Cevap: Sadeleştirilmiş Sözler Hatalarla Dolu - On Dördüncü Lem'a'dan..
Orjinal metin:
İKİNCİ SIR
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan, hadsiz kesret-i mahlûkatta tezahür eden vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için, daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor.
Orjinal olmayan metin: Kur’an-ı Mucizü’l Beyan, akılları sayısız varlıkta görünen birlik tecellisinde boğmamak için daima o vahidiyetin içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor.
Birincisi: Cümle "Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan" terkibinin akabinde "ukulü" ifadesinin yeri değiştirilerek (başa alınarak), tersine çevrilmiş. Aynı mana tersinden anlatılmak istenmiş. Bu müellifin tarzını beğenmemektir.
İkincisi: "hadsiz kesret-i mahlûkatta" "sayısız varlıkta" şeklinde değiştirilmiş. Bir hataya daha imza atılmış. Burada zannediyoruz "hadsiz" in karşılığı "sayısız" olarak verilmiş. Geriye kalan kelimelere bakalım. "kesret" in manası tamamen yok edilmiş. Hem bu kısacık değişiklikte "mahlukat" ın manası dahi yanlış verilmiş. "mahlukat" çoğul bir ifade iken, tahrifçiler buna, aynı kelimenin tekili ile mana vermişlerdir. Yani üç kelimelik bir kısımda 2 tane hata yapılmış kısacası. Biri "kesret" in bu terkibden çıkarılması, diğeri "mahlukat" ın manası yanlış verilmiş.
Üçüncüsü: "vâhidiyet içinde ukulü boğmamak için" "birlik tecellisinde boğmamak için" şeklinde değiştirilmiş. "Vahidiyet" "Allahın bütün varlıkları ihata eden, kaplayan birlik tecellileri" manasına geldiği halde, burada sadece "birlik tecellisi" şeklinde değiştirilmekle mana kısırlaştırılmıştır.
Dördüncüsü: "daima o vâhidiyet içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor" "daima o vahidiyetin içinde ehadiyet cilvesini gösteriyor." şeklinde değiştirilmiş. Burada sadece "vahidiyet" "vahidiyetin" şeklinde değiştirilmiş. Bu da yine müellifinin yaptığını beğenmemek, yeterli görmemek manasını taşır. Esasında bir eserde eksiklik yapmak ve fazlalık yapmak ikisi de hatadır. Yapılan eksiklikler, cehaletin bir emaresi olduğundan, bir derece mazur görülebilir. Ancak ilaveler, fazlalıklar akılla yapılır, bilerek, daha çok bildiğini düşünerek yapılır. O nedenle ilave yapanlar mazur olamazlar. Hele ki yapılan ilave manayı da bozarsa tamamen mes'uldürler. Biz bu Ufuk Yayınevindeki kardeşleri anlayamadık. Zira hem çoğu satırda eksiltmeler yaparken, çok yerlerde de ukalalık yapıp fazladan ilave yapmışlar ki bu ilavelerin bir çoğu da manaya zarar vermiş. Hem bu alıntıladığım kısımda "vahidiyet" ve ehadiyet" ve "cilve" kelimeleri değiştirilmemiş. Bu tamamen kendilerine zıt düşmektir. Daha aynı cümle içinde bir kaç kelime önceki "vahidiyet" in kolay anlaşılsın diye çevrilmesini lüzumlu gören yayıncılar, birkaç kelime sonraki "vahidiyet" i çevirmemişler. Bunu kim hangi mantık ve mizanla izah edebilir ?