋَﻠَﻰ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﺠَﻤِﻴﻠﺎَﺕِ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻫِﻰَ ﻣَﺮَﺍﻳَﺎ ﻟِـْْﻠﺎَﺳْﻤَﺎﺀِ ﺍﻟْﺠَﻤِﻴﻠﺎَﺕِ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﺍْﻟﺎَﺳْﻤَﺎﺀِ
ﺑِﺠَﻤَﺎﻟِﻬَﺎ ﺑَﻌْﺪَ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤَﺮَﺍﻳَﺎ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻤَﻌْﺒُﻮﺩُ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺏُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺗَﺎَﻟُّﻢَ ﻣِﻦْ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺑَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤَﺠَﺎﺯِﻳَّﺔِ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﺍﻟْﻤَﺤْﺒُﻮﺏِ ﺍﻟْﺤَﻘِﻴﻘِﻰِّ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦُ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢُ ﺍﻟْﻮَﺩُﻭﺩُ ﺍﻟﺮَّﺅُﻑُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﻏَﻢَّ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣَﺎْﻳُﻮﺳِﻴَّﺔَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺍَﻫَﻤِّﻴَّﺔَ ﻣِﻦْ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟْﻤُﻨْﻌِﻤِﻴﻦَ ﺍﻟْﻤُﺸْﻔِﻘِﻴﻦَ ﺍﻟﻈَّﺎﻫِﺮِﻳﻦَ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣَﻦْ ﻭَﺳِﻌَﺖْ ﺭَﺣْﻤَﺘُﻪُ ﻭَ ﺷَﻔْﻘَﺘُﻪُ ﻛُﻞَّ ﺷَﻲْﺀٍ ٭ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺠَﻤِﻴﻞُ ﺍﻟﻠَّﻄِﻴﻒُ ﺍﻟْﻌَﻄُﻮﻑُ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺣِﺮْﻗَﺔَ ﻭَ ﻟﺎَ ﻋِﺒْﺮَﺓَ ﺑِﺰَﻭَﺍﻝِ ﺍﻟﻠَّﻄِﻴﻔَﺎﺕِ ﺍﻟْﻤُﺸْﻔِﻘَﺎﺕِ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣَﻦْ ﻳَﻘُﻮﻡُ ﻣَﻘَﺎﻡَ ﻛُﻠِّﻬَﺎ ﻭَ ﻟﺎَ ﻳَﻘُﻮﻡُ ﺍﻟْﻜُﻞُّ ﻣَﻘَﺎﻡَ ﺗَﺠَﻞٍّ ﻭَﺍﺣِﺪٍ ﻣِﻦْ ﺗَﺠَﻠِّﻴَﺎﺗِﻪِ ﻓَﺒَﻘَﺎﺋُﻪُ ﺑِﻬَﺬِﻩِ ﺍْﻟﺎَﻭْﺻَﺎﻑِ ﻳَﻘُﻮﻡُ ﻣَﻘَﺎﻡَ ﻛُﻞِّ ﻣَﺎ ﻓَﻨَﻰ ﻭَ ﺯَﺍﻝَ ﻣِﻦْ ﺍَﻧْﻮَﺍﻉِ ﻣَﺤْﺒُﻮﺑَﺎﺕِ ﻛُﻞِّ ﺍَﺣَﺪٍ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
ﻧَﻌَﻢْ ﺣَﺴْﺒِﻰ ﻣِﻦْ ﺑَﻘَﺎﺀِ ﺍﻟﺪُّﻧْﻴَﺎ ﻭَ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺑَﻘَﺎﺀُ ﻣَﺎﻟِﻜِﻬَﺎ ﻭَ ﺻَﺎﻧِﻌِﻬَﺎ ﻭَ ﻓَﺎﻃِﺮِﻫَﺎ
Beşinci Bab
ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ
mertebelerine dair beş nüktedir.
BİRİNCİ NÜKTE:
Bu ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ kelâmı, acz-i beşer marazına ve fakr-ı insan hastalığına mücerrep bir devadır. Zira: O Mûcid ki, Mevcud-i Bâkî'dir; öyle ise mevcudatın bâkî meyveler vermek için bu beka-i dünyeviyenin kabuğunu bırakarak zeval bulmalarından müteessir olmamak gerektir. Çünkü Vacibü'l-Vücud olan Mûcid'in bekasıyla ve varlığıyla o sevimli mahlûkatın vücutları mahv ve ademden kurtulup devam eder.
O Sâni ki, Fâtır-ı Bâkî'dir; öyle ise masnuatın zevalinden mahzun olmamak gerektir. Çünkü medar-ı muhabbet olan bâkî isim ve sıfatların sahibi Sâni-i Zülcelâl'in varlığı ve bekasıyla masnuatın devam-ı vücutları tahakkuk eder.
O Melik ki, Malik-i Bâkî'dir; öyle ise mülkün teceddüdündeki zeval ve firaklardan teessüf etmemek gerektir. Çünkü Bâkî-i Sermedî'ye intisapla hadsiz bir mülke malikiyet gibi, manen istifade edilir.
O Şâhid ki, Âlim-i Bâkî'dir; öyle ise mahbubatın dünyadan kaybolup gitmelerinden tahassür etmemek gerektir. Çünkü o mahbubat, Şâhid-i Ezelî'nin bekası ve varlığıyla daire-i ilminde ve nazarında daimî bir vücut bulur.
O Sahib ki, Fâtır-ı Bâkî'dir; öyle ise güzel şeylerin zevalinden kederlenmemek gerektir. Çünkü onların hüsünlerinin menşei olan bâkî esmanın sahibi Fâtır-ı Mutlak'ın bekası ve varlığıyla eşya-i müstahsene beka bulur.
O Vâris ki, Bâis-i Bâkî'dir; öyle ise ahbabın firakından ahufizar etmemek gerektir. Çünkü her şeyi tekrar diriltecek olan ve bütün onlar kendisine dönen Bâkî-i Zülkemal'in bekası ve varlığıyla, umum ahbap idam-ı ebedîden kurtulup bir saadet-i sermediyeye mazhar olur.
O Cemîl ki, Celîl-i Bâkî'dir; öyle ise güzel şeylerin zevaliyle mahzun olmamak gerektir. Çünkü onlar öyle bir Zat-ı Zülcemal'in esmasının âyineleridir ki, kendilerinin zevalinden sonra da o güzel esmanın bekaları devam eder.
O Ma'bud ki, Mahbub-i Bâkî'dir; öyle ise mecazî mahbupların zevalinden elem çekmemek gerektir. Çünkü Mahbub-i Hakikî'nin bekası ve varlığıyla bütün o dostların vücutları beka bulur.
O Rahmanürrahîm ki, Vedûd ve Raûf-i Bâkî'dir; öyle ise zahirî mün'im ve müşfiklerin zevaline ehemmiyet vermemek, onlar için gam çekmemek ve me'yus olmamak gerektir. Çünkü rahmet ve şefkati her şeyi ihata eden Zat-ı Zülcelâl bâkîdir.
O Cemîl ki, Lâtif ve Atûf-i Bâkî'dir; öyle ise zahirî lütuf ve şefkat sahiplerinin zevalinden muazzep olmamak ve ehemmiyet vermemek gerektir. Çünkü onlara mukabil, hepsi Onun tecelliyatından bir tek tecellinin dahi yerini tutamayan Fâtır-ı Zülcelâl bâkîdir.
Keza, Onun bütün bu evsafıyla ve esmasıyla beraber bekası ve varlığı, dünyadaki her bir ferdin fenâ ve zeval bulan bütün enva-ı mahbubatına bedeldir.
Öyle ise ﺣَﺴْﺒُﻨَﺎ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻭَ ﻧِﻌْﻢَ ﺍﻟْﻮَﻛِﻴﻞُ demeliyiz.
Evet, dünyanın ve içindekilerin devam ve bekası için, onun Malik'inin ve Sâniinin ve Fâtır'ının varlığı ve bekası yeter.
(Şualar sh: 83)
ﺍَﻟﻨُّﻜْﺘَﺔُ ﺍﻟﺜَّﺎﻧِﻴَﺔُ
ﺣَﺴْﺒِﻰ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺒَﻘَﺎﺀِ ﺍَﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻫُﻮَ ﺍِﻟَﻬِﻰَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺧَﺎﻟِﻘِﻰَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﻣُﻮﺟِﺪِﻯَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﻓَﺎﻃِﺮِﻯَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﻣَﺎﻟِﻜِﻰَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺷَﺎﻫِﺪِﻯَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﻣَﻌْﺒُﻮﺩِﻯَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻭَ ﺑَﺎﻋِﺜِﻰَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓَﻠﺎَ ﺑَﺎْﺱَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺣُﺰْﻥَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺄَﺳُّﻒَ ﻭَ ﻟﺎَ ﺗَﺤَﺴُّﺮَ ﻋَﻠَﻰ ﺯَﻭَﺍﻝِ ﻭُﺟُﻮﺩِﻯ ﻟِﺒَﻘَﺎﺀِ ﻣُﻮﺟِﺪِﻯ ﻭَ ﺍِﻳﺠَﺎﺩِﻩِ ﺑِﺎَﺳْﻤَﺎﺋِﻪِ ﻭَ ﻣَﺎ ﻓِﻰ ﺷَﺨْﺼِﻰ ﻣِﻦْ ﺻِﻔَﺔٍ ﺍِﻟﺎَّ ﻭَ ﻫِﻰَ ﻣِﻦْ ﺷُﻌَﺎﻉِ ﺍِﺳْﻢٍ ﻣِﻦْ ﺍَﺳْﻤَﺎﺋِﻪِ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻴَﺔِ ﻓَﺰَﻭَﺍﻝُ ﺗِﻠْﻚَ ﺍﻟﺼِّﻔَﺔِ ﻭَ ﻓَﻨَﺎﺋُﻬَﺎ ﻟَﻴْﺲَ ﺍِﻋْﺪَﺍﻣًﺎ ﻟَﻬَﺎ ِﻟﺎَﻧَّﻬَﺎ ﻣَﻮْﺟُﻮﺩَﺓٌ ﻓِﻰ ﺩَﺍﺋِﺮَﺓِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻭَ ﺑَﺎﻗِﻴَﺔٌ ﻭَ ﻣَﺸْﻬُﻮﺩَﺓٌ ﻟِﺨَﺎﻟِﻘِﻬَﺎ ٭ ﻭَ ﻛَﺬَﺍ ﺣَﺴْﺒِﻰ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﺒَﻘَﺎﺀِ ﻭَ ﻟَﺬَّﺗِﻪِ ﻋِﻠْﻤِﻰ ﻭَ ﺍِﺫْﻋَﺎﻧِﻰ ﻭَ ﺷُﻌُﻮﺭِﻯ ﻭَ ﺍِﻳﻤَﺎﻧِﻰ ﺑِﺎَﻧَّﻪُ ﺍِﻟَﻬِﻰَ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﺍﻟْﻤُﺘَﻤَﺜِّﻞُ ﺷُﻌَﺎﻉُ ﺍِﺳْﻤِﻪِ ﺍﻟْﺒَﺎﻗِﻰ ﻓِﻰ ﻣِﺮْﺍَﺓِ ﻣَﺎ ﻫِﻴَّﺘِﻰ ﻭَ ﻣَﺎ ﺣَﻘِﻴﻘَﺔُ ﻣَﺎ ﻫِﻴَّﺘِﻰ ﺍِﻟﺎَّ ﻇِﻞٌّ ﻟِﺬَﻟِﻚَ ﺍْﻟﺎِﺳْﻢِ ﻓَﺒِﺴِﺮِّ ﺗَﻤَﺜُّﻠِﻪِ ﻓِﻰ ﻣِﺮْﺍَﺓِ ﺣَﻘِﻴﻘَﺘِﻰ ﺻَﺎﺭَﺕْ ﻧَﻔْﺲُ ﺣَﻘِﻴﻘَﺘِﻰ ﻣَﺤْﺒُﻮﺑَﺔً ﻟﺎَ ﻟِﺬَﺍﺗِﻬَﺎ ﺑَﻞْ ﺑِﺴِﺮِّ ﻣَﺎ ﻓِﻴﻬَﺎ ﻭَ ﺑَﻘَﺎﺀُ ﻣَﺎ ﺗَﻤَﺜَّﻞَ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍَﻧْﻮَﺍﻉُ ﺑَﻘَﺎﺀٍ ﻟَﻬَﺎ