sonra ne oldu-bizimde ..

sinang

Member
Bu âlem. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) in dâvasına boyun eğdi. Kur'an-ı Kerimin ayetlerini yâd etti. Re-sulullaha tabi olanların kalplerine hidayet güneşi doğdu. Kâinat nurla doldu. Dünya üzerinde sulh bayrağı, dalgalandı. İnsanlık, adaletli bir idareden doğan huzur ve saadetin tadını tattı.
Hazreti Muhammed (S.A.V.)in yetiştirdiği halifelerin idaresi altında olanlar huzur ve emniyet içinde yaşadı. Rum imparatorluğu ve köşkleri fethedildi. Acem ülkeleri müslümanlara boyun eğdi. Yer yüzü islâma teslim oldu, .hidayete kendi isteğiyle boyun eğdi.
Artık yer yüzünde Peygamber rüzgârları esiyordu. Vahyin nefis kokusuyla dolu bâdisaba yelleriydi bu. Dünyayı Allah'ın rahmeti kapladı.
«Allah, Kafirleri kinleriyle beraber geri çevirdi. Hiçbir hayır kazanamadılar. Allah, savaşta yardım ola-
— 95 —
rak îman edenlere yeter. Allah, en kuvvetli ve her şeye
galiptir.
Allah, ehl-i kitaptan kâfirlere yardım edenleri kalelerinden indirdi. Kalplerine korku saldı. Onların kimini öldürüyor, kimini de esir atıyordunuz. Allah, sizleri onların yerlerine, yurtlarına, mallarına, hiç ayak basmadığınız yerlere vâris kıldı. Allah, her şeye Kadir'-
dir.»(-'«)
Ey insanlar!.. Biz de bugün aynı hazırlıkla hazır-lanacağız. Yakın geçmişte ecdadımız nasıl muzaffer olduysa biz de muzaffer olacağız:
«Zafer ancak Azîz Hâkim olan Allah'ın katında-
dır.»
Yakında bizim için de, Allah Teâlâ'nın şu vaadi gerçekleşecektir: «Biz ise istiyorduk ki, güçsüz sayılanlara iyilikte bulunalım. Onları önderler kılalım. Onları vârisler yapalım. Onları yeryüzünde yerleştirelim.»^"1)
«Sabret, şühhesiz ki, Allah'ın vaadi haktır. Hakiki îman etmeyenler seninle istihza etmesinler.»(?fl)

BİZİM DE BİR DEVLETİMİZ OLSAYDI!..
Bizim de, hakikî müslüman, sağlam îmanlı, düşünce ve tatbikatında müstakil, elinde bulunan islâm'ın büyük bir hazine olduğunu bilen, azametini .takdir eden, milletinin içindeki hastalıklardan kurtuluş çaresinin islâmda olduğuna iman eden ve bu mukaddes dinin bütün insanlar için bir doğru yol olduğunu tasdik eden bir idaremiz olsaydı; ondan, islâm nâmına dünyaya el uzatmasını, başka devletleri islâmı araştırmaya sev-ketmesini isterdik.
Bu müslüman devletimiz, müslüman olmayan devletleri çeşitli uyarmalarla, delillerle temsilciler göndererek ikna eder, islâma çekerdi. Böylece islâmî devletimiz diğer devletler arasında hem siyasi yönden, hem de manevî yönden büyük bir itibar kazanırdı. Millete canlılık verir, onlarınura sevkederdi. Bu devlet
Risaleler 1
milletin kalbine çalışnrfa gayretini yerleştirir, ruhlarını canlandırırdı.
Ne acayipdir ki; komünizm, kendisini ilân edecek, ona davet edecek, uğrunda mal ve canını harcayacak, ve insanları zorla kabullenmeye sevkedecek bir devlet bulsun da: İslâm"Dini böyle bir devlet bulamasın...
Yine ne gariptir ki. Faşizm ve Nazizm teorileri
kendilerini takdis edecek, aşjrı derecede sevecek, uğrunda cihad edecek, onlara uymakla iftihar edecek, onları öğretmek için bütün nizâmlara başvuracak milletler bulunsun da; islâm dini böyle bir millet bulamasın...
Keza çeşitli sosyal ve politik doktrinler canlarını,akıllarını, düşüncelerini, kalemlerini, mallarını... ve bütün çabalarını yoluna vakfederek ölümü göze alıp onu gerçekleştirmeye çalışacak çok kuvvetli yardımcılar bulsun da; islâm dini böyle yardımcılar bulamasın... çok acı!..
Bütün bu rejimlerin güzel taraflarını alıp kötüKJk-lerini atan, islâm dinine davet edici bir islâm hükümeti bulunmasın...
Bu devlet, insanî problemlerin hakikî çözümünü
taşıyan ve cihanşümul bir nizâm olan islâmı diğer milletlere tanıtmasın, vermesin!..
Halbuki islâm, kendine daveti farz kılmış, bütün bu beşerî nizâmlar ortaya çıkmadan çok önce dine davet etmeyi bir vazife olarak müslüman fert ve cemaata yüklemiştir.
«İçinizden hayra davet edecek, iyiliği emredecek, kötülüğe mani olacak bir cemaat bulunsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.»!20)
Fakat bizim idareciler bunu nereden yapacak? Bizimkiler hep yabancıların dizi dibinde yetiştiler. Onların fikirleriyle yoğuruldular. Elbette onların izlerinden koşacaklardır. Yabancıları razı etmek için yarışa gireceklerdir. Yabancıların tesiri altında kalmadan hareket etmenin, bizim idarecilerin hatırlarına dahi gelmediğini söylersek mübalağa etmiş olmayız.
Mısır'da birçok idarecilere bu isteğimizi arzettik. isteklerimizin hiçbir netice vermemesi gayet tabii idi. Çünkü islâmı bizzat kendilerinde, ailelerinde ve hususî işlerinde yaşamayan liderler, onu başkalarına öğretemezler. Başkalarını İslama davet edemezler. Zira kaybedilen bir şeyin başkasına verilmesi düşünülemez.

Kardeşler!.. Bu, bizim idarecilerin başarabileceği bir vazife değildir. Tecrübeler bu vazifeyi yerine getirmekten âciz olduklarınıisbat etmiştir.
Bu vazife yeni neslin vazifesidir. Bunun için yeni nesli bu vazifeye davet edin. Onları yetiştirmek için ciddiyetle çalışın. Yeni nesle fikren, aklen, ruhen ve kalben bağımsız olmayı öğretin. Onların heyecanlıruhlarını islâmın azameti ve güzelliğiyle doldurun. Yeni gelen nesli Hz. Muhammed (Ş.A.V.)'in sancağı altında asker edin. işte bu nesilden, bizzat kendisi çalışıp başkalarını mes'ud eden bir müslüman idareci bulacaksınız...

 
Üst