RİSÂLET-İ MUHAMMEDİYE (asm)’IN UMÛMİYETİ(Rumûzü`l Kur`ân-1)

  • Konbuyu başlatan Tevhid_Nur
  • Başlangıç tarihi
T

Tevhid_Nur

Misafir
İHTÂR : Bu âyet-i kerîmelerin tefsîri husûsunda başta İşârâtü’l-İ’câz olmak üzere Bedîüzzamân Said Nursî Hazretlerinin Risâle-i Nûr adlı eserlerinden, Tefsîr-i Kebîr, Tefsîr-i Ebû Suud, Rûhü’l-Meânî, el-Mîzân, Kurtubî, Taberî, Bahru’l-Muhît, Merağî, Safvetü’t-Tefâsir, Tefsîru’l-Münîr, Beydavî, Hâzin, Nesefî, el-Keşşâf, ed-Dürru’l-Mensûr, Beğâvî, Sâvî, İbn-i Abbâs, İbn-i Kesîr, Mazharî, Teysîru’l-Kelâm, Tefsîr-i İbn-i Ebî Hâtim, Fethu’l-Kadîr, Zâdu’l-Mesîr, Menâr, Rûhü’l-Beyân, Sirâcu’l-Münîr, el-Keşf ve’l-Beyân, Fî Zilâli’l-Kur’ân, Hulâsâtü’l-Beyân, Hak Dîni Kur’ân Dili, Ömer Nasûhî Bilmen Tefsîri gibi daha bir çok tefsîrlerden ve Şerhu’l-Makásıd, Nesefî Akídesi ve Şerhi gibi akíde kitâblarından istifâde ettik ve bu istifâdemizi sizlerle paylaşmayı irâde ettik.

بِسْـــمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحيِمِ
اَلْحَمْدُ ِللهِ رَبِّ اْلعَالَمينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلىَ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلىَ الِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعيِنَ
RİSÂLET-İ MUHAMMEDİYE (asm)’IN UMÛMİYETİ
ALLAH katında Risâlet, esâs i'tibâriyle birdir. Cenâb-ı Hak, bir olduğu için her şeyde bir nev'i birliği irâde etmiştir. Bu sırr-ı tevhîde binâen Cenâb-ı Hak, Nebîyy-i Ekrem (asm)’ı bütün kâinâtın vekîl-i umûmîsi ve her husûsta muhâtab-ı hassı olacak bir kàbiliyette halkederek kendisine rasûl ve nebî seçmiştir. Bu Risâlet makàmını Rasûl-i Ekrem (asm)’a asâleten vermiştir. Diğer peygamberler ise, bu peygamberlik vazîfesine ma’nen vekâlet etmişler ve Zât-ı Risâletin asıl vazîfesine avene ve yardımcı olmuşlardır.

Nasıl ki, bir şehirde bir vâlî bulunur. Memleketin sultanı, o şehir ahâlîsi nâmına o vâlîyi muhâtab alarak bütün muhâverâtını onunla yapar. Bu vâlînin bir veyâ birden fazla yardımcıları bulunur. Vâlî bulunmadığı zaman, vâlî yardımcıları o makàma vekâlet edip belli ve kısa bir süre için o asıl makàmı ihrâz ederler. O yardımcılar müstakil olmayıp, belki vâlî adına iş yapar ve imzâ atarlar.

Aynen bu misâl gibi şu kâinât, bir memleket hükmündedir. O memleketin Pâdişâh-ı Zü’l-Celâl’i, bir tek Zât’ı yâni Muhammed-i Arabî (asm)’ı mübelliğ-i evâmîr-i İlâhî olarak, peygamberlik vazîfe-i âliyesiyle tavzîf etmiştir. Diğer peygamberler ise, O’nun aveneleri yâni yardımcılarıdırlar, Risâlet makàmının vekilleridirler ve asıl makàm sâhibi olan Hazret-i Muhammed (asm)’a tâbi’dirler.

Bu Peygamberler, zaman i’tibâriyle Rasûl-i Ekrem (asm)’dan önce geldikleri için, ona vekâleten risâlet vazîfelerini yapmışlardır. Zîrâ risâlet esâs i’tibâriyle birdir. O da Rasûl-i Ekrem (asm)’ın risâletidir. Diğer Peygamberlerin risâleti ise tebeîdir. Hattâ ehâdîs-i Nebeviyede şöyle buyurulmuştur:

كنت نبيا و ادم بين الماء والطين
“Ben nebî iken, Âdem (as) su ile çamur arasında idi.”1
Ebû Hureyre (ra)’dan rivâyet edildiğine göre; ashâbtan bir kısmı, Hz. Peygamber (asm)’a şöyle sordular: Ey ALLAH’ın Rasûlü! Risâlet vazîfesi sana ne zaman vâcib oldu? Rasûl-i Ekrem (asm) Efendimiz buyurdu ki:
“Âdem (as), rûh ile ceset arasında iken.”2
انا سيد ولد ادم يوم القيامة ولا فخر
“Ben, kıyâmet gününde Âdem oğlunun efendisiyim. Bunda fahr yoktur veyâ bundan daha büyük fahr yoktur.”3

Mevzûumuzla alâkalı olarak Üstâd Bedîüzzaman Said Nursî (ra), şöyle buyuruyor:

“Nasıl ki Nûr-i Muhammedî (Aleyhissalâtü vesselâm) ve hakìkàt-ı Ahmediye, dîvân-ı nübüvvetin hem fâtihâsı, hem hâtimesidir. Bütün enbiyâ onun asl-ı Nûrundan istifâza ve hakìkàt-ı dininin neşrinde onun muînleri ve vekilleri hükmünde oldukları ve Nûr-i Ahmedî (asm) cebhe-i Âdem'den, tâ zât-ı mübârekine müteselsilen tezâhür edip neşr-i Nûr ederek, intikàl ede ede tâ zuhûr-i etemle kendinde cilveger olmuştur.

Hem mâhiyet-i kudsiyyet-i Ahmediye, Risâle-i Mi'rac’da isbât edildiği gibi, şu şecere-i kâinâtın hem çekirdek-i aslîsi, hem en âhir ve en mükemmel meyvesi olduğu gibi, öyle de Hakìkàt-ı Kur'âniye zamân-ı Âdem'den şimdiye kadar, Hakìkàt-ı Muhammediye (asv) ile berâber, müteselsilen enbiyâların suhuf ve kütüblerinde nûrlarını neşr ederek, gele gele tâ nüsha-i kübrâsı ve mazhar-ı etemmi olan, Furkàn-ı Azîmüşşan sûretinde cilveger olmuştur.”4

Cenâb-ı Hak, her bir asra bir veyâ birkaç peygamber göndermiştir. Onların her biri, kendi asırlarında vazîfedâr oldukları halde, Rasûl-i Ekrem Aleyhisselatü vesselam bütün asırlara hitab eden ve bütün kendinden önceki zamanlara ma’nen, kendisinden sonraki zamanlara ise maddeten gönderilmiş umûmî ve cihânşümûl bir peygamberdir. O, ma’nen bütün peygamberlerin de peygamberidir. Onun için Rasûl-i Ekrem (asv) “Seyyidü’l-Mürselîn”dir. Hem sâdece bizim peygamberimiz değil, belki bütün ins, cin ve meleğin de peygamberidir. Daha kendisi bu dünya sarayına cismen teşrîf etmeden evvel, ALLAHu Teâlâ, bütün peygamberlerden “Ben bir peygamber göndereceğim. Siz de ona îmân edeceksiniz” diye söz almış, Onlar da bu ahdi kabûl etmişlerdir. Cenâb-ı Hak, peygamberlerden aldığı bu ahdi şöyle beyân buyurmaktadır:
وَاِذْ اَخَذَ الله ُميثَاقَ النَّبِيّنَ لَمَا اتَيـتُكُمْ مِنْ كِتَابٍ وَحِكْمَةٍ ثُمَّ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مُصَدِّقٌ لِمَا مَعَكُمْ لَتُؤْمِنُنَّ بِه وَلَتَنْصُرُنَّهُ قَالَ ءَاَقْرَرْتُمْ وَاَخَذْتُمْ عَلى ذلِكُمْ اِصْرى قَالُوا اَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَاَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدينَ

“Hatırla o vakti ki, ALLAH peygamberlerden, evsâf-ı Muhammediyeyi (asm) ve fazîletini birbirlerine beyân etmeleri üzere mîsâk aldı ve dedi ki: Ben size kitâb ve helâl ile harâmı açıklayıcı hikmet verdim. Sonra siz de ümmetlerinizden şöyle mîsâk alın ki: Berâberinizde bulunan kitâbları tasdîk edici bir Rasûl (Muhammed ‘asm’) size geldiğinde ona îmân eder ve kılıçlarınızla Muhammed (asm)’ın düşmanlarına karşı O’na yardım edeceksiniz. Sonra ALLAH peygamberlerine: ‘Bunu ikrâr ettiniz mi ve bunun üzerine benim ahdimi kabûl ettiniz mi?’ Buyurdu. Onlar da ikrâr ettik dediler. ALLAH-u Teâlâ şâhid olun ben de sizinle berâber şâhidlerdenim buyurdu.
(Yâni Cenâb-ı Hak, peygamberleri bu ikrâr üzere birbirlerine şâhid tuttu ve ALLAH da bu ikrâra şâhid oldu. Sonra her bir nebî ümmetine bu ikrârı beyân etti ve her bir nebî ümmetinin ferdlerini birbirlerine şâhid tuttu. Her nebî, kendisi de onların şehâdetlerine şâhid oldu.)”[5]
Rumûzü`l Kur`ân-1/Rahle Yayınları İsimli Eserden Alıntıdır
 


Bu alana bir cevap yazın...
Üst