zafer karlý
Member
Soru -Eğer evliya-yı ümmet o yoldan gitmeyecekse Peygamberimizin Miraca giden yolun kapısını açık bıraktığı iddiasının ne anlamı olur?
Bu soru üzerinde düşünebilmek için Mirac kavramının kazandığı anlamları dikkate almamız gerekmektedir. Mirac, gerek Risale-i Nur’da, gerekse diğer İslam literatürünün ekseriyetinde iki anlamda kullanılmaktadır:
Bunlardan birisi kelime manasıdır; buna göre Mirac: “Çıkılacak yükselecek yer, göğe çıkma, göğe yükselme, uruc” demektir. “Namaz müminin miracıdır” denilirken kelimenin bu anlamı kullanılmıştır. Yani, her Müslüman, ubudiyet cihetiyle Allah’a yakınlaşmak ister. Bu da namaz ve sair ibadetler yoluyla manen yükselmek anlamındadır. Mesela, yukarıdaki ifadede müminlerin namazla Allah’a yaklaşması kastedilir. Evliya-yı ümmetin miracını bu kategoride değerlendirmek gerekir. Miracın bu gibi hallerde hiçbir zaman, terim anlamıyla, yani Peygamberimizin miracı anlamında kullanılamaz.
İkincisi terim anlamıdır ki, Hz. Peygamberin mirac mucizesini ifade eder. Peygamberimiz bu mucizesinde maddi ve ruhi bütün varlığıyla yükselip Cemalullahı müşahede etmiştir. Önce, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülmüş, oradan da bütün alemleri geride bırakarak Sidretü’l- Müntehaya ve Rabbinin huzuruna ulaşmıştır. Kavram olarak kastedilen budur. Bediüzzaman, Mirac’ın bu anlamını ifade etmek için “Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam” tabirini de kullanmıştır. Evliya-yı ümmetin gidemeyeceği yol bu yoldur. Bu yol sadece Peygamberimize (s.a.v.) mahsustur.
Bediüzzaman’ın, “Zat-ı Ahmediye Aleyhisselam-ı Vesselam, o yolu açmış, velayetiyle gitmiş, risaletiyle dönmüş ve kapıyı da açık bırakmış. Arkasındaki evliya-i ümmeti, ruh ve kalp ile o cadde-i nuranide, mirac-ı Nebevinin gölgesinde seyr-ü sülûk edip istidatlarına göre makamat-ı aliyeye çıkıyorlar.” ibaresinin ikinci cümlesindeki evliya-i ümmetin ruh ve kalp ile cadde-i nuranide” ilerlemeleri miracın birinci anlamıyla ilgilidir. Yani, Müslümanların manevi derecelerine göre yükselmesi kastedilir. Bunu miracın terim anlamı ile karıştırmak doğru olmaz. Mezkur cümleden velilerin ya da derecelerine göre diğer Müslümanların Sidretü’l- Müntehaya kadar çıkabileceği gibi bir anlam da çıkaramayız.
Bu soru üzerinde düşünebilmek için Mirac kavramının kazandığı anlamları dikkate almamız gerekmektedir. Mirac, gerek Risale-i Nur’da, gerekse diğer İslam literatürünün ekseriyetinde iki anlamda kullanılmaktadır:
Bunlardan birisi kelime manasıdır; buna göre Mirac: “Çıkılacak yükselecek yer, göğe çıkma, göğe yükselme, uruc” demektir. “Namaz müminin miracıdır” denilirken kelimenin bu anlamı kullanılmıştır. Yani, her Müslüman, ubudiyet cihetiyle Allah’a yakınlaşmak ister. Bu da namaz ve sair ibadetler yoluyla manen yükselmek anlamındadır. Mesela, yukarıdaki ifadede müminlerin namazla Allah’a yaklaşması kastedilir. Evliya-yı ümmetin miracını bu kategoride değerlendirmek gerekir. Miracın bu gibi hallerde hiçbir zaman, terim anlamıyla, yani Peygamberimizin miracı anlamında kullanılamaz.
İkincisi terim anlamıdır ki, Hz. Peygamberin mirac mucizesini ifade eder. Peygamberimiz bu mucizesinde maddi ve ruhi bütün varlığıyla yükselip Cemalullahı müşahede etmiştir. Önce, Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya götürülmüş, oradan da bütün alemleri geride bırakarak Sidretü’l- Müntehaya ve Rabbinin huzuruna ulaşmıştır. Kavram olarak kastedilen budur. Bediüzzaman, Mirac’ın bu anlamını ifade etmek için “Mirac-ı Ekber-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam” tabirini de kullanmıştır. Evliya-yı ümmetin gidemeyeceği yol bu yoldur. Bu yol sadece Peygamberimize (s.a.v.) mahsustur.
Bediüzzaman’ın, “Zat-ı Ahmediye Aleyhisselam-ı Vesselam, o yolu açmış, velayetiyle gitmiş, risaletiyle dönmüş ve kapıyı da açık bırakmış. Arkasındaki evliya-i ümmeti, ruh ve kalp ile o cadde-i nuranide, mirac-ı Nebevinin gölgesinde seyr-ü sülûk edip istidatlarına göre makamat-ı aliyeye çıkıyorlar.” ibaresinin ikinci cümlesindeki evliya-i ümmetin ruh ve kalp ile cadde-i nuranide” ilerlemeleri miracın birinci anlamıyla ilgilidir. Yani, Müslümanların manevi derecelerine göre yükselmesi kastedilir. Bunu miracın terim anlamı ile karıştırmak doğru olmaz. Mezkur cümleden velilerin ya da derecelerine göre diğer Müslümanların Sidretü’l- Müntehaya kadar çıkabileceği gibi bir anlam da çıkaramayız.