Şükretmek Kişiliği Geliştirir

zulal

Member
Şükretmek, kişiliği geliştirip özgüveni artırır

İnsanda her şeyin en iyisine en güzeline sahip olma isteği vardır. Sahip olduğu güç ve yeteneklerinin sınırlı olduğunun farkında olan kişi, kendisine verilen güzelliklerin değerini anlar ve bu nimetleri verene şükretmeyi de bilir, mutlu olur.

Verilen nimetleri sadece kendi gayreti ile elde ettiğini düşünmediğinden, elde edemedikleri için detaylara takılıp kendisini veya başkalarını suçlamaz.

Kişi çeşitli nimetleri kendisine bahşeden Rabb'ine ne kadar şükrederse hayatından da o kadar zevk alıp daha başka nimetlere de talip olup bunları elde etmek için kendisine düşeni yapar. Kaybettikleri konusunda ise "sabır" ve "tevekkül" sahibidir. Sahibi iken nimetleri değerlendirme konusunda hatalarından ders alıp gayret eder.

Sahip olduğu güzellikleri görüp şükretmeyi bilen kişi pozitif düşünür. Bu olumlu düşünce özgüvenini ölçülü bir şekilde artırdığından kişinin biraz daha gayret ederse elde edebileceği başka güzel nimetleri görmesini de kolaylaştırır.

"Daha fazlasını" isteme hali sınırı aştığında "doyumsuzluk duygusu" oluşur ve bu kişiyi sahip olduklarını da göremez hale getirir. Bu duygu sürekli bir huzursuzluk meydana getirerek hayattan zevk alma duygusunun azalmasına da yol açar.

Şükür, "kıymet" bildirir

Sahip olduğumuz sayısız nimetlerin birçoğu bizim için vazgeçilmezdir ve bazen tek bir nimetin eksikliği bütün hayatımızı etkileyecek gibi görünür. Görme nimetini, en iyi gözünü kaybeden bilir. Yürüme nimetinin ne olduğunu, yürüyemeyen birinin neler çektiğini düşünürsek daha iyi anlarız. Bununla beraber bu nimetlere sahip olmayıp da üzerindeki başka nimetleri görüp değerlendirebilen kişiler de çoktur. Görme duyusunu kaybettiği halde, üzerindeki diğer nimetleri anlayıp değerlendirerek hayatını başarıyla sürdürenleri hayata yeniden sarılanları bunlara örnek olarak verebiliriz.

Şükür, kaynaşmayı sağlar

Kendisine verilen nimetleri görebilen kişi, kendisine nimetleri ulaştırmada aracı olanları da bilip takdir eder. Teşekkür, hediyeleşmek ve yardımlaşmak toplumsal kaynaşmada bunun yansımalarıdır. İnanan kişi sadece kendisi için daha iyisini istemez. Sahip olduğu nimetleri paylaşmak ister, başkalarını da düşünüp fedakâr, verici ve vefalı olmaya çalışır ki bu da hırsı önler. İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylar, kişinin kendisiyle çevresi arasındaki dengeyi kurmayı, şükretmeyi, teşekkür ve takdir etmeyi, fedakârlığı ve paylaşmayı öğrenmesi için en güzel kişisel eğitim fırsatını oluşturur.

Farika Teymur Artır
 

mihrimah

Well-known member
Şükretmek, kişiliği geliştirip özgüveni artırır

"Daha fazlasını" isteme hali sınırı aştığında "doyumsuzluk duygusu" oluşur ve bu kişiyi sahip olduklarını da göremez hale getirir. Bu duygu sürekli bir huzursuzluk meydana getirerek hayattan zevk alma duygusunun azalmasına da yol açar.

Şükür, "kıymet" bildirir
Şükür, kaynaşmayı sağlar

Kendisine verilen nimetleri görebilen kişi, kendisine nimetleri ulaştırmada aracı olanları da bilip takdir eder.


Allah razi olsun
 

Hakikat

Well-known member
Sahip olduğumuz sayısız nimetlerin birçoğu bizim için vazgeçilmezdir ve bazen tek bir nimetin eksikliği bütün hayatımızı etkileyecek gibi görünür. Görme nimetini, en iyi gözünü kaybeden bilir. Yürüme nimetinin ne olduğunu, yürüyemeyen birinin neler çektiğini düşünürsek daha iyi anlarız. Bununla beraber bu nimetlere sahip olmayıp da üzerindeki başka nimetleri görüp değerlendirebilen kişiler de çoktur. Görme duyusunu kaybettiği halde, üzerindeki diğer nimetleri anlayıp değerlendirerek hayatını başarıyla sürdürenleri hayata yeniden sarılanları bunlara örnek olarak verebiliriz.

Allah razi olsun.
 

ARİF

Well-known member
Yaptığımız ibadetlerle Cenab-ı Hak’ın bize lütfettiği varlık, insaniyet, İslamiyet gibi külli nimetlerden ve akıl ve hafıza, göz, kulak gibi cihazattan kat-ı nazar, sadece elle yemek yemenin dahi şükrünü yerine getiremeyiz. Şöyle ki:
Farz-ı muhal olarak, insanlar bu dünyaya gelmeden önce kendilerine: “eğer rızkınızı ağzınızla yerden toplarsanız, hiç ibadet etmeyeceksiniz. Yok eğer rızkınızı elinizle yerseniz, her gün beş vakit namaz kılacaksınız” şeklinde bir teklifte bulunsaydı, hiç tereddütsüz bütün insanlar ibadet etmeyi kabul edeceklerdi.
Bu hale göre bizler, yaptığımız ibadetlerle nazarımıza çarpmayacak kadar ehemmiyetsiz gördüğümüz bir ibadetin dahi şükrünü eda edemiyoruz. Nerede kaldı bunlarla ebedi Cenneti bihakkın kazanabilmek!...
ÜÇ CİHETLE ŞÜKÜR
Her bir azamız için Cenab-ı Hakk’a üç cihetle şükürle mükellefiz. Bunlardan birincisi, o azanın gördüğü vazifeler ve onunla edindiğimiz istifadeler cihetiyledir. İkincisi: o azanın bedenimizde bulunduğu yeri itibariyledir. Üçüncü cihet ise, her bir azanın bizim için aynı zamanda bir zinet oluşu noktasıdır.
Mesela, O Hakim-i Mutlak bize göz nimetini ihsan etmekle beraber gözlerimizi ayaklarımızın veya koltuğumuzun altında yaratsaydı, o nimetlerden ne derece istifade edebilirdik.? Bu hale göre böyle bir nimete mazhar olmanın şükrü yanında; gözlerimizin yüzümüzde ve yüzümüzün de bedenimizin en münasip yerinde bulunması cihetiyle de ayrıca şükretmemiz lazım geliyor.
Diğer taraftan, o Hakim-i Mutlak bize kokular alemini temaşa için ihsan ettiği burun nimetini, yine yüzümüzde ve hali hazır yerinde yaratmakla beraber, burnumuzun boyunu bir karış kadar uzun etseydi, bu defa da bu azamız bizim için bir zinet olmaktan çıkardı. O halde, azalarımızın zinet olma vechini de unutmamalı ve o noktadan da şükrümüzü edaya çalışmalıyız.

[1] Mehmet Kırkıncı “Nükteler” s: 11

[2] Mehmet Kırkıncı “Nükteler” s: 76
 
Üst