Şükretmek, kişiliği geliştirip özgüveni artırır
İnsanda her şeyin en iyisine en güzeline sahip olma isteği vardır. Sahip olduğu güç ve yeteneklerinin sınırlı olduğunun farkında olan kişi, kendisine verilen güzelliklerin değerini anlar ve bu nimetleri verene şükretmeyi de bilir, mutlu olur.
Verilen nimetleri sadece kendi gayreti ile elde ettiğini düşünmediğinden, elde edemedikleri için detaylara takılıp kendisini veya başkalarını suçlamaz.
Kişi çeşitli nimetleri kendisine bahşeden Rabb'ine ne kadar şükrederse hayatından da o kadar zevk alıp daha başka nimetlere de talip olup bunları elde etmek için kendisine düşeni yapar. Kaybettikleri konusunda ise "sabır" ve "tevekkül" sahibidir. Sahibi iken nimetleri değerlendirme konusunda hatalarından ders alıp gayret eder.
Sahip olduğu güzellikleri görüp şükretmeyi bilen kişi pozitif düşünür. Bu olumlu düşünce özgüvenini ölçülü bir şekilde artırdığından kişinin biraz daha gayret ederse elde edebileceği başka güzel nimetleri görmesini de kolaylaştırır.
"Daha fazlasını" isteme hali sınırı aştığında "doyumsuzluk duygusu" oluşur ve bu kişiyi sahip olduklarını da göremez hale getirir. Bu duygu sürekli bir huzursuzluk meydana getirerek hayattan zevk alma duygusunun azalmasına da yol açar.
Şükür, "kıymet" bildirir
Sahip olduğumuz sayısız nimetlerin birçoğu bizim için vazgeçilmezdir ve bazen tek bir nimetin eksikliği bütün hayatımızı etkileyecek gibi görünür. Görme nimetini, en iyi gözünü kaybeden bilir. Yürüme nimetinin ne olduğunu, yürüyemeyen birinin neler çektiğini düşünürsek daha iyi anlarız. Bununla beraber bu nimetlere sahip olmayıp da üzerindeki başka nimetleri görüp değerlendirebilen kişiler de çoktur. Görme duyusunu kaybettiği halde, üzerindeki diğer nimetleri anlayıp değerlendirerek hayatını başarıyla sürdürenleri hayata yeniden sarılanları bunlara örnek olarak verebiliriz.
Şükür, kaynaşmayı sağlar
Kendisine verilen nimetleri görebilen kişi, kendisine nimetleri ulaştırmada aracı olanları da bilip takdir eder. Teşekkür, hediyeleşmek ve yardımlaşmak toplumsal kaynaşmada bunun yansımalarıdır. İnanan kişi sadece kendisi için daha iyisini istemez. Sahip olduğu nimetleri paylaşmak ister, başkalarını da düşünüp fedakâr, verici ve vefalı olmaya çalışır ki bu da hırsı önler. İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylar, kişinin kendisiyle çevresi arasındaki dengeyi kurmayı, şükretmeyi, teşekkür ve takdir etmeyi, fedakârlığı ve paylaşmayı öğrenmesi için en güzel kişisel eğitim fırsatını oluşturur.
Farika Teymur Artır
İnsanda her şeyin en iyisine en güzeline sahip olma isteği vardır. Sahip olduğu güç ve yeteneklerinin sınırlı olduğunun farkında olan kişi, kendisine verilen güzelliklerin değerini anlar ve bu nimetleri verene şükretmeyi de bilir, mutlu olur.
Verilen nimetleri sadece kendi gayreti ile elde ettiğini düşünmediğinden, elde edemedikleri için detaylara takılıp kendisini veya başkalarını suçlamaz.
Kişi çeşitli nimetleri kendisine bahşeden Rabb'ine ne kadar şükrederse hayatından da o kadar zevk alıp daha başka nimetlere de talip olup bunları elde etmek için kendisine düşeni yapar. Kaybettikleri konusunda ise "sabır" ve "tevekkül" sahibidir. Sahibi iken nimetleri değerlendirme konusunda hatalarından ders alıp gayret eder.
Sahip olduğu güzellikleri görüp şükretmeyi bilen kişi pozitif düşünür. Bu olumlu düşünce özgüvenini ölçülü bir şekilde artırdığından kişinin biraz daha gayret ederse elde edebileceği başka güzel nimetleri görmesini de kolaylaştırır.
"Daha fazlasını" isteme hali sınırı aştığında "doyumsuzluk duygusu" oluşur ve bu kişiyi sahip olduklarını da göremez hale getirir. Bu duygu sürekli bir huzursuzluk meydana getirerek hayattan zevk alma duygusunun azalmasına da yol açar.
Şükür, "kıymet" bildirir
Sahip olduğumuz sayısız nimetlerin birçoğu bizim için vazgeçilmezdir ve bazen tek bir nimetin eksikliği bütün hayatımızı etkileyecek gibi görünür. Görme nimetini, en iyi gözünü kaybeden bilir. Yürüme nimetinin ne olduğunu, yürüyemeyen birinin neler çektiğini düşünürsek daha iyi anlarız. Bununla beraber bu nimetlere sahip olmayıp da üzerindeki başka nimetleri görüp değerlendirebilen kişiler de çoktur. Görme duyusunu kaybettiği halde, üzerindeki diğer nimetleri anlayıp değerlendirerek hayatını başarıyla sürdürenleri hayata yeniden sarılanları bunlara örnek olarak verebiliriz.
Şükür, kaynaşmayı sağlar
Kendisine verilen nimetleri görebilen kişi, kendisine nimetleri ulaştırmada aracı olanları da bilip takdir eder. Teşekkür, hediyeleşmek ve yardımlaşmak toplumsal kaynaşmada bunun yansımalarıdır. İnanan kişi sadece kendisi için daha iyisini istemez. Sahip olduğu nimetleri paylaşmak ister, başkalarını da düşünüp fedakâr, verici ve vefalı olmaya çalışır ki bu da hırsı önler. İçinde bulunduğumuz mübarek üç aylar, kişinin kendisiyle çevresi arasındaki dengeyi kurmayı, şükretmeyi, teşekkür ve takdir etmeyi, fedakârlığı ve paylaşmayı öğrenmesi için en güzel kişisel eğitim fırsatını oluşturur.
Farika Teymur Artır