Konuya cevap cer


Nurları sıradanlaştırma çabası (6)                                                                                                                


M. Latif SALİHOĞLU - 10.02.2012



Nur'un lisânına müdahale,ulvî mânâyı bozar, kudsî tesiri kırar, 

tekraren oku(n)ma ihtiyaç ve arzusunu tarumar eder



Suâl: Bediüzzaman Hazretleri, henüz hayatta  iken Risâle–i Nur'un lisânını değiştirmeye dair niyet ve teşebbüsler  hakkında neler söylemiş ve ne gibi tavsiyelerde bulunmuş?


Cevap: Bu mesele, müstakil kitap hacminde başlı başına bir araştırma  konusudur. Biz, bu dizi yazı çerçevesinde kısaca değinmeye çalışalım.


Öncelikle, aynı mânâ ve maksadı ihtiva eden suâllerin bizzat Hz. Bediüzzaman'a tevcih edildiğini en başta hatırlatmış olalım.


Hz. Üstad da, maddî ve mânevî cânipten kendisine tevcih edilen suâllere gayet muknî delillerle cevap verip izâhatta bulunmuştur.


Özetle  deniliyor ki: “Bütün bu Risâlelerde, bütün derin hakaik, temsilât  vasıtasıyla en âmi ve ümmî olanlara kadar ders veriliyor." (Barla  Lâhikası, YAN, İst. 2002, s. 16)


Kezâ, şunlar ifade ediliyor:


“Risâle–i  Nur’un mesâili ilimle, fikirle ve kastî bir ihtiyar ile değil,  ekseriyet–i mutlaka ile sünûhat, zuhûrat, ihtarât ile oluyor.”  (Kastamonu Lâhikası, s.163)


“Hem, telif ihtiyarımız dahilinde değil.” (Age, s. 105)


Bunlar  gibi, Nur Külliyatında yer alan daha pekçok ifade ve ibare vardır ki,  Kur'ân'ın feyzinden nebean eden sünûhat, zuhûrat, ilhamât ve ihtarât ile  telif edilen Risâle–i Nur'un fıtrî, ulvî lisânına Bediüzzaman  Hazretlerinin kendisi dahi kalem karıştırmaktan ve ihtiyarı ile müdahale  etmekten şiddetle kaçınmıştır. Aynı şekilde, başkasının kalem  karıştırmasına da katiyen razı olmamıştır.


Bununla beraber, çeşitli  tarihlerde bu hususta bazı gelişmeler yaşanmış ve bunlara karşı da aynı  tarz üzere gereken izahatta bulunmuşlardır.


İşte, bunlardan birkaç misâl...



Büyük Doğu'nun tahrifatlı neşriyatı



Bu meyanda en çarpıcı misâllerden biri, 1952’de şair Necip Fazıl'ın  yönetimindeki Büyük Doğu mecmuasının yapmış olduğu neşriyattır.


Necip  Fazıl, Risâle–i Nur’dan bazı metinleri kendi inisiyatifiyle  değiştirerek (bir cihette, Bediüzzaman'ın lisânını tezyif ile kendi  edebî enaniyetini konuşturarak) mecmuasında neşrediyordu.


Bu gelişme üzerine, Üstad Bediüzzaman talebelerini harekete geçirerek yapılan neşriyatı durdurma cihetine gider.



Zira, tâ başından beri beyan edilmiştir ki:



* Kemâl–i edeb üzere yazılmış olan Risâle–i Nur, edebiyat satmıyor.


* Kemâl–i tevâzu ve terk–i enâniyet dersini veren Risâle–i Nur, hiç bir enâniyetin müdahalesini kabul etmiyor.


*  Mânâyı esas alan Risâle–i Nur, edebin değil, fakat edebiyatın  kànunlarına yer yer muhalefet ediyor. Nur'daki kudsî, ulvî, sırlı,  tılsımlı hakikatler, edebiyatın dar kalıplarına sığmıyor,  sığdırılamıyor. Sığdırmaya çalışanlar, ister istemez mânâyı fedâ ediyor.  Buna ise, hiç kimsenin hakkı yoktur.


İşte, bu ve benzeri gerekçelere  istinaden harekete geçen Ceylan ve Zübeyir gibi Nur'un has şâkirdleri,  yazdıkları nezâket yüklü mektuplarla Necip Fazıl bu teşebbüsünden  vazgeçirmeye çalışmışlardır.



İşte, Kahraman Zübeyir'in mektubundan bazı pasajlar:



“Necip Fazıl Bey,


"Şu  ince noktayı siz gibi tasavvuf ehline arz ederiz ki: Risâle–i Nur,  Bediüzzaman Hazretlerinin irade ve ihtiyarı ile telif edilen bir eser  değildir. Zaman zaman şedit ihtiyaç sıralarında, ihtar–ı Rabbani ve  ilham–ı İlâhî ile yazdırılan Kur’ân–ı Hakîm’in bir mucize–i  mâneviyesidir.


"Bu hüccetli ve aşikâr hakikate nazaran, allâme–i  cihan bir müellif dahi, Risâle–i Nur’un bir cümlesinde bile değişiklik  yapmaya asla cesaret edemez. 


"Sizin 'İdeolocya Örgüsü' ve diğer  yazılarınız da başka muharrirlere benzemiyor. Sizin size has üslûbunuz,  okuyucularınız üzerinde bir tesir bırakıyor. Bununla beraber, 'İdeolocya  Örgüsü' için de bazı kimseler, 'Muğlak, ağır, anlaşılmıyor...' derler.  Bu deyişler üzerine birisi kalksa da, sizin o yazılarınızı—mânâ  bozulmasa dahi—cümlelerde değişiklik ve metin içinde izahata kalkışsa,  harika olan üslûbunuzun hassasiyetini büsbütün kaybetmiş olacaktır. Buna  kat’iyyen müsaade etmezsiniz ya… Faraza ses çıkarmasanız, o yazılardaki  üslûbun ciddiyet ve değeri ile alışkanlık peyda eden bizler hemen  itiraz ederiz. 


"Bir fikr–i beşer yazısındaki değişiklikler üslûbu  tamamen bozuyorsa, ilham–ı İlâhî ile telif edilen eserlere beşer  fikrinin mahsûlü olan sözler karıştığı zaman, o şâheserlerin ne derece  rencide olacağını, iz’an ve idrakinize havale ediyorum.”  (Bkz:   Badıllı, Abdülkadir; Sadeleştirme Asrî Bir Tahriftir, s. 18)


Onlarca sayfayı dolduran izahlar neticesinde, Necip Fazıl, bu teşebbüsünden vazgeçmiştir.


* * *


Bir diğer misâl şudur:


Hz.  Üstad'ın “Nur’un mânevî avukatı” diye taltif edilen büyük âlim Ahmed  Feyzi Efendi, tâ 1949'da Üstad Bediüzzaman’a mektup yazarak Gençlik  Rehberini daha iyi anlaşılsın diye "sadeleştirerek" yayınlamak arzusunda  olduğunu arz eder. Ne var ki, Üstad Bediüzzaman bu işe razı olmadığını  beyan ile şu ifadeyi kullanır: “Ancak, o esere benim imzamı değil, kendi  imzanı atarsın.” (Age, s. 41)


Üçüncü bir misâl, yine talebelerinden  olan Hüsrev Efendinin 1955’te Muhakemat isimli eser üzerinde yapmış  olduğu tasarrufla ilgili hatıradır.


Muhterem Abdülkadir Badıllı, aynı  isimli eserinde neşretmiş olduğu bu hatırayı şu şekilde naklediyor:  "Hüsrev Altınbaşak, Bediüzzaman’ın daha önce kendisine iltifaten  verilmiş tanzim izinlerine binaen 'Muhakemat bu haliyle anlaşılmaz'  diyerek sadeleştirerek mumlu kâğıda basıp Bediüzzaman’a gönderir.  Muhakemat’ın yeni halini gören Bediüzzaman, Hüsrev Efendiye yeni  vazifeler vererek Muhakematın neşrini durdurur. Sonra talebelerini  toplayarak, 'Siz hakem olun. Bakın, şurada ben şu mânâyı kastetmiştim;  fakat o, bakınız başka şekilde anlamış ve yazmış. O halde bu şekilde  Muhakemat olarak neşri caiz midir?' diye sorar.”


Görülüyor ki, Üstad  Bediüzzaman, herkesin derecesine göre imtihana tabi tutulduğu şu fâni  âlemde "Akla kapı açar; fakat ihtiyar ve iradeyi elden almaz" düstûruyla  hareket ederek, hakikati izah ediyor.



http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=5271





Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst