Yetmiş birinci, yetmiş ikinci ve yetmiş üçüncü cümleler:
Sonra, tanımak merakından, tılsım sahibinin muhabbeti neş’et etti. Ve şu muhabbetten, tılsımı açmak arzusu neş’et etti. Ve o arzudan, tılsım sahibini razı edecek ve hoşuna gidecek bir güzel vaziyet almak iradesi neş’et etti. O.M.
Sonra, onu tanıma merakından tılsım sahibine karşı bir muhabbet ortaya çıkar ve bu muhabbetten, o tılsımı çözme arzusu uyanır, o arzudan da tılsım sahibini razı edecek ve onun hoşuna gidecek güzel bir vaziyet alma iradesi doğar. S.M.
Bu üç cümlede de anlaşılmayacak bir kelime yok. "Neş'et etmek" manası bir önceki cümleden de anlaşılabildiği gibi, bu cümlede de kendi manasını az çok zihinde uyandırmaktadır. Ki zihni hiç yormayacak, onunla bir hakikat dersini anlamaya çalışmayacak olduktan sonra, aklın ne ehemmiyeti var ? Sadece bildiği kelimelerden oluşan bir yazı, yüzeysel manasından başka ne ifade eder ? Onun üzerinde kaç kişiyi tefekküre sevk edebilirsiniz ? Mealden Kur'anı yorumlayanların ve alimliğe soyunanların ne kadar hataya düştükleri de malumdur. Çünkü hep bilinen kelimelerden oluştuğundan üzerinde kafa yormaya tenezzül etmezler. Önlerine geleni asıl mana kabul ederler. Tahrifçilerin yaptığı da bundan farklı değildir. Asıl manaya perde olup, içinden kendi çıkardıkları kısır ya da yanlış manaları "bu Risale-i Nur dur" diye neşretmekle aynı hatayı yaptıkları ortadadır. Bırakın insanlar sizin yüzlerce sayfalık hatalı kitaplarınızı okuyacaklarına, bir satır orjinal cümle okusunlar da, doğru okusunlar ve üzerinde tefekkür edip, tefekkürün sevabına nail olsunlar.
1. "Sonra, tanımak merakından" terkibi "sonra, onu tanımak merakından" şeklinde değiştirilmiş. Fazladan bir "Onu" konmuş ve tahrif edilmiş.
2. "Tılsım sahibinin muhabbeti neş'et etti" "tılsım sahibine karşı bir muhabbet ortaya çıkar" şeklinde değiştirilmiş. İlginç ve tezat olan bir durum basit ve anlaşılır kelimelerin yapısıyla oynayarak veyahut alakası olmayan manalara çevirerek bu işi yapanlar, "tılsım" gibi bir kelimenin anlaşılabilir olduğunu mu düşünüyor ki bu kelimenin manası verilmemiş ?
İkincisi: "sahibinin muhabbeti" "sahibine karşı bir muhabbet" şeklinde çevrilmiş. Aynı manaya geliyorsa ve kelimeler aynı ise ilave yapmanın nasıl bir mantığı vardır ?
Üçüncüsü: "Neş'et etti" "ortaya çıkar" şeklinde değiştirilmiş. Fiildeki zaman, çoğu yerde değiştirildiği gibi, burda da geniş zamanla ifade edilmiş ve tahrif edilmiş.
3. "Ve şu muhabbetten" "ve bu muhabbetten" şeklinde değiştirilmiş. "Şu" yu anlamayan "bu" yu nasıl anlar ?
4. "Tılsımı açmak arzusu neş'et etti" "tılsımı çözme arzusu uyanır" şeklinde değiştirilmiş. Burda yapılan değişikliklerden en basitinden şunu anlıyoruz. "Açmak" fiili "tılsım" kelimesinden daha gizemli ve bilinmeyen bir fiildir..Hem "neş'et etti" terkibini bir önceki cümlede "ortaya çıkar" diye çevirirken, burda "uyanır" şeklinde çevirmek tezat değil mi ? Hem yine "di" li geçmiş zaman geniş zamanla ifade edilerek klasik bir tahrif daha yapılmış.
5. "Ve o arzudan" "o arzudan da" şeklinde değiştirilmiş. "Ve" bağlacı kaldırılıp, "da" eki ilave edilmekle tahrif edilmiş. Sebebi çok iyi anlaşılmasıdır herhalde. "Nasıl anlaşılır hale getiririz" niyetinden ziyade, "nasıl manayı daha çok bozar ve asıl manadan uzaklaştırırız" niyeti kendini hissettiriyor.
6. "Ve hoşuna gidecek" "ve onun hoşuna gidecek" şeklinde dğeiştirilmiş. Fazladan bir "onun" koyulmak suretiyle tahrif edilmiş.
7. "İradesi neş'et etti" "iradesi doğar" şeklinde çevrilerek, fiildeki zaman yine tahrif edilmiş.
8. Bu üç cümleyi tek cümle haline getirilerek, Yayıncı Notu nda belirttikleri, uzun cümleleri bölüp yeniden aynı malzeme ile kurdukları hakkındaki beyanatlarına aykırı iş yapmışlar..