Sema / Aşıkların, Aşkın Raksı

hulusi

Well-known member
semazenn.jpg

Semazenlere...
‘’Sema, marifet ehlinin ruhlarının latif gıdasıdır. Çünkü sema, davranışlardan ayrılan bir rikkat ve incelik taşır. Sema, rikkat sebebiyle ancak nazik ve hassas insanlar tarafından algılanır. Sema’nın inceliği ehli tarafından algılanır, ancak gönül temizliği sayesinde kavranabilir.‘’
Sema üzerinden onca tartışmanın yapıldığı şu günlerde, ilk olarak sanırım semanın Allah’a olan aşkın simgesi olan bir zikir olduğunun yeniden hatırlanmasıyla işe başlamalıyız. Görsel zenginliğiyle çeşitli danslarla bir arada kullanılan / kullanılmak istenen sema tüketebileceğimiz onca şeyden biri değildir. Yani semanın görsel zenginliğinin içsel olanı yansıtmasından geldiğinin ayırdında olmalıyız. En azında biz, bizler bunun farkında davranışlar sergilemeliyiz sanırım. İslami! Düğünlerde çağrılan ve dönüş sergileyenlerin danstan ibaret olduğunu, semanın bir bütün içinden söküp alınmayacak denli köklü bir deveran olduğunu önce kendimiz hatırlayıp, hatırlatmalı değil miyiz?
Semanın çıkışıyla ilgili çeşitli rivayetlerin varlığı bilinmektedir. En kuvvetli olanlarından biri, Kuyumcu Şeyh Selahaddin’in dükkanının önünden geçen Pir’in semaya başlamasıdır. Kuyumcu Şeyh Selahaddin, Hz. Mevlana’yı görünce,’’Mevlana semadan çekilinceye kadar altın varakları lime lime olsa da hiç durmadan çekiç vurun’’ diye emreder.
Eflaki bu hadisenin devamında Selahaddin’in altınları gözden çıkarması sonucunda, bütün dükkanın altın yapraklarla dolduğunu, bütün aletlerin de altına dönüştüğünü söyler. Burada Mesnevi de geçen bi yeri aktarmak istiyorum:
‘’Yapılma yıkılmadadır; topluluk dağınıklıkta; düzeltme kırılmada, murat muratsızlıktadır; varlık yoklukta.’’
Hz. Mevlana bu alemden mekansızlık mekanına geçiş köprüsü olarak semayı görmektedir. Schimmel sema için der ki;
‘’Allah’ın onu cennete getirmesi için gökyüzüne açılan bir pencere veya bir merdivendir.’’
Mesnevinin ilk beyitlerindeki bu kopuş, asıl vatan hasreti demek ki semayla bir nebze teselli bulmuştur. Raks, sema, müzik hakkında söylenen pek çok şey karşısında Pir, biz bu konuda bir şeye rastlamadık, okumadık diyenlere; onlar eşekcesine okumuşlardır demektedir.
Çünkü bilir ki semazenin ayak bastığı yerde hayat kaynağı fışkırır. Bu manevi lezzetle kendinden geçen semazenler kendilerine de halka dışındakilere de bir ruh dinginliği bağışlar.
Bu hala böyle değil midir?
Günümüzde Pir’in takipçisi olan semazenler (ki açılış ve düğünlerde dans eden üç beş kişiye bu ismlendirmeyi yapmıyorum) azim ve istikrarla bu mesleğin devamı olma, geleneği devam ettirme misyonunu yüklenmiş gitmektedirler. Hz. Mevlana Mesnevi’yi okusunlar diye yazmadığını; ayaklarının altına alınsın ve uçulsun diye yazdığını söyler. Bi vesile tüm dünyada sema ayini için dolaşan semazenler; Bosna’ dan Hindistan’a; Amerika’dan Santiyago’ya; Urfa’dan Tokat’a sema ederken; Pir’in eliyle ordan oraya uçarken., değdikleri bir gönülde gül yetişse de kafi değil midir?
Teyar dö Şardin’in 20. yy insanı için yaptığı tesbit manidardır. Ki aklı başında her sıkışmış ruhun , modern insanın onun dediği gibi intihar ve ibadet arasında tercih yapmak zorunda olduğunu düşünüyorum. Çünkü ibadet ve zikir bir bağdır ve bağı olmayan insan boşlukta yuvarlanır.
Sema, görülen ve görülmeyen alemlerin arasında bir bağ oluşturur.
Sema, heyecandır.
Sema, gıdadır.
Sema, yalnız bunu duymak ve anlamak için can kulağı, gönül kulağı gerekir.
Sema, doyumsuz bir aşk şarabıdır.
Sema, mana aleminin giriş kapısıdır.

Semazenler, sema halkasında erirler, saflaşırlar ve Nurlar Nuru’na yükselirler.
Görünen alemden görünmeyen aleme geçerler.
Bizlerin bile semayı, semazenleri, Mevlevileri oldukları şeklin dışında görmemizi isteyenlere inat; semanın aşkın kanatları olduğu inancımı sürdüreceğim. Ve sanırım bu güzelliklere bakışımız değişeli, burun kıvıralı, birliğimizi, özümüzü ve gücümüzü kaybettik.

Son söz Hz. Mevlana’nın umulur ki seferimizin yönü tez zamanda kalbimize döner.
‘’Ne Afgan vardır, ne Türk ne de Tataroğlu. Bizler hepimiz aynı bahçenin, aynı ağacın meyveleriyiz. Bizler aynı baharın açmış çiçekleriyiz.‘’
Aşk olsun!
HÛ...
 

Aks_i_NuR

Well-known member
‘’Ne Afgan vardır, ne Türk ne de Tataroğlu. Bizler hepimiz aynı bahçenin, aynı ağacın meyveleriyiz. Bizler aynı baharın açmış çiçekleriyiz.‘’
Aşk olsun!

HÛ...



Allah razı olsun kardeşim..Çok güzel bir konuya değinmişsiniz..Allahım bizlere de nasip eder inşAllah..
 

hulusi

Well-known member
‘’Ne Afgan vardır, ne Türk ne de Tataroğlu. Bizler hepimiz aynı bahçenin, aynı ağacın meyveleriyiz. Bizler aynı baharın açmış çiçekleriyiz.‘’
Aşk olsun!
HÛ...



Allah razı olsun kardeşim..Çok güzel bir konuya değinmişsiniz..Allahım bizlere de nasip eder inşAllah..
:aro:ecmain amin maşallah tüm konulara bakmışsınız.Sizinde paylaşımlarınızı bekliyoruz işin ehlisiniz dua ile
 

kýþ meleði

Well-known member
Sema, görülen ve görülmeyen alemlerin arasında bir bağ oluşturur.
Sema, heyecandır.
Sema, gıdadır.
Sema, yalnız bunu duymak ve anlamak için can kulağı, gönül kulağı gerekir.
Sema, doyumsuz bir aşk şarabıdır.
Sema, mana aleminin giriş kapısıdır.
Semazenler, sema halkasında erirler, saflaşırlar ve Nurlar Nuru’na yükselirler.
Görünen alemden görünmeyen aleme geçerler.
Allah razı olsun
 
Üst