Konuya cevap cer

Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış, yuvalarına dönmeli 


ﺍِﺫَﺍ ﺗَﺎَﻧَّﺚَ ﺍﻟﺮِّﺟَﺎﻝُ ﺍﻟﺴُّﻔَﻬَﺎﺀُ ﺑِﺎﻟْﻬَﻮَﺳَﺎﺕِ ٭ ﺍِﺫًﺍ ﺗَﺮَﺟَّﻞَ ﺍﻟﻨِّﺴَﺎﺀُ ﺍﻟﻨَّﺎﺷِﺰَﺍﺕُ ﺑِﺎﻟْﻮَﻗَﺎﺣَﺎﺕِ


{(*): Tesettür Risalesi'nin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcub eylemiş.}


Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer'-i İslâm onları


Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik zînetleri.


Haşmetleri, hüsn-ü hulk; lütf-u cemali, ismet; hüsn-ü kemali, şefkat; eğlencesi, evlâdı. Bunca esbab-ı ifsad, demir-sebat kararı


Lâzımdır tâ dayansın. Bir meclis-i ihvanda güzel karı girdikçe riya ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları!


Yatmış olan hevesat, birdenbire uyanır. Taife-i nisada serbestî inkişafı, sebeb olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birdenbire inkişafı.


Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu suretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; hem müdhiştir tesiri. {(**): Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bakmak nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de, rahmete muhtaç bir bîçare meyyitenin güzel tasvirine müştehiyane bir nazarla bakmak, ruhun hissiyat-ı ulviyesini söndürür.}


Memnu' heykel, suretler: Ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riya, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır: Celbeder o habis ervahları.


* * * 


Tasarruf-u kudretin vüs'ati, vesait ve muinleri reddeder 


O Kadîr-i Zülcelal; tasarruf-u kudreti tevessü-ü tesiri noktasında oluyor şemsimiz zerre-misal


Nev'-i vâhidde olan tasarruf-u azîmi mesafesi vasi'dir. İki zerre beyninde cazibeyi ele al;


Git de tâ Şemsüşşümus ve Kehkeşan beynindeki cazibenin yanında koy. Yükü bir kar danesi bir melek, şemsi ele almış bir şems-misal


Meleğin yanına getir. İğne kadar bir balığı, balina balığı da yanyana bırak. O Kadîr-i Ezelî-i Zülcelal


Tecelli-i vasii, asgardan tâ ekbere itkan-ı mükemmeli birden tasavvura al. Cazibe ve nevamis, vesail-i pür-seyyal


Gibi örfî emirler; tecelli-i kudrete, tasarruf-u hikmete birer isim olması.. odur yalnız meal.


Başka meali olmaz, beraber de bir düşün; bileceksin bizzarure ki: Esbab-ı hakikî, vesait-i zî-misal,


Muinler, hem şerikler birer emr-i bâtıldır, birer hayal-i muhal, o kudret nazarında.. hayat vücuda kemal,


Makamı büyük, mühimdir; buna binaen derim: Küremiz, âlemimiz neden muti', müsahhar olmasın hayvan-misal.


O Sultan-ı Ezel'in bu tarz hayvan tuyuru kesretle münteşirdir şu meydan-ı fezada, muhteşem ve pür-cemal.


Bostan-ı hilkatinde salmış da döndürüyor, onlardaki nağamat, bunlardaki harekât; tesbihattır o akval,


İbadettir o ahval, Kadîm-i Lemyezel'e, Hakîm-i Lâyezal'e. Küremiz hayvana pek benziyor, âsâr-ı hayat gösteriyor. Eğer yumurta kadar küçülse bilfarz-ıl muhal,


Minimini bir hayvan olması pek muhtemel. Yuvarlak bir huveyne, küre kadar büyüse, o da böyle olması pek karib bir ihtimal.


Âlemimiz insan kadar küçülse; yıldızları, zerreler suretine dönerse, bir zîşuur hayvana dönmesi caiz olur, akıl da bulur mecal.


Demek âlem erkânlarıyla birer âbid-i müsebbih, birer muti' müsahhar Hâlık-ı Lemyezel'e, Kadîr-i Lâyezal'e.


Kemmen büyük olması, keyfen büyük olması her vakit lâzım gelmez; zira daha cezaletlidir saat-ı hardal-misal,


Bir saattan ki timsali Ayasofya kadardır. Bir sineğin hilkati hayretfezadır filden, o mahluk-u bîfasal.


Ger kalem-i kudretle bir cüz-ü ferd üstüne esîrin cevahir-i ferdiyle yazılsa bir Kur'an ki, sıgar-ı sahife nisbeti, bir kibr-i san'at-meal


Sahife-i semada yıldızlarla yazılan bir Kur'an-ı Kerim'e cezaletle müsavi. Nakkaş-ı Ezelî'nin san'atı her tarafta pür-cemal ve pür-kemal.


Her tarafta böyledir. Derece-i kemalde kalemdeki ittihad, tevhidi ilân eder. Bu kelâm-ı pür-meal; iyi bir dikkate al!


* * * 


Melaike bir ümmettir; şeriat-ı fıtriye ile memurdur 


Şeriat-ı İlahî ikidir. Hem iki sıfattan gelmiş, iki insan muhatab, hem de mükellef olmuş. Sıfat-ı iradeden gelen şer'-i tekvinî.


İnsan-ı ekber olan âlemin ahvalini, hem de harekâtını ki ihtiyarî değil, tanzim eden şer'dir. O meşiet-i Rabbanî


Yanlış bir ıstılahla tabiat da denilir. Sıfat-ı kelâmından gelen şeriat ise, âlem-i asgar olan insanın ef'alini,


Ki ihtiyarî olmuş, tanzim eden şer'dir. İki şer' bir yerde bazan eder içtima'. Melaike-i İlahî, bir ümmet-i azîme, hem bir cünd-ü Sübhanî


Birinci şer'a olmuş hamele-i mümtesil, amele-i mümessil. Hem onlardan bir kısmı ibad-ı müsebbihtir. Bir kısmı da müstağrak, arşın mukarrebîni.


* * * 


Madde rikkat peyda ettikçe, hayat şiddet peyda eder 


Hayat asıl, esastır; madde ona tâbi'dir, hem de onunla kaimdir. Bir hurdebînî huveyn havâss-ı hamsesiyle, insanın havâssını


Müvazene edersen, görürsün; insan ondan ne derece büyükse, havâssı o derece onunkinden aşağı. O huveyne işitir kardeşinin sesini.


Hem de görür rızkını. Ger insan kadar büyüse, havâssı hayret-feza; hayatı şu'le-feşan; rü'yeti de berk-âsâ bir nur-u âsumanî.


İnsan, bir kitle-i mevattan bir zîhayat değildir. Belki de milyarlarla zîhayat hüceyratından mürekkeb ve zîhayat bir hücre-i insanî.


ﺍِﻥَّ ﺍﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﻛَﺼُﻮﺭَﺓِ ﴿ﻳَﺲٓ﴾ ﻛُﺘِﺒَﺖْ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺳُﻮﺭَﺓُ ﴿ﻳَﺲٓ﴾ ﻓَﺘَﺒَﺎﺭَﻙَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍَﺣْﺴَﻦُ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻘِﻴﻦَ


* * * 


Maddiyyunluk, bir taun-u manevîdir 


Maddiyyunluk bir taun-u manevî, beşere de tutturdu şu müdhiş bir sıtmayı.{(*): Eski harb-i umumîye işaret eder.}

Hem de âni çarptırdı bir gazab-ı İlahî, telkin hem de taklid, 


Tenkide kabiliyet-i tevessüü nisbeten, o taun da ediyor tevessü' ve intişar. Telkini fenden almış, medeniyetten taklid.


Hürriyet, tenkid vermiş, gururundan dalalet çıkmış.


* * * 


Vücudda atalet yok. İşsiz adam, vücudda adem hesabına işler. 


En bedbaht sıkıntılı muzdarib, işsiz olan adamdır; zira ki atalet: Vücud içinde adem, hayat içinde mevttir.


Sa'y ise: Vücudun hayatı, hem hayatın yakazasıdır elbet!


* * * 


Riba, İslâm'a zarar-ı mutlaktır 


Riba atalet verir, şevk-i sa'yi söndürür. Ribanın kapıları hem de onun kapları olan bu bankaların her


Dem nef'i ise, beşerin en fena kısmınadır; onlar da gâvurlardır. Gâvurlardaki nef'i en fena kısmınadır, onlar da zalimler. Her


Dem zalimlerdeki nef'i en fena kısmınadır, onlar da sefihlerdir. Âlem-i İslâm'a bir zarar-ı mutlaktır. Mutlak beşer her


Dem refahı nazar-ı şer'îde yoktur; zira harbî bir gâvur hürmetsiz, ismetsizdir; demi hederdir her


De..............................m.



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst