Hayy-u Kayyûm: her an diri olan ve herşeyi ayakta tutup varlığını devam ettiren Allah | Hâlık: herşeyi yaratan Allah |
Hâlık-ı Semâvat: gökleri yaratan Allah | Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan: açıklamaları mu’cize olan Kur’ân-ı Kerim |
Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah | ahfâd: torunlar |
alîm: bilen | arz: yer, dünya |
arş-ı hayat ve ihya: hayatın ve hayat verip diriltmenin tecellî ettiği yer, makam | arş-ı rahmet: rahmet ve merhametin tecellî ettiği yer, makam |
beşer: insan | bostan: bahçe |
celb etmek: çekmek | cilve: görünme, yansıma |
delâlet: delil olma | ecdad: atalar, cedler |
ecram: gök cisimleri | efrad: fertler, bireyler |
ehven: kolay | envâ: çeşitler, türler |
evlât: çocuklar | evvelki: önceki |
faaliyet-i kudret: Allah’ın güç ve iktidarıyla işlemesi, faaliyeti | feyiz: ilim, ilham |
garip: tuhaf, | hayvanât: hayvanlar, canlılar |
haşir: insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanması | icad: var etme, vücuda getirme |
ihya: hayat verme, diriltme | ihyâ-yı arz: yeryüzünün diriltilmesi |
imkânat-ı istikbaliye: gelecekte meydana gelmesi muhtemel olanlar | isal etmek: ulaştırmak, eriştirmek |
itibar: –bakımdan, –açıdan | ittikan: sağlam ve pürüzsüz san’at yapma |
iâdeten: eskiyi yerine getirerek; ölümden sonra çürüyüp dağılan bedeni tekrar inşa edip diriltmek şeklinde | i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki! |
kadîr: güç ve iktidar sahibi | keza: bunun gibi |
kezâlik: bunun gibi, böylece, bu da böyle | kudret: güç, iktidar |
kâinat: evren | mahviyet: tevazu, alçakgönüllülük |
makarr-ı hilâfet: hilâfet merkezi | maksud: kast edilen şey, gaye |
masnu: san’at eseri varlık | mevcudat: var edilenler, varlıklar |
mukayese: kıyaslama | mu’cize: bir benzerini yapma hususunda başkasını yapmakta aciz bırakan şey |
mütesavi: birbirine eş, birbiriyle eşit, iki şeyin birbiriyle aynı seviyede olması | müşahede: görme, gözlem |
nazar-ı dikkat: dikkat içeren bakış, dikkatli bakış | nebâtat: bitkiler |
neşir: ölümünden sonra dirilme, iyi kötü yapılan her şeyin diriltildikten sonra sergilenmesi | nisbeten: göre, oranla |
peyderpey: azar azar, yavaş yavaş | semâvat: gökler |
tecelliyat: tecelliler, yansımalar | tecellî-i rububiyet: Allah’ın rububiyetinin, terbiye ve idare ediciliğinin yansıması |
tefâvüt: farklılık, farklı olma | tevazu: alçakgönüllülük |
unsur: madde, temel madde | vukuat-ı mâzi: geçmişteki olaylar |
zerrat: zerreler, atomlar | zira: çünkü |
âlem: evren | şehadet: şahitlik, tanıklık |
şümus: güneşler |
|