Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00 Bir Gün

harp

Well-known member
Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir
01 Kasım 2010 / 13:00
Bir Gün gazetesi yazarı Onur Caymaz Bediüzzaman'ın Tesettür Risalesi'nden bir bölüm aktardı

Risale Haber-Haber Merkezi
Bir Gün gazetesi yazarı Onur Caymaz başörtüsü ile ilgili şahit olduğu olayları ve okuduğu yorumları değerlendirdiği yazısında Bediüzzaman'ın Tesettür Risalesi'nden bir bölüm aktardı.
Kadının erkeğin himayesine muhtaç olduğu şeklindeki yorumları ti'ye alan Caymaz, yazısını şöyle tamamladı:
"Amennadır Kasimi’nin söyledikleri, gelgelelim Aziz Pavlus’un izinden giden dinibütünler de yok değildir.
Birçok günümüz nurcusunun ezberinde yer alan, Said Nursi’nin 'Tesettür Hakkında' ve 'Kadınlar Taifesi ile Bir Muhavere' adlı metinlerini anmak gerek. Buyrun bunlardan birinin, Birinci Hikmet bölümü nasıl açılıyor: “Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. çünki kadınlar hilkaten zaîf ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için, fıtrî bir meyli var.”
 

harp

Well-known member
Cevap: Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00

Endonezya'daki volkan yine ateş püskürdü
01 Kasım 2010 / 12:00
Endonezya'da geçtiğimiz salı infilakının ardından 38 kişinin ölümüne yol açan Merapi yanardağı dün yeniden faaliyete geçti.

Halkın 'Ateş Dağı' diye adlandırdığı volkan, yamaçlarına kızgın kül bulutları püskürtmeye başladı. Ülkenin en aktif yanardağı olan Merapi'nin patlamasıyla 50 bin kişi evlerini terk etmişti. Tehlikenin geçtiğini düşünerek hafta sonu bölgeye dönen insanların akıbetinin ne olacağı belirsizliğini koruyor. Bu arada, ülkede hafta başında meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki depremin yol açtığı tsunamide ölenlerin sayısı 449'a yükseldi. Yüzlerce köylünün kayıp olduğunun duyurulmasına rağmen yüksek yerlere kaçarak kurtulanların yavaş yavaş evlerine dönmesiyle birlikte kayıp olduğu sanılan kişilerin sayısı 96'ya düştü.
Cihan
 

harp

Well-known member
Cevap: Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00

2 milyon Hacıya hassas koruma
01 Kasım 2010 / 11:00
Kutsal topraklara yolculuk başladı.

Hac ibadetini yerine getirmek üzere tatlı bir telaş içine giren milyonlarca Müslüman, hazırlıklarını tamamlamak üzere.
Suudi Arabistan hükümeti de yaklaşan hac sezonu öncesinde güvenlik tedbirlerini en üst seviyeye çıkardı. Bu yıl hac için gelmesi beklenen 2 milyon adayın ibadetlerini güvenle yerine getirebilmesini sağlamak amacıyla 4 bin antiterör uzmanı polis görevlendirildi. Antiterör gücü, kasım ayının üçüncü haftası başlayacak hac dönemi sırasında Mekke ve Medine'de konuşlandırılmış 385 askerî araç ile desteklenecek. Simülasyon tatbikatları yapan timlerin, antiterörizm, kalabalık dağıtma ve patlayıcı imha gibi alanlarda uzman olduğu öğrenildi.
Okaz ve Suudi Gazete'ye konuşan Özel Güvenlik Kuvvetleri Şefi Muhammed El Ummani, hac güvenlik planını uygulamak için tam anlamıyla hazır olduklarını belirtti. Timlerin iç güvenlik, kalabalık kontrol ve acil misyon operasyonlarını desteklemekle görevlendirildiğini ifade eden El Ummani, hac sezonunda yaşanması muhtemel herhangi bir hadise için olağanüstü tedbir aldıklarını kaydetti. "Tüm personelimiz her şart ve durumda kendilerinden istenileni en iyi şekilde yerine getirecek donanıma sahiptir." diyen güvenlik şefi, bu başarıya devlet büyüklerinden aldıkları sınırsız destek sayesinde ulaştıklarını dile getirdi. İçişleri bakanlığının denetleneceği hac güvenlik planı, Başbakan Prens Naif bin Abdül Aziz tarafından da onaylandı.
Zaman
 

harp

Well-known member
Cevap: Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00

Hür adam
31 Ekim 2010 Pazar 07:20
Yıllardan beri yapılmak istenen, ama çeşitli sebeplerle bir türlü gerçekleştirilemeyen bir proje nihayet hayata geçti. Yönetmen Mehmet Tanrısever, Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını anlatan bir filme imza attı: Hür Adam.
Geçen haftalarda İstanbul’da; “Beyaz Sinema’nın 40 Yılı: 1970-2010 / Hor Görülen Bir Akımın Kilometre Taşları” başlıklı bir etkinlik yapıldı. Yeni Şafak gazetesi Sinema Editörü Ali Murat Güven yönetiminde hazırlanan programda, 7 gün boyunca ‘Beyaz Sinema’nın önde gelen yönetmenleriyle yapılan sohbetler ve film gösterileri yer aldı.
İşte, bu program çerçevesinde “Hür Adam” filmine imza atan yönetmen Mehmet Tanrısever ve başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ’ın filmi anlatan konuşmalarını dinleme imkânı bulduk. Aynı toplantıda filmin senaryosunu yazanlar arasında yer alan Ahmet Çetin de vardı. Beyoğlu, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’ndeki toplantıda, henüz vizyona girmeyen “Hür Adam” filminin fragmanını izleme imkânı da bulduk.
Hemen ifade edelim ki, kısa bir ‘fragman’ izleyerek 140 dakika civarında olan bir filmi değerlendirmek yeterli olmaz. Bu bakımdan, değerlendirmemizin fragman, yönetmen ve başrol oyuncusunun ifadeleri çerçevesinde olduğunun bilinmesi lâzım.
Daha çok “Minyeli Abdullah” filminin yapımcısı olarak tanıdığımız yönetmen Tanrısever’e göre, “Hür Adam” filmi başarılı olmuş. 7 Ocak’ta vizyona girecek olan film, Özen Film tarafından 500 kopya olarak dağıtılacak ve yaklaşık 700 sinemada gösterilecek. Özen Film’in, bu çalışmayı 500 kopya olarak dağıtmak istemesi, filmin muhtevasını tahmin etmek bakımından önemli bir gösterge.
Bir kaç dakikalık fragman ve yarım saatlik ‘kamera arkası görüntüler’e bakınca filmin dikkat çekeceğini söylemek mümkün. Ancak kabul edilmelidir ki, Bediüzzaman gibi hayatını ‘iman kurtarmaya adayan’ bir âlimin hayatını tam olarak yansıtmak zaten kolay değil. Çünkü onun hayatının her safhası başlı başına bir filme konu olabilir ve belki de öyle olmalıdır. Bu yönüyle bu çalışma bir ‘ön hazırlık’ olarak da görülebilir.
Yönetmen ve senaryo yazarlarının ifadelerine göre, ‘tartışmalı’ bazı sahneler filmde çok kısaca yer alıyor. Bediüzzaman’ın İstanbul’u işgâl eden İngilizlere karşı verdiği mücadele takdirle karşılanıp özel olarak Ankara’ya davet edilmesi sonrasında M. Kemal ile karşılaştığı ve ona ‘namaz’ı hatırlattığı sahne buna örnek olarak gösterilebilir. Hatırlanacağı üzere, Bediüzzaman’ın hayatında benzer başka ‘çetin sahne’ler de vardır.
Yönetmen Mehmet Tanrısever’in açıklamasına göre, “Hür Adam” filmi yurt dışına da açılacak. Avrupa, Orta Asya ve Uzakdoğu ülkelerinde gösterilmesi için de çalışmalar yapılıyormuş.
Başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ da, Bediüzzaman’ın hayatından çok etkilendiğini ve onu hissederek oynamaya çalıştığını söylüyor. Bağ, filme hazırlanmak için 3 ay boyunca Risâle-i Nur eserlerini ve Bediüzzaman’ın hayatını anlatan kitapları okuduğunu ifade etti. “Hür Adam”ın başrol oyuncusu Bağ, en çok etkilendiği ‘sahne’nin, filme alınmayan ‘vefat sahnesi’ olduğunu da söyledi.
“Hür Adam”ın yeni filmlerin yapılması noktasında yönetmen ve senaristlere cesaret vermesini temenni edelim ve vizyona çıkmasını bekleyelim...
Yeni Asya
 

harp

Well-known member
Cevap: Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00

Said Nursi cumhuriyete daha yakındı ama...
31 Ekim 2010 / 14:00
Türkiye Büyük Millet Meclisi arşivindeki bir belge resmi tarihin kabullerini altüst ediyor.

Kemal Özer'in haberi
Resmi tarih öğretisinde ‘Cumhuriyet fikri’nin Mustafa Kemal'in gizli fikri olduğunu anlatır. Yine resmi öğreti de, Mustafa Kemal’in bu niyetini yakın arkadaşlarına da açıkladığı iddia edilir. Hatta Mustafa Kemal'in, Cumhuriyet’in ilanından bir gün öncesindeki bir yemekte, ‘yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz’ dediği bile belirtilir. Oysa ulaşılan bir resmi belge, bu iddiaları altüst ediyor.
RESMİ BELGE, RESMİ İDDİAYI YALANLIYOR
Bilindiği üzere Türkiye Cumhuriyeti’nden önce ‘Kars İslam Cumhuriyeti’, ‘Batı Trakya Türk Cumhuriyeti’ gibi cumhuriyetler kurulmuştu. Dönemim aktörlerinden Said Nursi de saltanata karşı Cumhuriyet fikrine daha yakın durmakta idi. Ama daha sonra “tek adam” olarak anılacak olan Mustafa Kemal’in Cumhuriyet getirmekten söz ederken tek parti diktatörlüğüne dönüşmesinden endişe duydukları için Mustafa Kemal’in bu girişimine karşı çıktıkları anlatılırdı.
TBMM arşivlerindeki 1-2 Kasım 1922 tarihli resmi belge, Cumhuriyet’in temelleri hakkında çok ciddi bir delil niteliğinde. Bu belgede, Mustafa Kemal’in imzası 80. sırada yer alıyor. Bu belgeye göre önergenin sahibi Mustafa Kemal Paşa değil. Önergenin sahibi olsaydı ilk imzayı atması gerekirdi. Oysa Mustafa Kemal'in imzasından önce tam 79 imza var. Cumhuriyet fikrinin ve önerisinin sahibi Mustafa Kemal ise, neden ilk imzayı atmadı? TBMM Başkanı Mustafa Paşa’nın imzası, neden 80. sırada? Yoksa Paşa Cumhuriyet fikrine sonradan mı ikna edildi? Ya da imza sayısının çokluğu nedeniyle Paşa bu fikre istemeden mi geldi? Aslında Mustafa Kemal'in kafasında Cumhuriyet dışında seçenek ya da seçenekler mi vardı? Mezkur belge bu sorular gibi birçok soruyu gündeme getirdi.
İşte Timeturk’den Kemal Özer’in ulaştığı belgenin Osmanlıca metni ve Türkçe’ye çevrilmiş metinleri
Bir kaç asırdır Saray ve Babıâlinin cehalet ve sefaheti yüzünden Devlet azîm felâketler içinde müthiş bir surette çalkandıktan sonra nihayet tarihe intikal etmiş bulunduğu bir anda Osmanlı İmparatorlusunun müessis ve sahibi hakikisi olan Türk milleti Anadolu 'da hem haricî düşmanlarına karşı kıyam etmiş, hem de o düşmanlarla birleşip millet aleyhine hani kete gelmiş olan Saray ve Babıâli aleyhine mücahedeye atılarak Türkiye'de Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti ve ordularını bitteşkil haricî düşmanlar, Saray ve Babıâli ile fiilen ve müsellehan ve malûm müşkülâtı şedide ve mahrumiyeti elime içinde cidale girişmiş, bugünkü halâs gününe vasıl olmuştur.
Türk milleti Saray ve Babıâlinin hıyanetini gördüğü zaman. Teşkilâtı Esasiye kanununu ısdar ederek onun birinci maddesiyle hâkimiyeti Padişah'tan alıp bizzat millete ve ikinci maddesiyle icraî ve teşriî kuvvetleri onun yedi kudretine vermiştir. Yedinci madde ile de harp ilânı, sulh akdi gibi bütün hukuku hükümraniyi milletin nefsinde cemeylemistir.
Binaenaleyh; o zamandan beri eski Osmanlı İmparatorluğu tarihe intikal edip yerine yeni ve millî bir Türkiye Devleti, yine o zamandan beri Padişahlık merfu olup yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi kaim olmuştur. Yani bugün İstanbul'da bulunan heyet mevcudiyetini usulen himaye edecek hiç bir meşru ve gayri ecnebi kuvvete ve müzahereti milliyeyi malik olmayıp bir zilli zail halindedir. Millet şahsi hükümranlık ve saray halkı ve etrafının sefahati esası üzerine müessis bir Saltanat yerine asıl halk kütlesinin ve köylünün hukukunu himaye ve sadedini tekeffül eden bir halk hükümeti idaresi tesis ve vazetmiştir.
Hal böyle iken İstanbul'da' düşmanlarla teşriki mesai etmiş olanların elân hukuku Hilâfet ve Saltanat ve hukuku Hanedandan bahseylemelerini görmekle müstağrakı hayret bulunuyoruz. Tevfik Paşan’ın telgrafı kadar garip ve acip ve hilafı mevâka bir vesika tarihte nadir görülmüştür. Binaenaleyh Türkiye Büyük Millet Meclisi berveçhiati mevaddı neşir ve ilâna karar vermiştir:
1- Teşkilâtı Esasiye kanuniyle Türkiye halkı, hukuku hâkimiyet ve hükümran isiniri mümessili hakikisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti mâneviyesinde gayrikabili terk ve tecezzi, ve ferağ olmak üzere temsile ve bilfiil istimale ye iradei milliyeye istinat etmiyen hiç bir kuvvet ve heyeti tanımamağa, karar verdiği cihetle misakı millî hudutları dahilinde Türkiye Büyük Milîet Meclîsi Hükümetinden başka şekli Hükümeti tanıma'/. Binaenaleyh Türkiye halkı hâkimiyeti şahsiyeye müstenit olan İstanbul Maki şekli Hükümeti 16 mart 1336 dan itibaren ve ebediyen tarihe müntakil adtieylemistir.
2. Hilâfet, Hanedanı Âli Osmana aiaît olup Halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu Hanedanın ilmen ve ahlâkan erşet ve eslâh olanı intihap olunur.
Türkiye Devteti Makamı Hilâfetin istinatgâhıdır
(Cilt: H - Sayfa: 328). 1/2 teşrinisani 1338
Time Türk
 

harp

Well-known member
Cevap: Said Nursi'nin tesettür metnini anmak gerekir 01 Kasım 2010 / 13:00

Bediüzzaman neden cihad yapmadı?
31 Ekim 2010 / 06:56
Son Şahitler'den Prof. Dr. Ali Özek, Bediüzzaman'la olan hatırasını anlatıyor...

Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitler'den Prof. Dr. Ali Özek anlatıyor
"İstanbul'a geldiğimde Bediüzzaman da Fatih Çarşamba'da ahşap bir evde kalıyordu. Ziyaretimizde divan üzerinde, arkasında hafif eğik bir yastığa yaslanmış, uzanmış yatıyordu. Mustafa Sabri Efendinin selâmını söyleyince, kalktı, doğruldu, oturdu, 'aleykümselâm' diye selâmı aldı. 'Kelâmı nedir?' dedi. Bir saat kadar ziyaretinde kaldık.
"Bizim vazifemiz imandır"
"Ben selâmını söylemeden, 'Bizim H. Ali ne yapıyor?' diye sordu, ben de selâmını söyledim.
"Mustafa Sabri ne kadar talebeniz olduğunu soruyor Efendim' dedim
"Türkiye'de Risale-i Nur'u okuyan beş yüz bin şakirdim var' dedi.
"Sabir Efendi bu kadar talebesiyle neden İslâmî cihada başlamıyor, diyor.'
"Üstad:
"Şimdi sen Sabri Efendiye selâm söyle, bizim dâvamız imandır. Cihad, imandan sonra gelir. Şimdi imana hizmet etmek zamanıdır. Bizim vazifemiz imandır, imana hizmet etmektir...' diye iman hizmeti üzerinde uzun uzun durdu ve izahlarda bulundu. Müsaade isteyip ayrılırken, ayağa kalktı. elini öptüm, ayrıldım, kendisi de yatağa oturdu.
Necmettin Şahiner, Son Şahitler
 
Üst