Konuya cevap cer

Cevap: Şûle - Sayfa: 307



lâzımdır. Ve illâ, gaflete düşmeye mecbur olursun. Bunun için esbab-ı zahiriye vaz edilmiş ve gözlere de gaflet perdesi örtülmüştür. Kâinat hâdiselerinden insanın heva ve hevesine muhalif olan kısım, muvafık olan kısımdan daha çoktur. Eğer heva sahibi, bu esbab-ı zahiriyeyi görüp Müsebbibü’l-Esbabdan gaflet etmese, itirazlarını tamamen Allah’a tevcih eder.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Dualar üç kısımdır.


Birisi: İnsanın lisanıyla yaptığı kavlî dualardır. Savt ve sadalı hayvanatın, meselâ acıktıkları zaman kendi hususî lisanlarıyla çıkardıkları sadâlar dahi kavlî dualardandır.


İkinci kısım: Nebatat, eşcarın, bilhassa bahar mevsiminde lisan-ı ihtiyaç ile yaptıkları ihtiyacî dualardır.


Üçüncüsü: Tahavvül, tekemmül şe’ninde olan şeylerin, lisan-ı istidat ile hissedilen istidadî dualarıdır.


Evet, herşey Cenâb-ı Hakkı tesbih ettiği gibi lisanıyla, ihtiyacıyla, istidadıyla dahi Allah’a dua eder.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Çekirdek ağaç olmazdan evvel, yumurta kuş olmazdan evvel, habbe başak vermezden evvel binlerce imkân ve ihtimaller içerisinde ve binlerce suret ve şekillere girmek kabiliyetinde iken, o eğri büğrü ihtimaller, yollar içinden çekilip doğru ve müstakim müntic bir şekle, bir vaziyete sevk edilmelerinden anlaşılır ki, o tohumlar, evvelce de Allâmü’l-Guyûbun terbiye, tedvir, tedbiri altında imişler. Sanki o tohumların herbirisi, kudret kitaplarından istinsah edilmiş küçük bir tezkeredir. Yahut bir fihristedir, ilm-i ezelîden alınmıştır. Yahut kader kitaplarından yazılmış bazı düsturlardır.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Mü’min olan zât, mânâ-yı harfiyle, yani gayre bir hâdim ve bir âlet sıfatıyla kâinata bakıyor. Kâfir ise, mânâ-yı ismiyle, yani müstakil bir






Allâmü’l-Guyûb: gayb âlemini ve bütün gizlilikleri bilen AllahCenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
Kâfir: Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği şeylerden birini inkâr eden kimseMüsebbibü’l-Esbab: bütün sebepleri ve sebeplerin neticesini yaratan Allah
bilhassa: özellikleesbab-ı zahiriye: görünen sebepler
eşcar: ağaçlarfihriste: içindekiler listesi; bir eserin içindekiler bölümü
gaflet: ahiretten ve Allah’ın bildirdiği şeylerden habersiz davranmahabbe: dane, tohum
hayvanât: hayvanlar, canlılarhevâ: faydasız ve gelip geçici arzular; Allah’ın ihsan ettiği şeyleri nefsin istek ve arzuları yolunda kullanma
hâdim: hizmetçi, hizmet edenihtiyacî: ihtiyaçtan kaynaklanan
illâ: ancak, aksi hâldeilm-i ezelî: Allah’ın herşeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi
istidad: kabiliyet, yetenekistidadî: kabiliyetten kaynaklanan
istinsah: nüshasını çıkarma, çoğaltma, kopyalamaitiraz: kabul etmediğini belirtme, karşı çıkma
i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kadreşim bil ki!kabiliyet: yetenek; alıp kabul etme yeteneği
kader: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlamasıkavlî: sözlü olarak
kudret: güç ve iktidarlisan: dil
lisan-ı ihtiyaç: ihtiyaç dililisan-ı istidat: kabiliyet dili
muhalif: aykırı, zıtmuvafık: uygun
mânâ-yı harfî: harf gibi; birşeyin kendisini değil de san’atkârını, ustasını, sahibini bildirip tanıtan mânâsımânâ-yı ismî: isim gibi; birşeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı
müntic: netice veren, faydalımüstakil: bağımsız, başlı başına
müstakim: istikametli, dosdoğrumü’min: iman eden, Allah’a ve Onun gönderdiği şeylere inanan
nebâtat: bitkilersadâ: ses
savt: sessevk edilmek: gönderilmek
suret: biçimtahavvül: değişim, başkalaşma
tedbir: idare etme, ihtiyacını karşılamatedvir: döndürme, idare etme
tekemmül: mükemmelleşme, olgunlaşmatesbih etmek: Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
tevcih etmek: yöneltmektezkere: belge
vaz etmek: koymak, yerleştirmekvaziyet: durum, hâl
âlet: araç, vasıtaşe’n: hal, durum, keyfiyet




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst