Konuya cevap cer

Cevap: Sadeleştirilmiş Sözler Hatalarla Dolu - On Dördüncü Lem'a'dan..


Orjinal  metin: Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle  beraber, ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor.


Orjinal olmayan metin: Her parlak şey kendi  kabiliyetince,  güneşin zâtının cilvesiyle beraber ışık, sıcaklık gibi  hususiyetlerini  bildirir. 



Ve her parlak şey kendi kabiliyetince güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber,ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor.


Her parlak şey kendi kabiliyetince,  güneşin zâtının cilvesiyle beraber ışık, sıcaklık gibi hususiyetlerini  bildirir. 



Birincisi:  Öncelikle cümlenin tamamına bakalım. Manayı bozan çok fazla birşey  olmamakla birlikte ve cümlede anlaşılması zor olan bir iki kelime  dışında olmadığı halde, hem noktalama işaretlerinde, hem kelimelerin  yapılarında tamamen lüzumsuz değişiklikler yapılmış.



İkincisi: 


"Ve her parlak şey kendi kabiliyetince


"Her parlak şey kendi kabiliyetince"


Görüldüğü üzere cümlenin başındaki "ve",  tahrif edilmiş metinde ya lüzumsuzluğu düşüncesiyle, ya dikkatsizlik,  ya garez, ya cehalet gibi sebeblerden biri dolayısı ile kaldırılmış.  Haliyle cümle bir önceki cümleden kopuk bir hale getirilmiş. "Ve" bir  önceki söylenenin devamı ve direkt o söylenenle alakalı olduğunu  belirtmek için kullanılır. Bunu herhalde sadeleştirme işinde kendine bu  kadar güvenenler biliyorlardır. 



Üçüncüsü: 


"güneşin cilve-i zâtîsiyle beraber"


"güneşin zâtının cilvesiyle beraber" 


Bu kısımdaki "cilve-i zâtisiyle" "zatının cilvesiyle" olmuş. Ters çevirmekle çevirmemek arasında bir fark göremiyorum. O zaman neden değişsin ? Yani bunu okuyan kişi her halikarda "zâtının cilvesiyle"  demek olduğunu anlayabilir. Hem de bu dilin bir kuralını daha öğrenmiş  olur ki aslında bu çokta bilinen bir şeydir. Tahrifçilerden eğitici bi  adım beklemek hayal olur herhalde. Zaten mesleklerinin gereği,  öğretmemek, bozmak, tahrip ve tahrif etmek ve öğrenilmesine de mani  olmak. İftira diyenler varsa, bu kadar hatayı hangi sebeplere sığınarak  izah edecekler görelim, delilleriyle ispatlasınlar biz de inanalım.



Dördüncüsü: 


"ziyası, harareti gibi hassalarını gösteriyor"


"ışık, sıcaklık gibi hususiyetlerini  bildirir"


Orjinal metinde "ziyası, harareti" sözcüklerinde aidiyet vurgusu var. Tahrif edilmiş metinde ise bunu görmek mümkün değil. Mesela "ziya" kelimesindeki "sı" eki ve "hararet" kelimesindeki "i" eki  aidiyeti bildiriyor. Sadeleştirilmiş metinde bu iki sözcük hem manası  verilerek, hem de bu aidiyeti ifade eden ekler kaldırılarak  değiştirilmiş. Gerçi devamındaki "hassalarını"  kelimesinde bu aidiyet vurgusu var ancak, orjinal metinde bu vurgu  tahrif edilmiş metne kıyasla iki kez fazla yapılmış. Bu da okuyucunun  haline tesir eden bir durumdur. Yani tesir bu kısacık yerde de kırılmış,  baltalanmış. 


Sonra "gösteriyor" ile "bildirir" hangi  lugatta eş anlamlı olarak geçiyor, şahsen ben bulamadım. Dahası bu fiil  lugata bile girmez. Çünkü herkesin bildiği ve kullandığı bir fiildir.  Dolayısıyla bu okuyucuyu bu kadar basit ve çok aşina olduğu bir fiili  anlamayacak kadar ahmak yerine koymaktır. Hem hatırlarsak bir önceki  cümlede aynı "gösteriyor" gösterir" manasında  değiştirilmişti. Pek kullandığım bir cümle değil ama bu vesileyle  söyleyim. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu..? Göstermek göze hitap  ederken, bildirmek akla hitap eder daha çok. Burada gösterilen şey de  güneşin ziyası, harareti. Yani bildirmiyor, resmen gösteriyor. Bir duyum  değil ki ya da bir bilgi alışverişi değil ki bildirmek olsun. Gözünün  içine sokuyor. Bilmek görmenin neticelerinden sadece birisidir.  Dolayısıyla buna sadece "bildirir" demek manayı  baltalamaktır. Ve yine orjinalindeki şimdiki zaman ifadesi, geniş zaman  olarak ifade edilmiş. Bu da kendi verdikleri sözleri yalanlayan  fiillerinden sadece biri. Onlarcasından belki yüzlercesinden biri..Tabi  şu ana kadar, bundan sonra binlere çıkacağını da temin edebilirim.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst