Normal
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci SözOrjinal metin: Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.Sadeleştirilmiş metin: Bir padişahtan kıymetli bir hediye getiren miskin bir adamın ayağını öpüp hediyenin sahibini tanımamak ne kadar ahmaklık ise, nimetlerin görünüşteki sahiplerini yüceltip sevmek ve asıl sahibi olan Allah'ı unutmak, ondan bin derece daha büyük bir ahmaklıktır."Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren" "Bir padişahtan kıymetli bir hediye getiren" şeklinde değiştirilmiş. Bu kısımda anlaşılmayan, az bilinen tek bir kelime dahi yok. Daha önce belirttiğimiz gibi, "kıymettar" ı anlamak için lugata bile bakmaya gerek yok. Cümle içinde çok rahatça anlaşılabileceği gibi, "kıymet" kısmı bilindiğinden "tar" eklenmekle, "kıymetli" olacağı da anlaşılır. Bu kelimeyi bilinmeyen kelimeler sınıfında saysak dahi, sadece onu değiştirmekle, geri kalan kısmı muhafaza edilmesi gerekirdi. Maalesef, bu kısmın her yeri değiştirildiği gibi mana dahi tahrife uğramış. Bir padişahın kıymettar bir hediyesini bana getirenle, bir padişahtan kıymetli bir hediye getiren tamamen farklı şeyler. Birinci cümlede, hediye padişahtan geldiği gibi, hediyenin sahibi dahi padişahtır. Cümlenin başındaki "bir padişahın" hediye sahibinin padişah olduğunu gösteriyor. Tahrifatlı sözde bu manayı göremiyoruz. Hediye sadece padişahtan gelmiş o kadar. Orjinal cümlede "kıymettar bir hediyesini" demekle yine hediye sahibinin padişah olduğu vurgusu tekrarlanıyor. Yani Risale-i Nur'un her tarafı zihinleri tevhide çeviriyor. Tahrif edilmiş kısımda yien bu mana yok. Sadece "kıymetli bir hediye" denmekle yetinilmiş. Ve yine orjinal cümlede hediye getirilen kişinin bizzat okuyucuya ve dinleyene hitap ettiği görülüyor. Yani bunu kim okursa en başta ona ve onu dinleyene ders veriyor. Gelen hediyenin muhatabının bu kişiler olduğunu ihtar ediyor. Tahrif edilmiş kısımda kıymetli hediye sadece geliyor, nereye gittiği, kime geldiği belli değil. Dolayısıyla okuyan kişinin kendini muhatap almasına mani bir mana çıkıyor ortaya. "bir miskin adamın ayağını öpüp" "miskin bir adamın ayağını öpüp" Burada anlaşılmayan bir kelime yine yok. Kıskançlık had safhaya ulaşmış oalcak ki, burayı da ters çevirmekle tahrif etmişler. "bir miskin adamın" "miskin bir adamın" şeklinde çevrilmekle Nurların anlaşılmasına hizmet etmek fikri, tahrifatı yapan kişileri çok komik durumlara düşürüyor."hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise," "hediyenin sahibini tanımamak ne kadar ahmaklık ise," şeklinde çevrilmiş. Lüzumsuz ilaveler ve hatalı değişiklikler yapılmış. Baştaki "hediye sahibini" "hediyenin sahibini" yapılmış. Hiç gerekte yok, manaya katkısı da yok. "ne derece" nin bu cümle içinde ne olduğunu anlamayacak adam zaten akıldan mahrumdur. Akıldan mahrum olana çeviri yapmanın lüzumu yok. Hem "derece" nin "kadar" diye bir karşılığı da yok. "Belâhet" i ise sadece "ahmaklık" olarak çevirmek manayı kısırlaştırır. Bu kelimenin diğer manaları da burada murad edilmiş olabilir. Mesela "düşüncesizlik" gibi."öyle de, zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak," "nimetlerin görünüşteki sahiplerini yüceltip sevmek ve asıl sahibi olan Allah'ı unutmak," şeklinde çevrilmiş. En baştaki hem cümlenin gerisindeki kısmına atıf niteliğinde olan, hem de okuyanı ve dinleyeni uyarıcı özelliği olan "öyle de" kaldırılmış. Bu hizmet değil, hezimettir. Sonra "zahirî mün’imleri" ""nimetlerin görünüşteki sahiplerini" demek değildir. Bu mana da olabilir ancak bu kelime ile ilgili kısımların geneline baktığımızda, anlatılmak istenen, nimeti zahirdeki verenlerden bilmemek gerektiği manası hakimdir. Yani burada en öne çıkan mana "görünüşteki ya da görünürdeki nimet vericileri" dir. Pazardaki satıcı, üzümün çöpü, tarlaya atılan tohumun kalitesi, yağmurun verimli yağması gibi. "medih ve muhabbet edip" "yüceltip sevmek " şeklinde çevrilmiş. Yine mana bozulmuş. "Medih" in "yüceltmek" diye bir manası yoktur. "Medih" az çok bildiğimiz "medhetmek" ve "övmek" gibi manalara gelir. "Mün’im-i Hakikîyi unutmak," "ve asıl sahibi olan Allah'ı unutmak," Yine aynı hata burada da devam ediyor. Hem hatalı çevirilerle hem de lüzumsuz ilavelerle bu kısımda bozulmuş, tahrif edilmiş. Cümledeki, Cenab-ı Hakkın insana nimet vermesi fiili tamamen unutturulmuş, o mana kaybedilmiş. Sadece Allah'ın nimetlerin sahibi olduğu manası öne çıkarılmış. Yazık.."ondan bin derece daha belâhettir." "ondan bin derece daha büyük bir ahmaklıktır." Aynı cümlede geçen bir önceki "derece" yi değiştiren zihniyet, buradaki "derece" yi değiştirmemiş. "daha belâhettir." "daha büyük bir ahmaklıktır." şeklinde çevrilmiş. Her tarafı hata olan bir değişiklik daha. Haydi diyelim ki "belâhet" in tek manası "ahmaklık" olsun, "büyük" nerden çıktı, "bir" nerden çıktı ? Talihsiz zavallılar, bu kadar mı akıl fukarasısınız ?
Cevap: Sadeleştirme Hatalarla Dolu - Birinci Söz
Orjinal metin: Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zahirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikîyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.
Sadeleştirilmiş metin: Bir padişahtan kıymetli bir hediye getiren miskin bir adamın ayağını öpüp hediyenin sahibini tanımamak ne kadar ahmaklık ise, nimetlerin görünüşteki sahiplerini yüceltip sevmek ve asıl sahibi olan Allah'ı unutmak, ondan bin derece daha büyük bir ahmaklıktır.