yozgati
Well-known member
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Meslek-i Kur’anîde tam gitmeyen, hususan aklı, nakle tercih eden Mu’tezile imamları, ve yalnız aklına itimad eden İşrakiyyun feylesofları ve onların silâhıyla onları mağlub etmeğe kendilerini mecbur zanneden ehl-i hakikat ve ehl-i sünnet velcemaat allamelerinin dersini anlamak için çok sene ders almak lâzım geliyordu.
Feyz-i Kur’an ile, Risale-i Nur bir senede o on senelik vazife-i imaniyeyi görüyor. Eski zamanda İlm-i Kelâm’da büyük âlimler ve dindar feylesoflar marifetullah için esbab silsilesinin devir ve teselsülünün muhaliyetini göstermekle marifetullah ve Vâcib-ül Vücud’un vahdaniyetini isbat ederlerdi.
Kur’an-ı Hakîm’in hakikatı ve mu’cizane mesleği, her şeyde marifetullaha bir pencere açar. O ülema ve feylesofların mecmu’-u âlemde gösterdikleri hüccet-i ehadiyet ve bürhan-ı vahdaniyeti her bir şeyde hattâ her bir zerrede gösterir.
وَ فِى كُلِّ شَئٍْ لَهُ آيَةٌ تَدُلُّ عَلَى اَنَّهُ وَاحِدٌ hakikatı bunun mücmel bir ifadesidir.
Yani zerrelerden yıldızlara kadar her şeyde bir pencere-i tevhid var. Doğrudan doğruya Zât-ı Vâcibül Vücud’u sıfâtı ile bildiren âyetler, yani delalet ve işaretler var.
İşte Kur’an-ı Hakîm’in bu mu’cizane hakikatının, şimdi ehl-i imana karşı küfrü mutlakın dehşetli hücum ettiği bu zamanda bir cilvesi olan Risalein Nur, yarım asırdan beri küfrü mutlakı kırıyor ve en muannidlerini susturuyor. Risale-i Nur’da Kur’anın feyzinden gelen ikiüç hassa sebebi ile o, hiçbir zarar ve zahmet vermiyor. Ve tahsili için çok zaman istemiyor.
Birinci Hassa: Ülema-i İlm-i Kelâm’ın ve feylesofların eskiden beri münazara âdeti olarak, muarızın şübhelerini ve itirazlarını söyledikten sonra cevab vermek âdetleri Risale-i Nur’da biriki risalecikten başka yoktur. Belki hakikatı öyle parlak ve kat’î surette beyan ediyor ki, o şübhe her nefsin hatırına gelmiyor. Ve şeytan dahi hatıra getiremiyor.
Hem hiçbir bulantı vermeden en derin mesail-i hakikatı en âmi bir adama dahi ders veriyor. Mi’rac ve haşr-i cismanî ve kader ve cüz’-i ihtiyarî gibi mes’eleler.
Halbuki eski ülemanın eserlerindeki derin mes’eleleri âmi ve tecrübesiz gençlere bulantı vermemek için ders verilmesi men’ ve yasak ediliyordu. Fakat Risale-i Nur, en derin mesaili en âmiye, belki bir çocuğa zararsız olarak bildiriyor.
İkinci Hassa: Nasıl bir memlekete lâzım olan su, dağlara açılan küngânlar ve kanallarla getirilirken, şimdi nereye vurulsa su çıkaran bir âlet icad edilmesi temsili gibi; iman ve marifetullah olan âb-ı hayatı getirmek için uzak yerlere, tâ semavata ve âlemin mecmuuna lüzum kalmıyarak, her bir şeyde o âb-ı hayatı çıkaran Kur’an-ı Hakîm’in tezgahından nurani bir asânın çıkmasına benzer.
İşte Hazret-i Musa Aleyhisselâm’ın asâsı ile bir taşta oniki çeşme akıtması ve beraberindekileri susuzluktan kolayca kurtarması gibi; Risale-i Nur da bir asâyı Kur’anî olarak herkesin fehmine göre âb-ı hayatı içiriyor ve yerini gösterip susuzluktan kurtarıyor.
Hem de Risale-i Nur’un kırk mecmuasından Asâyı Musa namındaki bir mecmuası, o asâyı Kur’anînin bir ucudur.
Üçüncü Hassa: Risale-i Nur, hem vahdet, hem vücub-u vücud isbatında bir hüccetle çok neticeleri beraber isbat eder. Meselâ: Gözbebeğindeki bir zerrenin acib vazifesi ile hem kâinat Sani’inin vücub-u vücudunu, hem vahdetini, hem muhit ilmini ve hadsiz kudretini ve nihayetsiz iradetini ve sair sıfatlarını aynı delilde isbat eder.
* * *
Meslek-i Kur’anîde tam gitmeyen, hususan aklı, nakle tercih eden Mu’tezile imamları, ve yalnız aklına itimad eden İşrakiyyun feylesofları ve onların silâhıyla onları mağlub etmeğe kendilerini mecbur zanneden ehl-i hakikat ve ehl-i sünnet velcemaat allamelerinin dersini anlamak için çok sene ders almak lâzım geliyordu.
Feyz-i Kur’an ile, Risale-i Nur bir senede o on senelik vazife-i imaniyeyi görüyor. Eski zamanda İlm-i Kelâm’da büyük âlimler ve dindar feylesoflar marifetullah için esbab silsilesinin devir ve teselsülünün muhaliyetini göstermekle marifetullah ve Vâcib-ül Vücud’un vahdaniyetini isbat ederlerdi.
Kur’an-ı Hakîm’in hakikatı ve mu’cizane mesleği, her şeyde marifetullaha bir pencere açar. O ülema ve feylesofların mecmu’-u âlemde gösterdikleri hüccet-i ehadiyet ve bürhan-ı vahdaniyeti her bir şeyde hattâ her bir zerrede gösterir.
وَ فِى كُلِّ شَئٍْ لَهُ آيَةٌ تَدُلُّ عَلَى اَنَّهُ وَاحِدٌ hakikatı bunun mücmel bir ifadesidir.
Yani zerrelerden yıldızlara kadar her şeyde bir pencere-i tevhid var. Doğrudan doğruya Zât-ı Vâcibül Vücud’u sıfâtı ile bildiren âyetler, yani delalet ve işaretler var.
İşte Kur’an-ı Hakîm’in bu mu’cizane hakikatının, şimdi ehl-i imana karşı küfrü mutlakın dehşetli hücum ettiği bu zamanda bir cilvesi olan Risalein Nur, yarım asırdan beri küfrü mutlakı kırıyor ve en muannidlerini susturuyor. Risale-i Nur’da Kur’anın feyzinden gelen ikiüç hassa sebebi ile o, hiçbir zarar ve zahmet vermiyor. Ve tahsili için çok zaman istemiyor.
Birinci Hassa: Ülema-i İlm-i Kelâm’ın ve feylesofların eskiden beri münazara âdeti olarak, muarızın şübhelerini ve itirazlarını söyledikten sonra cevab vermek âdetleri Risale-i Nur’da biriki risalecikten başka yoktur. Belki hakikatı öyle parlak ve kat’î surette beyan ediyor ki, o şübhe her nefsin hatırına gelmiyor. Ve şeytan dahi hatıra getiremiyor.
Hem hiçbir bulantı vermeden en derin mesail-i hakikatı en âmi bir adama dahi ders veriyor. Mi’rac ve haşr-i cismanî ve kader ve cüz’-i ihtiyarî gibi mes’eleler.
Halbuki eski ülemanın eserlerindeki derin mes’eleleri âmi ve tecrübesiz gençlere bulantı vermemek için ders verilmesi men’ ve yasak ediliyordu. Fakat Risale-i Nur, en derin mesaili en âmiye, belki bir çocuğa zararsız olarak bildiriyor.
İkinci Hassa: Nasıl bir memlekete lâzım olan su, dağlara açılan küngânlar ve kanallarla getirilirken, şimdi nereye vurulsa su çıkaran bir âlet icad edilmesi temsili gibi; iman ve marifetullah olan âb-ı hayatı getirmek için uzak yerlere, tâ semavata ve âlemin mecmuuna lüzum kalmıyarak, her bir şeyde o âb-ı hayatı çıkaran Kur’an-ı Hakîm’in tezgahından nurani bir asânın çıkmasına benzer.
İşte Hazret-i Musa Aleyhisselâm’ın asâsı ile bir taşta oniki çeşme akıtması ve beraberindekileri susuzluktan kolayca kurtarması gibi; Risale-i Nur da bir asâyı Kur’anî olarak herkesin fehmine göre âb-ı hayatı içiriyor ve yerini gösterip susuzluktan kurtarıyor.
Hem de Risale-i Nur’un kırk mecmuasından Asâyı Musa namındaki bir mecmuası, o asâyı Kur’anînin bir ucudur.
Üçüncü Hassa: Risale-i Nur, hem vahdet, hem vücub-u vücud isbatında bir hüccetle çok neticeleri beraber isbat eder. Meselâ: Gözbebeğindeki bir zerrenin acib vazifesi ile hem kâinat Sani’inin vücub-u vücudunu, hem vahdetini, hem muhit ilmini ve hadsiz kudretini ve nihayetsiz iradetini ve sair sıfatlarını aynı delilde isbat eder.
* * *