Huseyni
Müdavim
Azîz, sıddîk, çalışkan kardeşim,
Senin gördüğün vazife-i Kuraniyenin hepsi mübarektir. Cenab-ı Hak sizi muvaffak etsin, fütûr vermesin, şevkinizi arttırsın. Uhuvvet için bir düstur beyan edeceğim; o düsturu cidden nazara almalısınız.
Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkarane ittihad gittiği vakit, manevî hayat da gider.
Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür, tesanüd-ü adedî ile yazılsa yüz on bir kıymetinde olduğu gibi; sizin gibi üç-dört hadim-i Hak, ayrı ayrı ve taksimü'l-a'mal olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır.
Eğer hakîki bir uhuvvetle birbirinin fazîletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefani sırrıyla hareket etseler, o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler. Sizler, koca Isparta değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz...
Makinenin çarkları birbirine muavenete mecburdur; birbirini kıskanmak değil, belki bilakis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farzettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse, memnun olur; çünkü, vazifesini tahfif ediyor.
Hak ve hakîkatin, Kur'an ve îmanın hizmeti olan büyük bir hazîne-i aliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe, iftihar eder, minnettar olur, şükreder. Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek, kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telakkî ediyorum; siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız, adeta herbiriniz, ötekinin fazîletlerine naşir olunuz.
Tarihçe-i Hayat s.187