Huseyni
Müdavim
Soru:
“Sağ yolun yolcusu kimseden minnet almayarak huzur ve rahat-ı kalp ile gider” deniliyor. Ancak uygulamada pek de öyle görünmeyebiliyor. Bunu nasıl izah edebilirsiniz? Aynı mesele sol yolun yolcusu için de geçerlidir.
Cevap:
Burada, sebeplere tesir vermemek ve onları sadece vazifeli birer memur bilmek gerektiği hatırlatılıyor. Meyve ağacı, o meyveyi kendi iradesiyle, kudretiyle vermiyor. Onun genetik programının öylece takdir edilmesinden tut, dünyanın dönmesine, baharın gelmesine, rüzgârların yağmur bulutlarını taşımalarına, geceye, gündüze kadar sayılamayacak kadar çok faktör bir araya gelecektir ki o meyve vücut bulabilsin. Bu ise “her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında” olan Allah’a mahsustur. Bunu bilen sağ yolun yolcusu, bütün hayrı Allah’tan bilir. Sebepler eliyle kendine ulaşan her türlü nimet ve ihsan için ancak Rabbine şükreder, Ona minnettar olur.
Evet, emr-i kün feyekûn'a mâlik bir Sultan-ı Cihana acz tezkeresiyle istinad eden bir adamın ne pervası olabilir? Zira en müthiş bir musibet karşısında …
اِنَّا ِللهِ وَاِنَّاۤ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
"Biz Allah’ın kullarıyız sonunda yine O’na döneceğiz." deyip itminân-ı kalble Rabb-i Rahîmine itimad eder. (Sözler)
Üstad, Münazarat alı eserinde de, “Rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinat’a hizmetkâr olan bir adamın izzet ve şehamet-imaniyesi”nin, onu “başkasına tezellül ile tenezzül” etmekten ve “başkasının tahakküm ve istibdadı altına” girmekten koruduğunu ifade eder.
Uygulamada bazı Müslümanların bu gerçeğin dışında hareket etmeleri ayrı meseledir. Bu cümlede, hakikat yolunda giden sağ yolun yolcusunun nasıl bir ruh hali taşıması gerektiği ders veriliyor. Fertlerin o hükümlere uymalarındaki farklılıklar gerçeği değiştirmez.
İlmi Heyet
“Sağ yolun yolcusu kimseden minnet almayarak huzur ve rahat-ı kalp ile gider” deniliyor. Ancak uygulamada pek de öyle görünmeyebiliyor. Bunu nasıl izah edebilirsiniz? Aynı mesele sol yolun yolcusu için de geçerlidir.
Cevap:
Burada, sebeplere tesir vermemek ve onları sadece vazifeli birer memur bilmek gerektiği hatırlatılıyor. Meyve ağacı, o meyveyi kendi iradesiyle, kudretiyle vermiyor. Onun genetik programının öylece takdir edilmesinden tut, dünyanın dönmesine, baharın gelmesine, rüzgârların yağmur bulutlarını taşımalarına, geceye, gündüze kadar sayılamayacak kadar çok faktör bir araya gelecektir ki o meyve vücut bulabilsin. Bu ise “her şeyin dizgini elinde, her şeyin hazinesi yanında” olan Allah’a mahsustur. Bunu bilen sağ yolun yolcusu, bütün hayrı Allah’tan bilir. Sebepler eliyle kendine ulaşan her türlü nimet ve ihsan için ancak Rabbine şükreder, Ona minnettar olur.
Evet, emr-i kün feyekûn'a mâlik bir Sultan-ı Cihana acz tezkeresiyle istinad eden bir adamın ne pervası olabilir? Zira en müthiş bir musibet karşısında …
اِنَّا ِللهِ وَاِنَّاۤ اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
"Biz Allah’ın kullarıyız sonunda yine O’na döneceğiz." deyip itminân-ı kalble Rabb-i Rahîmine itimad eder. (Sözler)
Üstad, Münazarat alı eserinde de, “Rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinat’a hizmetkâr olan bir adamın izzet ve şehamet-imaniyesi”nin, onu “başkasına tezellül ile tenezzül” etmekten ve “başkasının tahakküm ve istibdadı altına” girmekten koruduğunu ifade eder.
Uygulamada bazı Müslümanların bu gerçeğin dışında hareket etmeleri ayrı meseledir. Bu cümlede, hakikat yolunda giden sağ yolun yolcusunun nasıl bir ruh hali taşıması gerektiği ders veriliyor. Fertlerin o hükümlere uymalarındaki farklılıklar gerçeği değiştirmez.
İlmi Heyet