Altmış dördüncü, altmış beşinci,.......altmış dokuzuncu cümleler:
İşte, bu sebepten şöyle düşündü ki: “Bu acip işler birbiriyle alâkadardır. Hem bir emirle hareket ederler gibi görünüyor. Öyle ise bu işlerde bir tılsım vardır. Evet, bunlar bir gizli hâkimin emriyle dönerler. Öyle ise ben yalnız değilim. O gizli hâkim bana bakıyor, beni tecrübe ediyor, bir maksat için beni bir yere sevk edip davet ediyor.” O.M.
İşte bu yüzden, “Bu garip işler, birbiriyle alâkalıdır. Hepsi bir emirle olmuş gibi görünüyor, öyleyse bunda bir tılsım var. Evet, bu işler, gizli bir hükümdarın emriyle dönüyor, öyleyse ben yalnız değilim, o gizli hükümdar bana bakıyor, beni tecrübe ediyor ve bir maksat için bir yere sevk ve davet ediyor.” diye düşünür. S.M.
Bu peşpeşe altı cümle ve bu cümlelerdeki bütün kelimelerin, gayet anlaşılır olduğu malumdur. Yapılan tahrifatı sırasıyla değerlendirelim..
1. "İşte bu sebebten şöyle düşündü ki" "işte bu yüzden.....diye düşünür" şeklinde değiştirilmiş. Hem kelimeler değiştirilmiş, hem de "şöyle düşündü ki" nin karşılığı olarak verilen "diye düşünür" kısmı cümlelerin en sonuna alınmış. Hem fiilin zamanı dahi geniş zamanla ifade edilerek tahrif edilmiş.
2.
"Bu acip işler birbiriyle alâkadardır"
"Bu garip işler birbiriyle alâkalıdır"
"Acip" kelimesi daha çok şaşkınlığı ifade eden bir kelimedir. "Garip" kelimesi tam olarak bu manayı vermez. Hem aynı zamanda anlaşılır bir kelime olduğu malumdur. Sadeleştirme zaten bir tahrip olduğu gibi, bu gibi cümlelerin dahi anlaşılmasına rağmen değiştirilmesi, tahrifin booyutunu kat kat arttırmaktadır. Çünkü bu işe soyunanların, bahsettikleri gayesiyle ilgili bir gereklilik değildir.
3.
Hem bir emirle hareket ederler gibi görünüyor. Öyle ise bu işlerde bir tılsım vardır. (om)
Hepsi bir emirle olmuş gibi görünüyor, öyleyse bunda bir tılsım var. (sm)
Bu iki cümlede de anlaşılmayan tek bir kelime yok. İki cümle, tek cümle haline getirilerek de tahrif edilmiş. Haydi "tılsım" kelimesi belki desek, o zaten yerinde duruyor değişmemiş. O zaman hangi gaye şu cümleyi bu şekle getirmeye sevkeder ?
Cümlede yapılan değişiklikler, orjinal metinle, tahrif edilmiş metinde aynı renktedir. Ne derece tahrif yapıldığı görülecektir. Tafsilata girmiyoruz..
4.
Evet, bunlar bir gizli hâkimin emriyle dönerler. Öyle ise ben yalnız değilim. O gizli hâkim bana bakıyor, beni tecrübe ediyor, bir maksat için beni bir yere sevk edip davet ediyor.” (om)
Evet, bu işler, gizli bir hükümdarın emriyle dönüyor, öyleyse ben yalnız değilim, o gizli hükümdar bana bakıyor, beni tecrübe ediyor ve bir maksat için bir yere sevk ve davet ediyor.” diye düşünür. (sm)
Bu üç cümlede de anlaşılmayan tek kelime yok. Nasıl tahrif edildiğine bakalım:
a. Bir önceki cümlede orjinalinde "bu işlerde" diye geçen kısmın karşılığı "bunda" şeklinde verilmişti. Bu cümlede tam tersine şahit oluyoruz. Şöyle ki: Orjinalinde "evet bunlar" şeklinde geçen kısım, "bu işler" şeklinde çevrilmiş. Yuh ki ne yuh! Madem böyle birşey yapılacaktı, neden bir önceki cümlede tersi yapıldı ? Tahrifçiler! sadece tezatlarınız bile yaptığınız işin doğru olmadığını görmeye, göstermeye kafidir. Hala vazgeçmeyecek misiniz ?
b. "hâkim" sıfatı "hükümdar" şeklinde değiştirilmiş. "Hâkim" ile "hükümdar" ın ne ilgisi var ? Haydi diyelim doğru mana verilmiş olsun..Bu günümüzde "hâkim" mi daha çok kullanılan bir kelimedir yoksa "hükümdar" mı ?
c. "Dönerler" "dönüyor" şeklinde değiştirilmiş. Aynı şey mi ? Hem maksat ne ?
d. "Öyle ise" "öyleyse" şeklinde değiştirilmiş. Güya Bediüzzamanın hatasını düzeltmişler..
e. İki tane fazladan "ve" bağlacı konulmuş.
f. Orjinal metindeki "beni" tamamen kaldırılmış.
g. "Sevk edip davet ediyor" terkibi "sevk ve davet ediyor" şeklinde değiştirilerek ve "edip" kaldırılmak suretiyle yontma işlemine gidilmiş.
h. Bu üç cümle tek cümle haline getirilerek te ayrıca tahrif edilmiş. Hem bu yaptıkları, daha önce defalarca bahsettiğimiz, Yayıncı Notu ndaki, uzun cümleleri bölüp, aynı malzemeyle kurdukları yönündeki beyanatlarıyla, tezat teşkil eden bir durumdur.