Sebeb sırf zahirîdir
İzzet-i azamet ister ki; esbab-ı tabiî, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
Tevhid ve celal ister ki: Esbab-ı tabiî, dâmenkeş-i tesir-i hakikî ola
{(*): Hakikî tesirden elini çeksin, icada karışmasın, demektir.} kudret eserinde.
* * *
Vücud, âlem-i cismanîde münhasır değil
Vücudun hasra gelmez muhtelif enva'ını, münhasır olmaz, sıkışmaz şu şehadet âleminde.
Âlem-i cismanî bir tenteneli perde gibi, şu'le-feşan gaybî avalim üzerinde.
* * *
Kalem-i kudrette ittihad, tevhidi ilân eder
Eser-i itkan-ı san'at, fıtratın her köşesinde bilbedahe reddeder esbabının icadını.
Nakş-ı kilkî ayn-ı kudret; hilkatin her noktasında bizzarure reddeder vesaitin vücudunu.
* * *
Bir şey, her şeysiz olmaz
Kâinatta serbeser sırr-ı tesanüd müstetir, hem münteşir. Hem cevanibde tecavüb, hem teavün gösterir
Ki yalnız bir kudret-i âlem-şümuldür yaptırır, zerreyi her nisbetiyle halkedip yerleştirir.
Kitab-ı âlemin her satırıyla her harfi hayy; ihtiyaç sevkediyor, tanıştırır.
Her nereden gelirse gelsin nida-i hacete lebbeyk-zendir, sırr-ı tevhid namına etrafı görüştürür.
Zîhayat her harfi, herbir cümleye müteveccih birer yüzü, hem de nâzır birer gözü baktırır.
* * *
Güneşin hareketi cazibe içindir, cazibe istikrar-ı manzumesi içindir
Güneş bir meyvedardır, silkinir tâ düşmesin müncezib seyyar olan yemişleri.
Ger sükûtuyla sükûnet eylese, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczubları.