Konuya cevap cer

Cevap: Şûle - Sayfa: 312



vücuda çıkan evlât ve ahfâdın arasında bir tefâvüt var mıdır? İyice bak! Evvelki kısım ilim ve ittikan ile Sâniin masnuu olduğu gibi, ikinci kısım da aynen o Sâniin masnuu olacaktır. Her iki kısım da Sâniin ilmi ve müşahedesi altındadır. Bu itibarla, ecdadın iâdeten ihyası, evlâdının icadından daha garip değildir. Belki daha ehvendir. İşte bu mukayeseden anlaşıldı ki, vukuat-ı mâziye, Sâniin bütün imkânat-ı istikbaliyeye kàdir olduğuna şehadet eden birtakım mu’cizelerdir.


Evet, kâinat bostanında görünen şu mevcudat ve ecram, Hâlıklarının herşeye kadîr ve herşeye alîm olduğuna delâlet eden harikalardır.


Kezalik, nebatat ve hayvanat, envâıyla, efradıyla, Sânilerinin herşeye kàdir olduğuna şehadet eden san’at harikalarıdır. Evet, kudretine nisbeten zerrat ile şümus mütesâvi olduğu gibi, yaprakların neşriyle beşerin haşri de birdir. Ve keza, ağaçların çürümüş, dağılmış yapraklarının iâdeten ihyası arasında fark yoktur.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan büyük bir ölçüde tekrar ettiği ihyâ-yı arz ve toprak unsuruna nazar-ı dikkati celb ettiğinden, kalbime şöyle bir feyiz damlamıştır ki:


Arz, âlemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isal eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yüksek semâvattan Hâlık-ı Semâvata daha yakın bir yoldur. Zira, kâinatta tecellî-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilâfete ve Hayy-u Kayyûm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihya da toprak üstündedir. Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek




Hayy-u Kayyûm: her an diri olan ve herşeyi ayakta tutup varlığını devam ettiren AllahHâlık: herşeyi yaratan Allah
Hâlık-ı Semâvat: gökleri yaratan AllahKur’ân-ı Mucizü’l-Beyan: açıklamaları mu’cize olan Kur’ân-ı Kerim
Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allahahfâd: torunlar
alîm: bilenarz: yer, dünya
arş-ı hayat ve ihya: hayatın ve hayat verip diriltmenin tecellî ettiği yer, makamarş-ı rahmet: rahmet ve merhametin tecellî ettiği yer, makam
beşer: insanbostan: bahçe
celb etmek: çekmekcilve: görünme, yansıma
delâlet: delil olmaecdad: atalar, cedler
ecram: gök cisimleriefrad: fertler, bireyler
ehven: kolayenvâ: çeşitler, türler
evlât: çocuklarevvelki: önceki
faaliyet-i kudret: Allah’ın güç ve iktidarıyla işlemesi, faaliyetifeyiz: ilim, ilham
garip: tuhaf, hayvanât: hayvanlar, canlılar
haşir: insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanmasıicad: var etme, vücuda getirme
ihya: hayat verme, diriltmeihyâ-yı arz: yeryüzünün diriltilmesi
imkânat-ı istikbaliye: gelecekte meydana gelmesi muhtemel olanlarisal etmek: ulaştırmak, eriştirmek
itibar: –bakımdan, –açıdanittikan: sağlam ve pürüzsüz san’at yapma
iâdeten: eskiyi yerine getirerek; ölümden sonra çürüyüp dağılan bedeni tekrar inşa edip diriltmek şeklindei’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki!
kadîr: güç ve iktidar sahibikeza: bunun gibi
kezâlik: bunun gibi, böylece, bu da böylekudret: güç, iktidar
kâinat: evrenmahviyet: tevazu, alçakgönüllülük
makarr-ı hilâfet: hilâfet merkezimaksud: kast edilen şey, gaye
masnu: san’at eseri varlıkmevcudat: var edilenler, varlıklar
mukayese: kıyaslamamu’cize: bir benzerini yapma hususunda başkasını yapmakta aciz bırakan şey
mütesavi: birbirine eş, birbiriyle eşit, iki şeyin birbiriyle aynı seviyede olmasımüşahede: görme, gözlem
nazar-ı dikkat: dikkat içeren bakış, dikkatli bakışnebâtat: bitkiler
neşir: ölümünden sonra dirilme, iyi kötü yapılan her şeyin diriltildikten sonra sergilenmesinisbeten: göre, oranla
peyderpey: azar azar, yavaş yavaşsemâvat: gökler
tecelliyat: tecelliler, yansımalartecellî-i rububiyet: Allah’ın rububiyetinin, terbiye ve idare ediciliğinin yansıması
tefâvüt: farklılık, farklı olmatevazu: alçakgönüllülük
unsur: madde, temel maddevukuat-ı mâzi: geçmişteki olaylar
zerrat: zerreler, atomlarzira: çünkü
âlem: evrenşehadet: şahitlik, tanıklık
şümus: güneşler




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst