Cevap: Sadeleştirilmiş 3. Söz - Analiz
Orijinal metin: Evet, her hakiki hasenat gibi cesaretin dahi menbaı, imandır, ubudiyettir.
Sadeleştirilmiş metin: Evet, her hakiki iyi vasıf gibi cesaretin de kaynağı imandır, kulluktur.
Evet orijinal metindeki bu cümle ve devam eden cümle 3. Sözün hülasasıdır, özüdür. Onun için bu cümleyi iyi analiz etmek lazımdır. Zaten yaptıkları katliamlar ve yedikleri haltlar bu cümlede kendini daha iyi göstermektedir.
“Hasenat” kelimesini “iyi vasıf” olarak sadeleştirmişlerdir. “hasenat” kelimesinin karşılığı “güzellikler, iyi ameller” demektir. “Hasenat” kelimesini karşılığı olmayan “iyi vasıf” olarak sadeleştirmek çok yanlıştır. Herhalde buradaki vasıftan kasıt ahlak veya huydur ki hasenatın karşılığı değildir. Demek “hasenat” kelimesini anlayamayan o güzide kardeşleriniz, “vasıf” kelimesini biliyorlar!!! Burada tezata düştüğünüzün farkında mısınız? Anlaşılmıyor diye sadeleştirilen bir kelimeyi karşılığı olmayan ve anlaşılmayan başka bir kelime ile sadeleştirmek manayı heder etmek değil midir? Hem “vasıf” kelimesi nedir diye sormazlar mı anlamayan kardeşleriniz… Sahi “vasıf” nedir? Kısaca “sıfat” demektir ki hasenatın karşılığı değildir. Yani hasenat ne sıfattır, ne de huy ve ahlaktır. Hasenat, güzel huyların neticesi olan iyi ve güzel amellerdir. Yani "hasenat" kelimenin karşılığı kesinlikle "vasıf" değildir.
“cesaretin dahi” ifadesini “cesaretin de” olarak sadeleştirmek manayı anlaşılır kılmak mıdır? Böyle yapmakla “hasenat” ile “cesaret”i aynı kefeye koyup, “hasenat”a “iyi vasıf” demek zorunda kalmışlardır. Halbuki “hasenat” kelimesinin karşılığı “iyi ameller” olup cesaret ise yiğitlik manasına gelen bir sıfat yani vasıftır. İşte bu cümlede yaptıkları halt bu şekildedir. Zira Risalelerin pek çok yerinde “defter-i hasenat” terkibi geçmektedir ki bu da hasenat kelimesinin karşılığının “iyi vasıf” olmadığını açıkça göstermektedir. Hem “işlediği hasenatın” ifadesi de geçmekle yine “iyi vasıf” olmadığını açık olarak göstermektedir.
Önceki cümlelerde “tevekkül” kelimesini sadeleştirmeyip bırakanlar burada “ubudiyet” gibi şümullü bir kelimeyi “kulluk” diyerek basitleştirmişlerdir.