Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olumuyuz?

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

Malûm olsun ki, bizi ziyaret eden, ya hayat-ı dünyeviye cihetinde gelir; o kapı kapalıdır. Veya hayat-ı uhreviye cihetinde gelir. O cihette iki kapı var:

Ya şahsımı mübarek ve makam sahibi zannedip gelir. O kapı dahi kapalıdır. Çünkü ben kendimi beğenmiyorum; beni beğenenleri de beğenmiyorum. Cenâb-ı Hakka çok şükür, beni kendime beğendirmemiş.

İkinci cihet, sırf Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı olduğum cihetledir. Bu kapıdan girenleri ale'r-re'si ve'l-ayn kabul ediyorum. Onlar da üç tarzda olur:

Ya dost olur,
ya kardeş olur,
ya talebe olur.

Dostun hassası ve şartı budur ki: Katiyen Sözlere ve envâr-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî taraftar olsun; ve haksızlığa ve bid'alara ve dalâlete kalben taraftar olmasın; kendine de istifadeye çalışsın.

Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözlerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.

Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.

İşte bu üç tabaka, benim üç şahsiyetimle alâkadardır: Dost, benim şahsî ve zâtî şahsiyetimle münasebettar olur. Kardeş, abdiyetim ve ubudiyet noktasındaki şahsiyetimle alâkadar olur. Talebe ise, Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı cihetinde ve hocalık vazifesindeki şahsiyetimle münasebettardır. Şu görüşmenin de üç meyvesi var:

Birincisi: Dellâllık itibarıyla mücevherât-ı Kur'âniyeyi benden veya Sözlerden ders almak; velev bir ders de olsa.

İkincisi: İbadet itibarıyla uhrevî kazancıma hissedar olur.

Üçüncüsü: Beraber dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olup rapt-ı kalb ederek, Kur'ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip tevfik ve hidayet istemek. Eğer talebe ise, her sabah mütemadiyen ismiyle, Bazen hayaliyle dahi yanımda hazır olur, hissedar olur. Eğer kardeş ise, birkaç defa hususî ismiyle ve suretiyle dua ve kazancımda hazır olup hissedar olur. Sonra umum ihvanlar içinde dahil olup, rahmet-i İlâhiyeye teslim ediyorum ki, dua vaktinde "ihvetî ve ihvânî" dediğim vakit onlar içinde bulunur. Ben bilmezsem, rahmet-i İlâhiye onları biliyor ve görüyor. Eğer dost ise ve ferâizi kılar ve kebâiri terk ederse, umumiyet-i ihvan itibarıyla duamda dahildir. Bu üç tabaka dahi beni mânevî dua ve kazançlarında dahil etmek şarttır.

26. Mektub 10. Mesele
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

Risaleleri yazmayan Risale-i Nur talebesi olabilir mi?

Her meslek ve meşrebin kendisine ait bazı kaideleri vardır. Risale-i Nur’a talebelik söz konusu olduğunda, söz Bediüzzaman Hazretlerine aittir. Kimlerin talebe olduğunu tayin edecek makamda olan bizler değiliz.

Üstad hazretleri, Risale-i Nur Talebesi olmanın şartlarını telif ettiği risalelerinin çeşitli yerlerinde belirtmiştir. Bu şartlar herkesin anlayabileceği netlikte açıktır. Böyle konularda Risale-i Nur kaynak olarak alınırsa kalbler tatmin olur, fikirler istikamete kavuşur, hissiyat sükunet bulur. Talebe olmanın şartları hususunda aşağıda yaptığımız alıntılar her halde yeterli bir kanaat verecek seviyededir:

1- “Âhiret Kardeşlerime Mühim Bir İhtar Risale-i Nur'a intisab eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak veya yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, Risale-i Nur talebesi ünvanını alır. Ve o ünvan altında, her yirmidört saatte benim lisanımla belki yüz defa, bazan daha ziyade hayırlı dualarımda ve manevî kazançlarımda hissedar olmakla beraber; benim gibi dua eden kıymetdar binler kardeşlerin ve Risale-i Nur talebelerinin dualarına ve kazançlarına dahi hissedar olur. Hem dört vecihle dört nevi ibadet-i makbule hükmünde bulunan kitabetinde hem imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtarmasına çalışmak, hem hadîsin hükmüyle, bir saat tefekkür bazan bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-i imanîyi elde etmek ve ettirmek, hem hüsn-i hattı olmayan ve vaziyeti çok ağır bulunan üstadına yardım etmekle hasenatına iştirak etmek gibi çok faideleri elde edebilir.” (Kastamonu Lahikası)

2- “Bundan yirmi gün evvel, eyyam-ı mübarekeden sonra hatırıma geldi ki, vazifedarane kalemi her gün istimal etmeyenler (risale yazmayanlar), Risale-i Nur talebeleri ünvan-ı icmalîsinde (ismi altında) her yirmidört saatte yüz defa hissedar olmak yeter diye, hususî isimlerle has şakirdler dairesi içinde bir kısmın isimleri muvakkaten tayyedildi (çıkarıldı).” (Kastamonu Lahikası)

3- “Risale-i Nur zındıkaya karşı hakaik-i imaniyeyi muhafazaya çalışması gibi, bid'ata (yeni hurufa) karşı da huruf ve hatt-ı Kur'ân'ı (Kur’an harflerini ve yazısını) muhafaza etmek bir vazifesi iken; has talebelerden birisi bilfiil huruf ve hatt-ı Kur'âniyeyi ders verdiği halde, sırrı bilinmez bir hevesle, huruf ve hatt-ı Kur'âniyeye ilm-i din perdesinde tesirli bir surette darbe vuran bazı hocaların darbede istimal ettikleri eserleri almışlar.” (Kastamonu Lahikası)

4- “Dostun hassası ve şartı budur ki: Kat'iyen, Sözler'e ve envâr-ı Kur'âniyeye dair olan hizmetimize ciddî tarafdar olsun; ve haksızlığa ve bid'alara ve dalalete kalben tarafdar olmasın, kendine de istifadeye çalışsın. Kardeşin hassası ve şartı şudur ki: Hakikî olarak Sözler'in neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını eda etmek, yedi kebairi işlememektir. Talebeliğin hâssası ve şartı şudur ki: Sözler'i kendi malı ve te'lifi gibi hissedip sahib çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini, onun neşir ve hizmeti bilsin.” (Mektubat)

5- “Bid'a ile amel eden, kalben tarafdar olmamak şartıyla dost olabilir.” (Kastamonu Lahikası)

6- “(‘Alimlerin mürekkebleri şehidlerin kanıyla tartılır.’ ‘Ümmetimin fesadı zamanında kim benim sünnetime yapışırsa yüz şehidin sevabını kazanabilir.’) Bu iki hadîs-i şeriften alınan bir ilhamla, Risale-i Nur'u yazmanın dünyevî ve uhrevî pek çok faidelerinden, Risale-i Nur'da beyan edilen ve şakirdlerinin tecrübeleriyle tasdik edilen yalnız birkaç tanesini beyan ediyoruz:

Beş türlü ibadet
- En mühim bir mücahede olan ehl-i dalalete karşı manen mücahede etmektir.
- Üstadına neşr-i hakikat cihetinde yardım suretiyle hizmet etmektir.
- Müslümanlara iman cihetinde hizmet etmektir.
- Kalemle ilmi tahsil etmektir.
- Bazan bir saati bir sene ibadet hükmüne geçen, tefekkürî olan bir ibadeti yapmaktır.

Beş türlü de dünyevî faidesi var
- Rızıkta bereket.
- Kalbde rahat ve sürur.
- Maişette sühulet.
- İşlerinde muvaffakıyet.
- Talebelik faziletini almakla, bütün Risale-i Nur talebelerinin has dualarına hissedar olmaktır.

Kalemle Nurlara hizmet ve sadakatla talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır
- Âyât-ı Kur'âniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir.
- Bütün şakirdlerin manevî kazançlarına, Nur dairesindeki şirket-i maneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.” (Emirdağ Lahikası)

7- "Risale-i Nur'un küçük ve masum şakirdlerinin elli-altmış talebesinin ve kırk-elli ümmi mübarek ihtiyarların ve kıymetdar üstadlarının yazdıkları tevafuklu ve şirin nüshaları bize göndermişler. O parçaları yedi cild içinde cem'ettik. Bu mübarek ümmi ihtiyarların kırk sene sonra Risale-i Nur hatırı için her işe tercihan yazıya başlamaları…” (Kastamonu Lahikası)

Bütün bunlarla beraber hasta iki gencin Kalemsiz Olduğunu ve bunlara talebem dediğini Risale-i Nurda görmekteyiz:
8- “Hem Muhacir Hâfız Ahmed'i, hem bana, hem Nurlara alâka ve sadakat noktasında Nurların birinci talebesi ve fedakâr bir naşiri kalben hissetmiştim. Halbuki kalemle hizmete muvaffak olamadı. Çok defa o gaybî hissimi tahattur ederdim. Sonra birden hem oğlu Kâzım, hem damadı Bahri, hem diğer damadı berber Mehmed ondan his ve ümid ettiğim metinane hizmeti fevkalâde bir alâka ve sadakatla tam tamına yerine getirmeye, çalışmaya başladılar.” (Emirdağ Lahikası)

9- “Bilhassa saatçi Lütfü Efendi'ye pek çok selâm ve dua ederim. Cenab-ı Hak ona, o bana yazdığı Pencere Risalesi'nin hurufu adedince ruhuna rahmet, kalbine nur, aklına hakikat, malına bereket ihsan eylesin. Âmîn, âmîn, âmîn. Maksadım, ona o risaleyi yazdırmak, onu has talebeler dairesine idhal etmekti. Yoksa ona o zahmeti vermezdim.” (Barla Lahikası)

10- “ Arkadaşlarımızdan -Allah rahmet etsin- iki genç vardı. Biri İlama'lı Sabri, diğeri İslâmköy'lü Vezirzade Mustafa. Bu iki zât, talebelerim içinde kalemsiz oldukları halde, samimiyette ve iman hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim. Vefatlarından sonra anladım ki; her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalık vardı. O hastalık irşadıyla, sair gafil ve feraizi terkeden gençlere bedel, en mühim bir takva ve en kıymetdar bir hizmette ve âhirete nâfi' bir vaziyette bulundular. İnşâallah iki senelik hastalık zahmeti, milyonlar sene hayat-ı ebediyenin saadetine medar oldu.” (25. Lem’a)

Bütün bu ifadelerde üç ana nokta dikkat çekiyor:
- Hizmette Sadakat
- Risaleleri Kur’an harfleriyle yazmak
- Neşr etmek.
Talebe olmak için elden geldiği kadar bu üç vazifeye çalışmak gerektiği anlaşılmaktadır.


risaleonline
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

amin ecmain inşaAllah
Rabbim cc hizmet bilincini hakkıyla hayatımıza geçirebilmeyi hakiki Risale-i Nur Talebesi olabilmeyi nasip etsin amin
 

Nur_Yazar

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

Allah razi olsun..abi...
Siz yazı yazıyor musunuz abi?
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

maalesef kardeş
ama öğrenmeyi çok istiyorum
inşaAllah Rabbim cc nasip eder
 

Nur_Yazar

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

Ya Abi birde benim anlamadığım şu risalelerle cokça aşina olmus abiler var...ama nedense yazı meselesini bir türlü çözemiyorlar...niçin???
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

ben yazamadığım için bişey diyemem kardeş
ama kolay olmadığı muhakkak
hem yazı hem neşir sadakat isteyen azim isteyen sebat isteyen ehemmiyetli vazifeler
zaten bu sebeple mükafatları büyük elhamdülillah
 

Nur_Yazar

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

Evet abi..inşallah sizde başlarsıınız...birde nerede oturuyordunuz abi...
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

hayırdır kardeş
derslere katılmak istiyor ve o nedenle yardım istiyorsanız amenna
elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım
 

Nur_Yazar

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

yok abi Allah raz olsun... elhamdülillah ben gidiyorum...eğer vaktiniz olursa bende sizi risale yazmak amacıyla yönlendirebilirim
 

akna

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

niyetinden ötürü sağolasın kardeş Allah cc razı olsun
 

giryan

New member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

risale-i nur külliyatının elle yazılması gibi bi gerekliliğin yanlış oldugunu düşünüyorum.zaten matbaa yok mu?basılan kitaplar el yazması mı,..illa ki arapça yazmak istiyorsan kur'an-ı kerimi yaz.hat ögren çeşit çeşit yaz.eskiden yani risaleleri bediüzzaman hz.leri yazarken yasaktı vesairedir ancak elle yazma imkanı vardı, günümüzde bu mantık işi deil.dinimizde böyle birşey yok.
 

Turab3

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

risale-i nur külliyatının elle yazılması gibi bi gerekliliğin yanlış oldugunu düşünüyorum.zaten matbaa yok mu?basılan kitaplar el yazması mı,..illa ki arapça yazmak istiyorsan kur'an-ı kerimi yaz.hat ögren çeşit çeşit yaz.eskiden yani risaleleri bediüzzaman hz.leri yazarken yasaktı vesairedir ancak elle yazma imkanı vardı, günümüzde bu mantık işi deil.dinimizde böyle birşey yok.

Dinimizde yerinin nasıl var olup olmamasından ziyade ben şahsi fikrimi söylemek isterim.Şöyle ki; evet matbaa ve benzeri birsürü teknolojiye dair imkanlar var, haklısınız lakin; burada yazmaktan kasıt bir edebi bir akıştan ziyade tamamiyle sahip çıkmak..Buna şöyle de diyebiliriz;

Ben şahsi olarak;yazmanın büyük bir kazanç olduğu kanatindeyim.Nasıl mı?

1-Yazan kişi yazdığı hattın sanatından daha çok içeriğini, anlamını vs. tüm ilmi bilgisini her harfi dahisini kolayca hafızasına mıh gibi yapıştırır.Bu kişide de kalmaz ki okuyan kişinin de sevabına ortak olur.Ki şöyle düşünüyorum;el emeği olan herşey herzaman daha kıymetlidir.

Bakınız birkaç metrekarelik milas halılarına ya da denizli,antep vs. dokumalarına...Bugün hazır diye nitelenen fabrikasyon ürünlerde bile aralarında uçurum denecek kadar maddi ve emek olarak fark vardır.Demek ki emek bi yerde çok önemli ve değerli...Kaldı ki,bu basit bir örnek diyorum bana göre tabi...Arapçayı kaç kişi bugün gerçek anlamda biliyor diye sorsak çok az rakamlar çıkar karşımıza...Keşke arapçayı yazarak öğretselerdi bize okullarda ne güzel olurdu.Hem okuduğumuz anlar hem da sahip çıkmış olurduk.Şimdi ise evet o matbaaların kitaplarından alıp okur olduk ve anlamaları için de ayrıca okur oluyoruz.Bunun için yazmayı bilmek isterdim.

2-Bazı şeyler bana göre hep zorla itelenerek aşındırılarak telef edilmeye çalışılıyor...Misalen;edebiyat da çok değerli bi yeri olan mektup artık günümüzde değerini kaybetmiş ve yerini e-mail,msn vs vs almıştır.Oysa mektup yazmakta bir incelik bir akış vardı..Bu ve buna benzeri şeyleri de hep bazı seçimlerle tercih ederek yerini daha kolaya bıraktık.Bu da bir seçim tabi...

Kısaca; yazmanın çok güzel birşey olduğunu düşünüyorum ve bu Arapça,Osmanlıca...Hat olan bir yazımdır ki bana göre mükemmel birşey ve en kısa zamanda da bir kursa giderek ben de Osmanlıcayı öğrenmeye çalışacağım.:)

Selam ve Dua ile..
 

faris

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

risale-i nur külliyatının elle yazılması gibi bi gerekliliğin yanlış oldugunu düşünüyorum.zaten matbaa yok mu?basılan kitaplar el yazması mı,..illa ki arapça yazmak istiyorsan kur'an-ı kerimi yaz.hat ögren çeşit çeşit yaz.eskiden yani risaleleri bediüzzaman hz.leri yazarken yasaktı vesairedir ancak elle yazma imkanı vardı, günümüzde bu mantık işi deil.dinimizde böyle birşey yok.

Kardeş;

İslam dinimizin kaynağı kuran, sünnet, icma ve kıyastır. Bu haseble Ustadımız Bediüzzaman Said Nursi, nur risalelerinde yazmanın faideli ve ibadet olduğunu matbaa olmasına rağmen neden yazmanın gerekli olduğunu bize bildirmekte. Bu ciheti Turab kardeşin eklediği videoda daha iyi öğrenebiliyoruz . Diğer bir cihet ise mesele arapça yazı yazmak yada hat sanatını icra etmek değil. Mesele Risale-i Nurlara hizmet ve ibadet etmektir. Her insanın bir tarzı üslubu meşrebi vardır, kimisi okuyarak anlar kimisi yazarak kimisi dinleyerek vs.

Hem kimi araçlar benzin ile kimi araçlar mazot ile kimileride farklı yakıtlar ile çalışmakta. Hiç denilebilir mi benzin ile çalışan araca, su ile çalışmak dururken benzin ile çalışma hem israf etmiş olursun hemde pahalı yakıt kullanırsın diye...

Burada asıl değinmek istediğim mesele ise ;

İslam iman ile başlar ve iman ile devam eder, yani iman olmaz ise o din ruhsuz bir beden den başka ne olabilir. Madem muhteviyatı iman ve madem inanç temeli üzerine kurulan bir bina ve maddesi inançtan oluşuyor, öyle ise bu sistemi çözümlemek için inanç olmazsa olmazıdır. Eğer anlamayı aklımıza bırakır isek hata edebiliriz. Dinimiz islamda akıl ile anlaşılabilecek meseleler, hususlar olduğu gibi aklın aciz kaldığı imanın açıklayabileceği kalbimizin hissedebileceği durumlar vardır. Onun içindir ki anlıyamadığımız bazı meseleleri anlayanların dürbünü ile bakmamız gerekir.

Risale-i Nurları yazma meselesi bazı kısımlar ve çevreler tarafından çomak sokulan hususlardan biri, bizler nur talebesiyiz, nurun yolcusuyuz bu yolda bizim bir rehberimiz, rehberlerimiz var onlara danışmalı öyle hareket etmeliyiz. Ustadımızın içtihadı risale-i nurda mevcut, talebelerinin bu husustaki açıklamaları ortada onlara bakmalı onlar ne diyor ?
 

giryan

New member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

yazdıklarınız güzel şeyler size hak veriyor ve anlıyorum.ihlaslı niyetlerle yazıyorsunuz bu yazıları(risaleleri). ama benim anlayamadığım verilen ÖNEM. elbette bediüzzaman hz. büyük bir müçtehit,eserleri de Allah yolunda ..ama bizler Rabbimizin kelamına,o mukaddes kelimelere,cümlelere bu denli sahip çıkıp yazmıyorsak, ve ya hadis-i şerifleri yazmıyorsak sadece okuyup uyguluyorsak(ne mutlu)pek iyi anlamamış mı olacagız naklederken zorluk mu çekeceğiz.bediiüzzman hz. bu kitapları yazarken kendisine yardımcılar lazımdı,çoğaltılması için. çünkü memleketin hali pek vahimdi.imansız bir nesil ortaya çıkmıştı ve göreviydi said nursi hz.lerinin.iman hakikatlerini açıkladı birer birer,büyük bir evliyaydı,onun namaz kıl,içki içme demesi karşısındaki canavarı yola getiriyordu....
evet nur şakirdi kardeşim;konu derinn.. irdelemek lazım bazı şeyleri.ifrat ve tefridden uzak durmak lazım.neden Allah-u tealanın ayetlerini yazmaya bu kadar önem verilmiyo haşa daha mı önemli,ki bi nevi tefsirdir.okumak anlamak anlatmak lakin yazmak...herşeyin bi zamanı ve zemini vardır,asırlar geçtikçe bazı şeyler değişikliğe ugrar yani şartlar değişir. Bediüzzaman hz.lerinin bi sözü var "zaman tarikat zamanı deil, hakikat zamanı"diye.bediüzzaamn tarikate karşı oldugundan değil,memleketin durumundan dolayı söylemiştir bunu...
hülasa kardeşim ;o zamandan günümüze şartlar değişmiş...var sen kıyas et
 

Eddaî2

Well-known member
Cevap: Risale-i Nur'u yazmasak ta risale-i nur talebesi ünvanına mazhar olu

irdelemek lazım bazı şeyleri.ifrat ve tefridden uzak durmak lazım.neden Allah-u tealanın ayetlerini yazmaya bu kadar önem verilmiyo haşa daha mı önemli,ki bi nevi tefsirdir.okumak anlamak anlatmak lakin yazmak...


Kardeş şimdi burda Kur'an-ı Kerim'le kıyasa girmek doğru olmaz. Risale-i Nurları yazan hiç bir kimse yoktur ki Kur'an-ı Kerimi ondan üstün tutsun, haşa ve kella. Ameller niyetlere göredir. Yazı yazan kardeşlerimizin gayesi, hizmeti yine Kur'an hesabınadır. Yazının içinde tefekkür ibadeti vardır ve Risale-i Nurlar Kur'an'ı tefekkür ettiren eserlerdir. Dolayısıyla sorunuz neden "Kur'an yazmıyorsun da, Kur'an'ı tefekkür ediyorsun" gibi bir anlam taşıyor. Üstad'ın döneminde tevafuklu Kur'an-ı Kerim'in ortaya çıkarılmasında kendisi ve talebeleri azami gayret göstermişlerdir. Cevşenü'l Kebir için de öyle. Zaten Üstad "Dava değil, dava içinde bürhandır" der Risale-i Nurlar için. Bu pencereden bakınca ortaya çıkan sonuç, Risale-i Nurlar'ın yazılmasındaki asıl maksad Kur'ana hizmettir. Diğer hususları kardeşlerimiz izah etmişler. Allah razı olsun.

Sürç-ü lisan etmişsek affola. Selam ve dua ile.
 
Üst