Strese girenin imanından şüphe ederim!

NİSANUR

Well-known member
Az; konuşan fakat ; konuşan büyükler vardır. Babam da bunlardan biridir. Çok sık bir arada olamadığımız için benim için bu; konuşmalar daha kısa olur. Birkaç yıl önce öyle bir laf söyledi ki sustum kaldım. Uzun süre kafamın içinde dolandı söylediği cümle.

;Strese girenin imanından şüphe ederim!; demişti babam.

Yaşadığımız yüzyılın en önemli problemlerinden biri olan stres hakkında bu kadar kesin ve keskin bir ifade duymamıştım.Bir arkadaşımla sohbet ederken, babamın söylediği;Strese girenin imanından şüphe ederim!; lafını attım ortaya.Arkadaşım : ''Doğru bir cümle'' dedi.Hatta bir insan stres yüzünden hasta olursa ALLAH o insana bunun hesabını bile sorar...

Stres, halkın bildiği ve kullandığı anlamıyla, sıkıntıları kafaya takmak demektir.

Sıkıntılar insanı mutsuz ediyor. Mutsuzluk insanı hasta ediyor.

Kimisi hastalıklarla mücadele etmekten yoruluyor. Mutsuz ve hasta oluyor.

Kimisi ailesiyle problemler yaşamaktan bunalıyor.

Kimisi çocuklarıyla sorunlar yaşıyor. Kimisi maddi sıkıntılarla boğuşuyor.

Kimisi çevresindekinlerin kendisini anlamadığından dert yanıyor.

Kimisi bir sevdiğini toprağa verince hayata küsüyor.

İnsanı strese sokan o kadar çok şey var ki. Herkes kendisine dert edecek bir şey bulabilir.

STRES ile iman arasında bir bağlantı var mı dersiniz???

Sıkıntılarla dolu bir hayat denilince benim aklıma hep Peygamberler geliyor. ALLAH peygamberlerin kıssalarını ayrıntılarıyla bize niçin aktarıyor dersiniz???
Okuyup ibret almamız için değil mi??

Bazı sorular sormak istiyorum

Hz. Eyyüb'ü hastalıkla imtihan eden ALLAH, bizide aynı imtihana tabi tutmuş olamaz mı?

Hastalığı kafaya takıp bunalıma giren insan " ALLAHım beni niçin hastalıkla imtihan ediyorsun ki" demiş olmuyor mu??

Hz. Nuh oğluyla imtihan eden ALLAH bizide aynı imtihana tabii tutmuş olamaz mı??

Hz. İbrahim'i babasıyla

Hz. Lut'u eşiyle

Hz. Yusuf'u kardeşleriyle

Tüm peygamberlerin hayatları sıkıntı imtihan olduğuna göre, bizim hayatımızda da bazı sıkıntıların olması hayatın bir parçası değil mi?

Anne veya babasını kaybedince bunalıma giren bir insan ALLAH'a "Benim annemi babamı niye alıyorsun ki?? deme hakkına sahip olduğunu mu sanıyor.

"En büyük acı evlat acısıdır" denir.

Alemlere rahmet olarak yaratılan Hz. Muhammed Mustafa'ya (sav) bile torpil yapmayan Yaratıcının,bize torpil yapmasını beklemeye hakkımızın olmadığını hiç düşündünüz mü??? BEŞ defa evlat acısıyla imtihan edilmiş, Anne ve Babasını 6 yaşında kaybetmiş bir peygamberin ümmeti olduğumuzu bilmek zorundayız.

Kimse "onlar peygamber biz insanız" diye itiraz etmesin!

Peygamberlerde bizler gibi üzülen ALLAH'a sıgınan insanlardı.ALLAH tarafından özel olarak seçilmiş olmaları insanı acılara tepkisiz kalacakları anlamına gelmez. bize düşen hayatı doğru anlamaktır. Unutmamalıyız ki,Peygamberlerine torpil yapmayan ALLAH bizede torpil yapmaz!

Bununla birlikte üstadımız Bediüzzaman Hayatı boyunca çok zor durumlarla karşı karşıya kalmıştır daha ufak bir yaşta çocuk iken başarısını kıskanan talebeler onu dövmeye kalkmışlardır bu durumda şikayet edecegine hocasına dönerek söyleyiniz dövüşürken 4 ü birden değil 2 şer 2 şer gelsinler demiştir.

Divan-i Örfde yaşadıkları
Savaşta ve Esarette yaşadıkları
İslam azası iken yaşadıkları
TBMM yaşadıkları
Ve Sürgünler ,Mahkemeler, Hapisler
Hapislerde insanlar stresse girer iken bir anda Risale-i Nurlarla iman hizmetine girmişlerdir.

o halde kesinlikle stresteyim ne olacak halim ve halimiz dememeliyiz

Benim "Büyük derdim var deme; Benim Büyük Rabbim var" de ..

Alıntı
 
Üst