Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz
Elbette söyledikleriniz doğru şeyler. Zaten bu yüzden de her defasında ne olursa olsun, sadeleştirmenin aslını ifade edemeyeceğini söylemeye çalışıyoruz. Ola ki öyle bir bahaneye sığınmış olsalar dahi haklı olamazlar zaten. Çünkü bu kelimeler lugatta geçiyor, risale üzerinde değiştirilmiyor. Aynı manayı ifade eder düşüncesi kesin olsaydı, zaten şimdiye kadar bu iş meşrulaşırdı. Hem öyle manalar vardır ki yerine hangi kelimeyi koyarsanız koyun, aslındaki tadı da vermez, istifadeyi de vermez. Hatta bazı düşünceler, sözle ve yazıyla ifade edilemez. Üstad Hazretleri r.a. olsun diğer büyük İslam Alimleri olsun, maneviyatta o kadar ilerlemişler ki, onların yazıya döktükleri sözlerin manevi zenginliği, bütün insanların istifadesinı, o eserlerden farklı farklı ulvi manalar çıkarmasını netice veriyor.
Üstad Hazretlerinin On Yedinci Lem'adaki şu kısım bile sadeleştirmenin ne kadar manasız olduğunu ve verimsiz olduğunu gösteriyor.
[TAVSIYE]Sana ışıklanan bir nuru tutmak için elini uzatma. Belki gaflet esbabından tecerrüd et, onlara müteveccih ol, dur. Çünkü, ben müşahede ettim ki, marifetullahın şahitleri, burhanları üç çeşittir:
Bir kısmı su gibidir. Görünür, hissedilir, lâkin parmaklarla tutulmaz. Bu kısımda hayalâttan tecerrüd etmek, külliyetle ona dalmak gerektir. Tenkit parmaklarıyla tecessüs edilmez; edilse akar, kaçar. O âb-ı hayat, parmağı mekân ittihaz etmez.
İkinci kısım, hava gibidir. Hissedilir, fakat ne görünür, ne de tutulur. Ona karşı sen, yüzün, ağzın, ruhunla o rahmet nesîmine karşı teveccüh et, kendini mukabil tut. Tenkit elini uzatma, tutamazsın. Ruhunla teneffüs et. Tereddüt eliyle baksan, tenkitle el atsan, o yürür, gider. Senin elini mesken ittihaz etmez, ona razı olmaz.
Üçüncü kısım ise, nur gibidir. Görünür, fakat ne hissedilir, ne de tutulur. Öyleyse, sen kalbinin gözüyle, ruhunun nazarıyla kendini ona mukabil tut ve gözünü ona tevcih et, bekle. Belki kendi kendine gelir. Çünkü nur, elle tutulmaz, parmaklarla avlanmaz. Belki o nur ancak basiret nuruyla avlanır. Eğer haris ve maddî elini uzatsan ve maddî mizanlarla tartsan, sönmese de gizlenir. Çünkü öyle nur, maddîde hapse razı olmadığı gibi, kayda giremez, kesîfi kendine mâlik ve seyyid kabul etmez.[/TAVSIYE]
Risale-i Nur sadeleştirilerek değil, ihlasla okuyarak, hazmederek, ilminden amelle istifade ederek anlaşılır. Onun, kelimelerini değiştirerek anlaşılacağını sananlar, adına ne derlerse desinler, ister samimiyet, ister hizmet, nuru maddiyata hapsetmeye çalıştıklarının farkında bile değiller. Mizanları maddi; değiştirdikleri eser ise maneviyata hitap ediyor. Sanıyorlar ki biz bunları sadeleştirip, daha geniş kitleye hitap edeceğiz, onu dünyaya tanıtacağız. Hurdacı tartısıyla inci tartılıp satıldığı nerde görülmüş ? Kim inanır böyle bir insanın inciyi doğru tarttığına ?