Risâle-i Nur’un İman Üzerinde Yoğunlaşması Niçin Önemlidir ?

Huseyni

Müdavim
Şeytanî bir desise: Anarşi fikirli, mutlak küfre düşmüş bir kısım münafıklar, Risâle-i Nur’un iman üzerinde yoğunlaşmasını önemsizleştirmek ve imana olan ihtiyacı azaltmak için diyorlar ki: “Her millet, herkes Allah’ı bilir. Onu daha yeni ders almaya ihtiyaç yok.”


Halbuki Allah’ı bilmek, yalnız “Allah vardır” demekle olmaz. Onu bilmek; bütün kâinatı kapsayan rububiyetine, yani terbiye ediciliğine, zerrelerden yıldızlara kadar küçük büyük her şeyin Onun kudret ve iradesiyle olduğuna kesin iman etmek, mülkünde hiçbir ortağının olmadığa kesin olarak kalben iman etmekle olur.


Yoksa “Bir Allah vardır” deyip bütün mülkünü sebeplere ve tabiata isnat etmek,
tabiatı ve sebepleri yaratıcı kabul etmek,
isim ve sıfatlarını bilmemek,
gönderdiği elçilerini tanımamak,
emir ve yasaklarını dinlememek,
yani ibadeti terk edip haramları, büyük günahları serbestçe işlemek,
imandan hissesi olmadığına delildir. Böyleleri, mutlak küfrün manevi Cehenneminin dünyadaki azabından kendini bir derece teselli etmek için bu sözleri söylerler.


"Evet, inkâr etmemek başkadır, iman etmek bütün bütün başkadır. Allah’a hakkıyla iman etmek, Kur’ân’ın ders verdiği gibi Onu isim ve sıfatlarıyla tanımak, Onu sevmek, elçileriyle gönderdiği emirlerini dinlemek, emre muhalefet ettiği zaman kalben tövbe ve istiğfarda bulunmak ile olur." *


* Emirdağ Lâhikası, s. 176.


İBRAHİM ERSOYLU
Ramazan/Yeniasya
08.09.2009
 
Üst