Konuya cevap cer

Otuz ikinci cümle:


Şimdi bunun kalbi ve ruh ve  aklı şu elîm vaziyetten gizli feryad ü figan ettikleri halde, nefs-i  emmâresi,  güya birşey yokmuş gibi tecâhül edip, ruh ve kalbin  ağlamasından  kulağını kapayıp, kendi kendini aldatarak, bir bahçede  bulunuyor gibi, o  ağacın meyvelerini yemeye başladı. O.M.


Kalbi, ruhu ve aklı şu elemli  vaziyetten içten içe feryat ettiği halde,  nefs-i emmaresi, güya bir  şey yokmuş gibi bilmezden gelerek ruhunun ve  kalbinin ağlamasına  kulağını tıkayıp kendini aldattı, adam sanki bir  bahçedeymişçesine o  ağacın meyvelerini yemeye başladı. S.M.


Bu uzun cümlede, anlaşılamayacak tek bir kelime "tecâhül" kelimesidir. Bunun dışındaki "elîm, feryad ü figan ve nefs-i emmâre"  kelime ve terkibleri çok kullanılmasa da bilinen kelimelerdir. Buna  rağmen cümlenin hemen her tarafı değiştirilmiş, tahrif edilmiştir.


1. Baştaki "şimdi bunun" kısmı kaldırılmış. Daha önce  de bu değişikliğin tersine şahit olmuştuk. İşte tahrifçilerin keyfen bu  işi yaptıklarına bir delil daha. Yirmi üçüncü, yirmi dördüncü ve yirmi  beşinci cümleleri hatırlayalım..


Yirmi üçüncü ve yirmi dördüncü cümle:


"Başını kaldırmış, otuz arşın yukarıdaki ayağına takarrüp  etmiş. Ağzı kuyu ağzı gibi geniştir." O.M.


"Ağzı, kuyu ağzı gibi geniş olan o ejderha başını kaldırmış, adamın otuz arşın yukarıdaki ayağına yaklaşmıştı." S.M.


Yirmi beşinci cümle: 


"Kuyunun duvarına baktı, gördü ki,  ısırıcı muzır haşarat,etrafını sarmışlar" 


"Sonra adam kuyunun  duvarına baktı, gördü ki etrafını ısırıcı, zararlı böcekler sarmış" 


Bu cümlelerde "adam" diye gerideki cümlelerde belirtilmesine rağmen, ayrıca belirtme gereği duydukları halde, bu otuz ikinci cümlede neden "şimdi bunun" terkibini kaldırmışlardır ? Bu yaptıkları tamamen keyiflerine göre davrandıklarını göstermiyor mu ? Müellifinin "adam" diye belirtmediği yerlerde belirteceksin, "adam"  diye belirttiği yeri de kaldıracaksın, sonra da buna iyi niyet  diyeceksin..İnsan iyi niyet beslediği, saygı duyduğu müellifin, nerde "adam" diye belirtip, nerde belirtmeyeceğine karışır mı ?


2. "Kalbi ve ruh ve aklı", "kalbi, ruhu ve aklı"  şeklinde değiştirilmiş. Manayı çok, belki de hiç etkilemiyor olabilir,  ama bir o kadar da gereksiz ve keyfi bir değişiklik olduğu aşikar  bellidir.


3. "Elîm" yerine "elemli" kelimesi tercih edilmiş. Gayet kolay anlaşılabilecek bir kelimedir. Eğer ki bu kelime anlaşılmıyorsa, "elemli" de anlaşılmayan bir kelimedir. 


4. "Gizli feryad ü figan ettikleri halde" "içten içe feryat ettiği halde" şeklinde değiştirilmiş. Buradaki değişiklikler de yapılan işin samimiyetten ziyade keyfiyet olduğunu gösteriyor. Mesela "gizli" kelimesine "içten içe" şeklinde mana verilmiş. Cümle içindeki manası bu şekilde olması muhtemeldir, ancak "gizli" kelimesini anlamıyacak birinin, kitap okuyabildiğini de sanmıyorum. Ya da "gizli" kelimesini bilmeyen insan hangi kelimeleri biliyor olabilir ? Mesela bu cümledeki "vaziyet, ruh" gibi kelimeleri biliyor olabilir mi ?

 

Sonra "feryad ü figan" "feryad" mı demektir ? "Feryad" demek ise, orjinalinde kelimenin arkasına "ü figan" ilavesi boşuna mı yapılmış ? Ordaki "ü figan" ilavesi, Allahu alem, feryadın şiddetine bir vurgu manası taşır. Tahrif edilmiş metinde ise, sadece "feryat" denmekle bu mana daraltılmıştır.


Sonra "ettikleri halde" yerine "ettiği halde" tercih edilmiş. Bu da keyfiyetin delillerinden. Yani bu işte keyfiyet, samimiyetin önüne geçmiş, her satırda görüyoruz.


5. "Ruh ve kalbin ağlamasından kulağını kapayıp" "ruhunun ve kalbinin ağlamasından kulağını tıkayıp" şeklinde değiştirilmiş. Hem mana kısmen bozulmuş, hem tamamen lüzumsuz değişiklikler yapılmış. "Ruh ve kalbin ağlamasından" terkibi, misal verilen kişi üzerinden, onun gibi olanların haline atıfta bulunuyor. "Ruhunun ve kalbinin ağlamasından"  terkibi ise, sadece kişinin kendine has olan bir halini belirtiyor. Bu  da manayı kısmen bozan bir değişikliktir. Ve orjinal kısımda  anlaşılmayan bir kelime olmadığı halde bu lüzumsuz değişiklikler  yapılmıştır. Tamamen anlaşılması zor olan bir yerde, cümlenin manasına  etki eden bir değişiklik, hata olmakla beraber, bir derece mazur  görülebilir. Ancak hiç anlaşılmayan bir kelime olmadığı halde, hem  değişiklik yapmak, hem de manaya etki etmek, iyi niyetli olduğunu  söylemekle veyahut muhtelif mazeretlerle telafi edilemez.


Hem "kulağını kapayıp" yerine "kulağını tıkayıp" konulmuş. "Kapamak"  fiil olarak, belki günde yüzlerce kez yaptığımız bir iştir. Ağzımızı  kaparız, gözümüzü kaparız, kapıyı kaparız vs.. Tıkamak fiili ise o kadar  hayatımızın içinde olan birşey değildir. Şimdi insaf ehline soralım.  Burdaki "kapayıp" ı "tıkayıp" yapmanın kime nasıl bir faydası vardır ? Sadeleştirilmiş eseri savunanlardan biri çıksın desin ki, "ben "tıkayıp"  şeklinde okuduğumda  daha iyi anladım." İşte bariz keyfiyet  misallerinden biri daha. Bu kadar basit kelimeleri sırf bişeyleri  değiştirmiş olmak için değiştirenlere "samimiyet" kelimesi hiç mi hiç yakışmıyor..Hele ki "iyi niyetli" vasfı asla yakışmıyor. İnşaallah bu hatalarını kendileri de itiraf edip bu faaliyetlerinden vazgeçerler..


6. "Kendini aldatarak" "kendini aldattı" şeklinde  değiştirilmiş. Bu değişiklikle hem cümlenin şekli şemali de bozulmuş ve  hem de çok lüzumsuz bir iş yapılmış. Zira cümleyi bu şekilde  değiştirmenin ekstradan bir fayda sağladığını kimse iddia edemez.


7. "Bir bahçede bulunuyor gibi" "adam sanki bir bahçedeymişçesine" şeklinde değiştirilmiş. Orjinalinde olmayan "adam" buraya konmuş. Cümlenin başında da tersi bir durum mevcuttu. Yine fazladan bir "sanki" ilave edilmiş. Ve "bahçede bulunuyor gibi" "bahçedeymişçesine" şeklinde  değiştirilerek, katmerli bir tahrifat daha yapılmış. Oysa orjinal  kısımda hem anlaşılmayan kelime yoktur, hem de gayet düzgün bir  terkibtir. Tahrif edilmiş metinde ise hem fazladan ilaveler yapılmış ve  hem de okuması bile sıkıcı olan çok saçma değişiklikler yapılmıştır.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst